Bereket ayı Ramazan
13 Mayıs 2019, Pazartesi 08:46Ramazan-ı Şerif, kutsal kitâbımız Kur'ân-ı Kerîm'in nâzil olmaya başladığı, Cennet kapılarının açılıp, Cehennem kapılarının kapatıldığı, şeytanların zincire vurulduğu, içinde Kadir gecesi gibi bin aydan daha hayırlı bir gecenin bulunduğu, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azâbından âzâd edilme olan, Müslümanların oruç tutmakla mükellef oldukları, yüce Dinimizce mübarek ve kutsal kabul edilen aydır.
Onbir ayın sultanı olan Ramazan, Kur’an ayıdır. Bu değerli zaman dilimini ibadet ve iyiliklerle değerlendiren samimi mümin, ebedi mutluluğun kapısını aralar. Cenâb-ı Hakk, bu hususu bizlere şöyle bildirmektedir.
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.”(Bakara, 2/184.)
Mevlânın rızasına yönelik irade ve samimi bir niyetle tutmuş olduğumuz oruç, adeta bizi kötülüklerden koruyan bir kalkandır. Bu mübarek aylardaki Rahmet-i İlâhiye ile Ramazanda nefsimizin tezkiye edilmesi ile şeytanların bağlanmasıyla her şeyi daha iyi idrak edebiliriz. Manevi güzellikler ve bereket dolu olan Ramazan ayı, müminler için bir rahmet ve mağfiret mevsimidir. Rasûl-i Ekrem(s.a.v.)- "Eğer kullar Ramazan ayındaki faziletleri bilmiş olsalardı, bütün senenin Ramazan olmasını temennî ederlerdi" diye buyurmuşlardır. (Gunye 2 / 9)
Ramazan oruç ayıdır, Ramazan nübüvvet ayıdır, Ramazan yoksullara, düşkünlere, muhtaçlara ve kimsesizlere yardım ayıdır. Tutmuş olduğumuz orucumuzdan gaye; bizleri iyiliklere yöneltip, kötü davranışlardan ve çirkin huylardan uzaklaştırmak olmalıdır. Oruç insanın Allah’a itaat ve teslimiyetle bağlandığı ve bu sayede azim ve iradesinin güçlendiği bir ibadettir. Ölçülü hareket ettiğimiz takdirde oruç, bedenin zindeliği ve sağlığı için tam bir altın reçetedir.
Bereket ayı Ramazan, Allah’ın kullarına lütfettiği çok faziletli bir aydır. Fakat asıl olan bu kıymetli zaman dilimini gereği gibi ihya etmektir. Bu aylar maddi imkânı iyi olmayan kardeşlerimizi hatırlayıp, onlara yardımcı olmayı artırdığımız aylar olmalıdır. Yüce Rabbimiz sadaka verenleri şöyle müjdelemektedir.
“Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.”(Bakara, 2/262.)
İbn Hüzeyme'nin naklettiğine göre Selman (r.a) şöyle anlatmıştır; Resulullah (s.a.v.) bir Şaban ayının son gününde bize şöyle hitab etti:
"Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ay'ın gölgesi üzerinize bastı. O ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Allah o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı (teravih) kılmayı nafile kıldı. O ayda bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işleyen gibidir. O, sabır ay'ıdır, sabrın karşılığı ise Cennettir. O, yardımlaşma ay'ıdır. O ayda müminin rızkı bollaştırılır. O ayda kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Aynı zamanda oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da birşey noksanlaşmaz. " Ashab; "Ya Resulullah! Hepimiz oruçluyu iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz" deyince Resulullah (s.a.v.) :
Allah bu sevabı oruçluyu kuru bir hurma ile veya bir yudum su ile ya da bir yudum süt karışığı ile iftar ettirene de verir. O öyle bir aydır ki; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennem ateşinden kurtuluştur. O ayda köle ve hizmetçilerinin yükünü hafifleten kimseyi Allah bağışlar ve Cehennem ateşinden kurtarır" (et-Tergîb, II, 94-95).
Netice olarak kutsal Dinimiz, her emir ve yasağı, insanlara hayat vermek ve onları her iki cihanda mutlu kılmak içindir. Ramazan ayının birinci gününden itibaren Cenâb-ı Hakk şöyle nida ettirir:"Tövbe eden yok mu kabul edeyim. İstiğfar eden yok mu bağışlayayım. Affını isteyen yok mu affedeyim. Dua eden yok mu kabul edeyim. Derdine şifa isteyen, belalarının ve musibetlerinin def'ini isteyen yok mu, isteklerini yerine getireyim…” (Et-Tâc, c. 2, s. 107)
Yazımızı konumuzla ilgili bir Hadis-i Şerifle bitirelim. “Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmaz ise, Allah-u Teâlâ o kimsenin yemesini ve içmesini terketmesine kıymet vermez. (Buhari, c. II. 22.)
Gönülden Muhabbetlerimle…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.