CAMBAZA MI BAKIYORUZ?
02 Haziran 2020, Salı 08:20Korona virüsüyle tanıştığımız 11 Mart’tan bu tarafa yaklaşık üç ay oluyor.
Evde kalmamızın ve virüse karşı kuralları uygulamaya başlamamızın önerilmesiyle adeta evlerimize kapandık.
Tek baktığımız şey Televizyon ve interneti olanlar için sosyal medya.
Televizyonlarla ilgili söyleyeceğim ilim adamı, bilim adamı, akademisyen, yazar, çizer, gazeteci, gazete sorumluları aklınıza kim gelirse televizyonlara çıkıp virüsle ilgili yorumlar yaptılar.
Virüse alışınca bu sefer ekonomi ve virüs sonrası dünyanın durumu konuşulmaya başladı. Hangi kanalı açarsanız açın virüs.
Kimse bizim ruhi yapımızı düşünmedi. Her gün insanlara ölüm hatırlatıldı. Bu haberlerden bıktık, bıktık, bıktık dedik ama bizi kimse dinlemedi.
Televizyonlarda virüsten arta kalan boşlukları siyasiler özellikle de iktidar doldurdu.
Malum muhalefetin sesini duyuran birkaç kanal var. Onları açmanız gerekir ki muhalefet ne demiş bilelim.
Objektif habercilikten uzaklaştık. Demokrasinin sesimi kısıldı, ne oldu bilemiyorum. Bildiğim şey demokrasilerin vazgeçilmez unsurunun siyasi partiler olduğu ve iktidar ve muhalefet olmadan demokrasi olamayacağıdır.
Sadece iktidarın olduğu, muhalefetin olmadığı rejim demokrasi değildir.
Demokrasi çok sesliliktir. Demokrasilerde herkes sizin gibi, benim gibi düşünmek zorunda değildir. Çoğulcu demokrasi de siyasi partiler de çoğalmaktadır.
Kimse yeni parti kurduğu için kınanmamalı, hakarete uğramamalıdır.
Bilinmelidir ki iktidara veya muhalefete yapacağınız hakaretler, onlara oy veren seçmenine gider. Eleştiriye evet ama hakarete hayır demeliyiz. Zira bu siyasi partilere deyim yerindeyse sen, ben, o, biz, siz, onlar oy verdik.
Siyasilerden halka hitaplarını dinliyoruz. Özellikle iktidardan virüsle ilgili yeni önlemler bekliyoruz. Konuşma başlıyor, virüsle ilgili yeni uymamız gereken yasaklar, kurallar belirleniyor. Bir bakıyoruz konu muhalefete, onu eleştirmeye dönüyor. İşte bu kabul edilemez. Yüce Türk Milletine hitap ederken (virüsle ilgili) konuyu değiştirirseniz ayıp olur.
Sizi dinleyenlerin içinde muhalefete oy veren insanların da olduğunu unutmayın. Bu noktada hata yapıyorsunuz. Muhalefetle kozunuzu bir başka programda paylaşabilirsiniz.
Siyasiler oy kaybettiklerinde, belediyeleri kaybettiklerinde, rahmetli Kayahan’ın “Allah’ım ben nerede yanlış yaptım” parçasını dinleyip, üsluplarını, sivri dillerini değiştirecekleri yerde, sinirlenip daha şiddetli üsluplara başvuruyorlar.
Şunu bilin ki tatlı dil yılanı deliğinden çıkarıyor. Halk sizden iktidarıyla, muhalefetiyle birliktelik, güler yüz, kucaklaşma bekliyor. Bu çok zor değil. Yaptığınız her işte acaba ben oy kaybediyor muyum kaygısı sizleri rahat bırakmaz. Bizleri de rahat bırakmıyor.
İktidarıyla, muhalefetiyle bir masa etrafında toplanan, yemek yiyen, gülen, şakalaşan siyasileri görmek en büyük beklentimizdir. Kimse vazgeçilmez ve ölümsüz değildir.
Halk sizden birlik, beraberlik, kardeşlik, güzellik bekliyor. Biliriz ki iktidar ve muhalefet bu ülkenin, bu insanların yücelmesi için vardır. Sizler birliktelik görüntüsü vermezseniz, millet nasıl birlikte olur.
Konu başlığım cambaza mı bakıyoruz idi.
Bakın bu virüslü günlerde, siyasilerin an be an televizyonlarda endam eylediği günlerde benim ülkemde bir iki gün içinde neler olmuş. Hiç önemli görülmemiş…
* Konya’da hapisten çıkan biri yol ortasında, güpe gündüz eşini pompalı tüfekle vuruyor.
* Konya’da halı temizleme işiyle uğraşan iki ortak kavga etti. Sonuç bir ölü.
* Samsun’da Tekirdağ’da ki birliğinden izinli olarak gelen er, motosikleti ile giderken, hasımları tarafından pusu kurularak yol ortasında öldürüldü…
* Rize’de karı koca kavgasında kan aktı. Kadın kocası tarafından üç bıçak darbesiyle öldürüldü.
* Erzurum Çad ilçesinde arlarında husumet bulunan iki aile çatıştı toplam 5 ölü…
* Şanlıurfa’da arazi anlaşmazlığı yüzünden çıkan kavga da iki ölü…
* Elazığ’da pusu kurulup aracında kurşun yağmuruna tutulup öldürülen kişinin katili spor kulübü başkanı ve oğlu çıktı.
* Hrant Dink Vakfı mensupları ölümle tehdit edildi. Sosyal medya üzerinden tehdit eden kişi, Konya’nın Selçuklu ilçesinde yakalandı.
* İstanbul’da bir kilisenin haç işareti sökülüp kırılıp, yere atıldı. Zanlı yakalanıp, serbest bırakıldı. Bir üst savcılığın itirazı üzerine tekrar yakalanması istendi, şimdi aranıyor.
Yukarıda ki Hrant Dink Vakfını tehdit eden, Kilise haçını kıran kişilerin yakalanması pek bir şey ifade etmiyor. Alacağı ceza önemlidir. Bekleyip görelim ceza alacaklar mı? Alacaklarsa ceza ne olacak.
* Diyarbakır’da bir kadın, Bağlar semtinde yeni taşındığı evde, silahlı saldırıya uğrayarak öldürüldü.
* Diyarbakır’da dur ihtarına uymayan araçtan açılan ateş sonucu maalesef bir polisimiz şehit oldu.
* Hakkari, Çukurca’da ki çatışmada bir uzman çavuşumuzla bir erimiz şehit oldu.
Hırsızlık olağan olaylar ve meslekler arasına girdi. En hoşuma giden ise spikerlerin “Hırsızlık anı, an be an kameralara yansıdı” şeklindeki ifadeleri. Adamın kaçıncı hırsızlığıdır bilmiyoruz.
Bizler virüse ve siyasilere odaklanmışken, benim ülkemde bir iki gün içinde olanları, çok eksiğiyle sıraladım.
Üzülmemek elde değil. Devletin temel görevlerinden biride, halkını huzur içinde yaşatmak, can ve mal güvenliğini sağlamak ve refah düzeyini yükseltmektedir.
Yüce Türk Milleti sizlerden bunu bekliyor. Bıktık sizin kısır siyasi çekişmelerinizden. Boşa geçen günlere yazık oluyor. Kalın sağlıcakla.
NOT: Yazımı bitirdiğimde Bursa’da iki gurup arasındaki kavgada bir polisimizin şehit olduğunu öğrendim. Rabbim rahmet eyleye.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.