BAZI ŞEYLERE TAKILIYORUM…
17 Aralık 2020, Perşembe 08:53Bazı şeylere takılıyorum diyorum ama genelde ADALETSİZ şeylere takılıyorum.
Seçim zamanı da değil ama ne zamandır yazmak istediğim, bana göre adaletsiz bir konu var, siz ne dersiniz bilemiyorum.
Seçimler de yurt dışında yaşayan adına GURBETÇİ dediğimiz vatandaşların, benim ülkemle ilgili oy kullanmaları.
Adam yurt dışında yaşıyor, orada çalışıyor, orada kazanıyor. Oranın da vatandaşı oluyor. Orada kendini idare edecekler için oy kullanıyor. Sonra benim ülkemde seçim olduğunda, gümrük kapılarında, bazı özel yerlerde, beni idare edecekler için oy kullanıyor.
Kendileri Türkiye’ye yaz tatili gibi ya geliyor ya gelmiyor. Amma… Kendini idare edeceklerden sonra beni idare edecekleri de seçiyor.
Bence böyle bir adalet olmaz. Nerede yaşıyorsanız orada oy kullanıp kendinizi idare edecekleri de belirleyeceksiniz.
Bu arada bu uygulamanın masrafı da var. Yüksek Seçim Kurulu gümrük kapılarına sandık koyuyor, anılan bazı yerlere sandık koyuyor. Oralara sandık ve görevli eleman gönderiyor. Seçmen kartlarının güvenliği, sandıkların yurt içine getirilmesi, bunların hepsi masraf ve gereksiz.
Ayrıca gurbetçiler, bizim gibi oylarını bir günde belirlenen saatlerde kullanmayıp, uzun bir periyotta kullanıyorlar.
Sonuç: Beni idare edecekleri sadece ben seçmeliyim. Yurt dışında yaşayıp, beni idare edecekleri seçmek adaletsizdir diyorum. Dedim ya; siz ne dersiniz?
GURBETÇİLERLE TAHTEREVALLİ OYNUYORUZ…
Biz ülkemizde, onlar yurt dışında yaşayıp kazanıyorlar. Aldığımız ücret aynı para cinsinden değil. Biz Türk lirası olarak kazanıyoruz. Dövizle kazananlarımız da var ama sayıları az. Gurbetçilerimiz ise dolar ve Euro üzerinden kazanıyorlar.
Karşılıklı kurlar dengede ise tahterevalli durağandır. İyi olan benim ülke tarafımın havada kalması, ülkemin kazanmasıdır.
Ancak durum böyle değil. Biz tahterevallinin aşağı tarafıyız ve yükselemiyoruz. Aslında işi aşağıda olan kontrol etmeli ama öyle olmuyor, tahterevallinin hava da kalan kısmında ki gurbetçilerimiz son derece mutlu…
Çalıştıkları ülkelerde asgari ücret bile alsalar benim ülkeme göre servet bir para kazanıyorlar.
Adam üç bin Euro aylık kazanıyor. Benim ülkeme gelince bu para 30 bin liraya yakın oluyor. Tabii benim ülkemde krallar gibi oluyor. Tabii gurbetçi çok memnun o aldığına bakar. Türkiye’ye geldiğinde zengin statüsün de oluyor.
Bizde de asgari ücret 3 bin lira olması için mücadele ediliyor.
Bizim Türk Lirası değer kaybedince, Gurbetçilerimizin memnuniyeti ve alım gücü artıyor. Yani dövize göre bizim refah düzeyimiz düşerken gurbetçilerin refah düzeyi çok artıyor. Döviz böyle olduğu sürece, onlar tahterevallinin hep üstünde kalacaklar.
Tahterevalli ne zaman düzelir onu bilemem.
TURİZM İÇİNDE AYNI ŞEYİ SÖYLEYEBİLİRİZ.
Turistin bir ülkeye gelebilmesi için o ülkenin ucuz bir ülke olması gerekir. Pahalı ülkeye kimse gitmez. Bu durum da döviz kuruyla ilgilidir. Yabancı paranın bizim paramız karşısında sürekli değerli olması bizim ülkeye turist gelmesi için ana nedendir.
Benim ülkemdeki vatandaşlarımız, emekli ve çalışanlarımız kendi ülkelerinde bile doğru dürüst tatil yapamaz mevcut gelirleriyle.
Fransız’ın, Alman’ın, Rus’un v.b. emeklisi çalışanı benim ülkemi mesken tutarken, benim ülkemin insanı gelir düzeyi çok yüksek olmadığı hallerde yurt dışını ve orada tatili hayal görür.
Tahterevalli ne zaman dengede durursa, bizde o kadar rahat ederiz. Bu durum bizim değil, bizi idare edenlerin elindedir.
KOVİD’LE MÜCADELE NE ALEMDE?
Yazmadan geçemiyorum. İlla yazımda kovid’le mücadeleye devam edeceğim.
Hafta sonu iki gün kapanma ve 21:00 dan 05:00’e kadar kısıt pek bir ümit vermedi.
Belki bulaşı durağan hale getirebilir.
Virüsle mücadelede iyileşenlerin sayısı, hastaların iyileşmesi bırakılarak, karantinada olanların adeta gün tamamlamaları iyileşme olarak görüldü ve gösterilmeye başlandı.
Her gün yaklaşık 6 bin hasta olurken, 5 bin iyileşen oluyordu.
Şimdi vaka sayısı ülkemde 30 bine yakınken, iyileşenlerin sayısı 20 binin üzerinde gösteriliyor ve biz rakamı büyük görünce seviniyoruz. Aslında hastalığın hiç belirti vermediği veya hastayla temas halinde olanlar 14 gün karantinaya alınıyordu. Şimdi bu süre 10 güne düştü. Adam hiç hasta olmamış hiç belirti vermemiş ama iyileşmiş.
Keçiboynuzu meselesi. Ya bize özünü söyleyin. Kaç hasta iyileşti? Bunu söylüyordunuz, yine söyleyin.
Görüyoruz ki, bulaş rakamları, ağır hasta rakamları, hasta rakamları pek düşmüyor. Düşen tek şey zatürre oranları. Bunda da zatürre aşısının rolü var mı bilmiyorum.
Her yaşlı ve kronik hastalar yaşama sarılabilmek için AŞI’yı bekliyorlar. Aşı içinde bir sürü spekülasyon var. Moral bozucu yayınlar had safhada. Olalım mı? olmayalım mı?
Ülkem virüsle milim milim mücadele ederken, Eğitim Bakanımızın sık sık yüz yüze eğitime geçebiliriz demesine ne demeli. Millet can derdinde onlar ne derdinde yorum sizin. Karanlıktayız aydınlık uzak gibi görünüyor ama hiç belli olmaz… Esen kalın.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.