BRICS, AB'ye Alternatif Mi?
12 Eylül 2024, Perşembe 00:1821. Yüzyılda önemli siyasal gelişmelere paralel olarak, globalleşmenin hızlanması ile birlikte küresel ekonomik sistemlerde önemli değişimler yaşanıyor. Özellikle üretim süreçlerinde, üretimin organizasyonunda ve dünyadaki dağılımında çok büyük farklılaşmalar gerçekleşti. 2008 küresel krizinin bu değişim sürecine hızlandırıcı etkisi oldu, değişim olgusu boyut değiştirdi.
Son on yılın başlıca ekonomik göstergeleri zengin batılı ülkelerin gerilediklerini, gelişmekte olan ülkelerin daha üst sıralara yükseldiğini gösteriyor.
Dünya ekonomisinde daha fazla söz sahibi olmayı amaçlayan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'in baş harflerinin bir araya getirilmesi ile oluşan bir kısaltma olan BRIC (Brazil, Russian, India and China), temelde kültürel, siyasi ve ticari ilişkileri teşvik etmek üzere belli temel esaslarda işbirliği yapmak amacıyla kuruldu.
Bu beş ülkenin dikkat çeken özellikleri ise, yüksek tüketim hacimleri, hızlı milli gelir artışları, yüksek nüfus, zengin doğal kaynaklar olarak sıralanıyor.
Büyük nüfusları, geniş toprakları, birçok alanda iş birliği yapabilme potansiyeline sahip olmaları, ekonomik ve sosyal bütünleşme istekleri, BRICS ülkelerinin birbirleri ile ilişkilerinin politik düzlemde de farklı bir konuma evrilmesine de yol açtı.
BRICS üyesi ülkelerin ekonomik gelişimleri son yıllarda dikkat çekiyor. BRICS üyesi ülkeler uluslararası piyasalarda daha fazla söz sahibi olmaya başladılar.
BRICS ülkelerinin temel amaçlarından biri de gelişmekte olan ülkelere tıpkı IMF ve Dünya bankası gibi finansal destek sağlamak ve olabilmektir. Batılı ülkeler arasında yaşanan görüş ayrılıkları ve ekonomik çatışmaların aksine gelişmekte olan ülkelerde bu konularda iş birliği giderek artmaktadır.
Bu yönüyle BRICS ülkeleri hala istediği seviyeye ulaşamamış olsalar da ABD ve batılı ülkelerin dünya ekonomik sistemi üzerindeki etkilerini azaltmayı ve onların yerine sisteme daha çok müdahale etmeyi amaçlamaktadırlar
ABD dolarının küresel ekonomi üzerindeki hegemonyasını ortadan kaldırmayı hedefleyen BRICS ülkelerinin küresel alanda ekonomik rekabet gücünün artırılmasına ve büyümesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
BRICS formunun yeni küresel büyümenin merkezi olarak tanınması ve küresel, siyasi, ekonomik ilişkiler üzerinde etkisinin giderek artması nedeniyle yakın gelecekte küresel ekonomiyi yönlendirecek bir güç olacağı düşünülmektedir.
Bu birliğin ortaya çıkması ve etkinliğini arttırması ile birlikte Batılı ülkelerin etkinliğini azaltacağı öngörülmektedir. Yine bu formumun Afrika kıtasındaki etkinliğini arttırması bu bölgelerdeki güç kaynağının yönünü batı ülkelerinden BRICS’ ülkelerine doğru çevirecektir.
Bu ülkelerin toplam nüfusu 3 milyar 240 milyon (dünya nüfusunun %45’i) kişi civarında ve ulusal ekonomik büyüklüklerinin toplamı da 26 trilyon dolara karşılık geliyor. Bu da dünya ekonomisinin yüzde 26’sını oluşturuyor.
Buna karşın Atlantik Konseyi isimli ABD’li düşünce kuruluşuna göre, BRICS ülkelerinin Uluslararası Para Fonu’ndaki (IMF) yüzde 15’lik bir oy hakkı bulunuyor.
BRICS ülkeleri Avrupa ve Amerikanın kontrolündeki çok taraflı bir sistem içinde "daha adil bir uluslararası yönetim"e ulaşmayı hedefliyor.
Demokratik, kültürel ve ekonomik olarak farklı özellikler göstermelerine rağmen BRICS ülkeleri uluslararası ticaretteki payları ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının oranına bağlı olarak elde ettikleri döviz rezervlerinin büyüklüğü bakımından benzer özelliklere sahiptirler.
Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri de 1 Ocak'ta BRICS'e katıldı. Suudi Arabistan ise davete karşın henüz gruba katılmış değil.
Azerbaycan ve Tayland da BRICS'e katılmak istiyor. Grubun genişletilmiş hali için herhangi bir isim açıklanmadı ama grubun adının "BRICS +" olacağı düşünülüyor. BRICS ülkeleri yıllık zirve toplantılarında kararlar alıyor. Grup üyesi ülkeler sırayla, bir yıllığına grubun dönem başkanı oluyor.
Tüm dünyanın yakından takip ettiği ve hızlı bir gelişim içinde olan bu birliğe Türkiye’de üye olmak istemektedir. Özellikle Avrupa Birliği ile yaşanan sorunlar nedeniyle Türkiye’nin bu birliğe üyeliği düşüncesi daha öne çıkmaktadır.
Son yıllarda Batılı ülkeler ile Türkiye’nin çoğu konuda anlaşmazlığa düşmesinin sonucu olarak Türkiye hem ekonomik hem de ticari anlamda yeni partnerler bulmaya çalışmış, bu durum Rusya ve Çin ile olan ilişkileri güçlendirmiştir.
Durum böyle olsa bile hala Türkiye ile Avrupa Birliği arasında önemli tarihsel, kültürel ve ekonomik bağlar vardır. Bu sebeple Batı ile ilişkileri tamamen kesip, BRICS denklemine dahil olmak Türkiye’nin istediği bir durum değildir.
Küresel güç dengesinin Batı’dan Doğu’ya kaydığı bu dönemlerde Türkiye, daha önceleri yaptığı gibi potansiyel BRICS üyeliğini dengeleme politikasında kullanmak istemektedir. BRICS üyeliğine sahipken aynı zamanda Avrupa Birliği Gümrük Birliği anlaşması gibi çeşitli anlaşmalardan istifade etmek Türkiye’ye birçok kapıyı açacaktır.
Bu sebeple BRICS’in araçsallaştırılması ve Batılı ülkeler ile ticaret yapılmaya devam ederken BRICS ülkeleri ile çeşitli projeler oluşturulması Türkiye’nin güncel dış politika tutumuna uygun ve yararlı bir yöntemdir.
Türkiye’nin bu çıkışının bir “eksen kayması” değil, “ekseni dengeleme” politikası olduğu görülüyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.