BU HOCALARLA, BU İMAMLARLA DİNİMİZİ ÖĞRENMEMİZ ÇOK ZOR?
03 Haziran 2016, Cuma 08:52İki farklı nesil yetişiyor. Biri tamamen dine yönelmiş, diğeri tamamen dinden uzak. Bir orta nokta bulunması gerekir. Okulda alınan kısa süreli din eğitiminin ne olduğunu biliriz. Bunun için bütün ortaokulları imam-hatipe çevirmeninde anlamı yok.
Mesele dini öğretecek insanlarda. İşte bu noktada inanılmaz sıkıntı var.
Camilerimiz acaba sadece ibadet yerimi? Yoksa dinimizi öğrenmemiz için, yaşantımıza yön verebilecek kutsal bir yer mi?
Camilerimizin bir imamı, cami büyükse birde müezzini var. Birde müftülükçe görevlendirilen vaaz veren vaizler var. Veya hayrına vaaz veren müftülük bilgisi dışında hocalar var.
Çocuklarımız içinde okullar kapanınca camilerde verilen Kur’an dersleri var. Bu kurslarda bazen hocanın ilgisizliği yüzünden fiyaskoya dönüşüyor. Hoca kıdemli bir öğrenciyi görevlendirip, kendine angarya gelen bu işten uzak duruyor.
Gelelim bu yazıyı yazmamızın sebebine. Dinimiz İslam en yüce din… Kitabımız Kur’an muhteşem bir kitap ve bu kitap ‘Diriler’ içindir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) son peygamber, ümmetine örnek insan. Bizler İslam dinini, kolay şekilde, en doğru biçimde öğrenip, kulluk vazifelerimizi yerine getireceğiz. Dedik ya biz öğretenlerde çok büyük sıkıntı var. Miraç Kandili günü yatsı namazı için Nalçacı cd. üzerinde bir camideyiz. Emekli bir vaizimiz hayrına vaaz veriyor. Verdiği vaaz RİVAYETE dayanıyor. Ahireti anlatıyorlar. Adeta yaşamış gibi. Kandil günü cemaat arttıkça vaaz veren hocanın iştahı artıyor. Zaten dediğini de anlamak zor, herkes namazı bekliyor. Bu mübarek Kandil gününde bu kalabalığa neler verebilirim diye düşünmeli, rivayet, hikaye anlatıp vakit geçirmemeli…
Nüfus kalabalıklaştı. Toplumsal yaşam, birlikte yaşam zorlaştı. İnsan ilişkileri sıkıntıda. Bu noktada artık vaazlar, toplumsal düzene, yaşam biçimine, ticarete, ibadete değinmeli. Ne gezeer. Bu durumu Camimizin hocasına iletip, vaaz veren hocanın konusunu beğenmediğimizi münasip lisanla anlatıyoruz. O da bize hak veriyor. Sonra Berat kandilinde hocamız vaaz verirken günceli, yaşamımızı, anne, baba, çocuklar kısacası aileden bahsediyor. Pür dikkat dinliyoruz. Hele hocamızın bir sözü var ki bana göre çok değerli… Karısının ağzına bakıp, anne babasını terk eden, bakmayanlara İslami açıdan yaklaşıp öneriler sunuyor. Adamın karısı, kendi anne babasına bakmasa bile, adam kendi anne babasına bakmak zorunda diyor. Günlük yaşantımıza adeta yön veriyor.
Bir örnek daha. Tarih 31 Mayıs 2016 Salı… Öğle namazı öncesi, Üçler Mezarlığı ucundaki Hacıveyis Camiindeyiz. Camiinin imamı değil de başka bir hoca namaz öncesi vaaz veriyor. Cenazeler var. Bizde onun için o camideyiz. Camii hınca hınç dolu. Vaaz veren hocanın konusu ‘Ayasofya’… Konu Ayasofya olunca İstanbul’un fethi, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet ve haçlılar anlatılıyor. Hatta 13 rakamının uğursuzluğu ve batılılar bu 13 rakamını 1453’ün toplamı olduğu söylüyor. Yani biz camide tarih dinliyoruz. Bu arada namaz kılmayan, sadece cenaze namazına iştirak edecek bir kesimde dışarıda bekliyor. Bizde bu kadar kalabalık hocanın tarih dersini dinliyoruz. Yapmayın etmeyin… Bu kalabalıkları değerlendirin. Onlara dinimizin emrettiği şekilde bir insan olması için ne verilmesi gerekiyorsa onları verin. Bırakın hikayeleri, tarihi falan…
Geçen bir yerde Çimili Hakkı Hocanın bir talebesiyle karşılaştık. Hakkı Hocanın disipline çok önem verdiğini söylüyordu. Bir keresinde Şerafettin Camiinde Hakkı Hoca vaaza başlayacak. Kapı ağzına oturup, cami giriş çıkışları engelleyecek şekilde oturan cemaate dönüp, “Siz daha camide nasıl ve nereye oturulur onu bilmiyorsunuz. Ben size ne vaazı vereyim?” diyor. İnanır mısınız cami içinde bile inanılmaz bir kargaşa var. Adam o kadar menfaatçi ki ibadette bile menfaatini ortaya koyuyor. Safın düzgün olması gerekirken bu zat, biraz g eride durup kendine rahat SECDE yapmasını temin edecek şekilde duruyor. Bu zatın arkasındaki cemaat secdeye giderken zorlanıyor. Camiye geç gelip, herkesin omuzuna basıp, en öne geçmeye çalışanları mı ararsınız. Vaaz esnasında cep telefonu ile oynayanı mı arasınız… Ya ne söyleyim? Hoca hoca değil, imam imam değil, dolayısı ile cemaatte cemaat değil, dolayısı ile vatandaşta vatandaş değil.
Yıllar önce Musalla Mezarlığının ucundaki Büyük Parsana Caminde Cuma namazı kılıyoruz. Adam Cumaya geç kalmış. Arabasını yola gelişi güzel bırakıp camiye girmiş. Zira buradan belediye otobüsleri de geçiyor. Hoca arabasını yol ortasına bırakan hayvanın plakasını söylüyor. Sokurdana sokurdana kalkıyor. Ha Cuma namazı vakti geldi sabırlı olsalar diyor. Böyle hocalara, böyle cemaat…
RAMAZAN’DA TERAVİH NAMAZLARI…
Ramazanın ilk günlerinde teravih namazları oldukça cemaatle kılınıyor. Sonra cemaat gittikçe azalıyor. Neredeyse 1-2 safa iniyor. Tabii hocalarımız bu durumdan şikayetçi. Aslında işin özü şu. Hocalarımız camiyi ve namazı cemaate sevdiremiyor. Tam tersi, cemaati camiden bile uzaklaştıran imamlar var. Devlet dairelerinin yanındaki camiye Cuma için gelenler sıkıntı çekiyor. Hoca uzattıkça uzatıyor. Adamlar işlerine geç kalıyorlar. Amirleri anlayış gösterebilirler. Ama maaşlarında helallik konusunda sıkıntı olur.
Dönelim teravih namazına. Eğer hoca namazı uzatıp sıkıyorsa, cemaat yavaş yavaş, yakın ve hızlı kıldıran camilere ve imamlara doğru kayıyor.
Efendim hızlı kıldıran ile yavaş kıldıranın arasında 10-15 dakika oynuyor. Ne fark eder, diyebilirsiniz. Son derece haklısınız. O zaman bunu cemaate anlatacaksınız.
İmam ve müezzinlerin sesine isterseniz hiç değinmeyelim. Bir ses bu kadar kötü olabilir mi? Olabilir de bu sesle imam ve müezzin nasıl oluyor ona aklım ermiyor. Böyle sesi olanlara bakıp adam evinde kılar camiye yine gitmez.
Efendim camiye hocanın sesi için mi gidiyorsunuz? Derseniz hayır ama sıkıntı veriyorsa ne yapacaksınız?
Sonuç: camilerimizdeki vaaz veren hocalarımızda, vaazın konularında fahri vaaz verenlerde ve konularından, imam ve müezzinlerimizde çok büyük sıkıntı var. Bize dinimizi öğretmekten çok uzak…
Ha bir şey daha para ile sıkıntısı olmayan tek kurum Diyanet olmalı diyorum. Her camide kontrolü olmayan para toplanıyor. Onun için para sıkıntısı yok diyorum.
Diyanet bir otokontrol sistemi kurmalı. Camiye gelen cemaate değil de camiye gelmeyen, ibadet yapmayanlara ulaşıp, onları camiye, ibadete yönlendirebilmelidir. Yoksa camiye ibadete gelenleri sıkmamalıdır. Yani diyanet artık cami dışlarında da el atmalıdır. Ticari umre turlarını bırakmalıdır. Kendi asli görevine dönmelidir.
Durum kötüye gidiyor. Bize dinimizi nasıl yaşatmamız gerektiğini öğretin. Yoksa bu gidişle iş İmam-cemaat meselesine dönüşecek. Cumanız mübarek olsun esen kalın…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
ali tezel
28-09-2024 23:45oturduğun yerden sallamışsın vur abalıya "kontrolü olmayan para" hadi ordan