ÇOCUĞUNUZDAN MEKTUP VAR!
02 Nisan 2021, Cuma 09:35“Anne gezindiğin bağ, baba yaslandığın dağdır. Ömrümün en güzel çağı annen ve babanla olandır.” Ataol Behramoğlu
Devlet ve milletimizin temel ögesi ailedir ve aile anne, baba ile çocuklardan oluşan bir sevgi yumağıdır. Her ebeveyn kendisini ideal bir anne ya da baba olarak görmekte ve düşünmektedir. Oysa her ne kadar art niyet olmadan çocuklarımıza doğruyu göstermek ve onları hayata hazırlamak istesek de bazen farkında olmadan “doğru bildiğimiz yanlışlarımız” olabilmektedir. Öğrencilerimizin eğitimi kadar aslında anne ve babalarımızın da eğitime yani “veli koçluğu” eğitimine ihtiyacı vardır. Bu bir gerekliliktir aslında. Bu konunun neden buraya kadar geldiğini şöyle izah edebilirim. Genellikle çocuklarımızda şu tarzda sitemlerle karşılaşırız:
- Annem beni anlamıyor.
- Babam da her şeyime karışıyor..
- Sürekli ders çalış sözünü duymaktan bıktım.
- Şu üniversiteyi kazansam da şuradan bir kurtulsam..
Bunlar okullarda öğrencilerimiz arasında en çok rast geldiğim cümlelerden birkaç örnekti. Bireysel koçluk yaptığım öğrencilerimde de buna benzer düşünceler bulunmakta. Demek ki şöyle bir sorun var aile içimizde; anlatamama, anlaşılamama. Biz buna özetle “aile içi iletişimsizlik” de diyebiliriz.
Aile içi iletişim konusunda ülkemiz bilim insanlarından rahmetli Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun “Çocuk ruh sağlığı: Çocuğun kişilik gelişimi, yetiştirilmesi ve ruhsal sorunları.” Adlı eseri bir başucu kitabı durumundadır. Burada yer alan “pulsuz dilekçe” adlı yazısı çocuklarımızın bizlere seslenişi adına mükemmel bir anlatımı gözler önüne sermektedir. Tüm ebeveynler olarak okuyalım ve okurken de çocuklarımı lütfen anlayalım.
“Pulsuz dilekçe”
Sevgili anneciğim, babacığım;
Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim; size şunları söylemek isterdim.
Sürekli bir büyüme ve değişme içerisindeyim.
Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum.
Beni tanımaya ve anlamaya çalışın. Deneme ile öğrenirim.
Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz.
Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşılarımda özgürlük tanıyın.
Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın.
Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem, daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim.
Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?
Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum.
Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın.
Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum.
Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum.
Sözünüzü tutmayınca sizlere güvenim azalıyor.
Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin.
Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın.
Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak hiç kısıtlanmayınca da ne yapacağımı şaşırıyorum.
Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyorum hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.
Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın.
Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz.
Bunları çabuk unuturum.
Ancak birbirinize saygı ve sevginin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.
Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam.
Yumuşak ve kesin sözler bede daha iyi iz bırakır.
‘ Ben senin yaşındayken…’ diye başlayan sözleri hep kulak ardına atarım.
Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın.
Bana yanılma payı bırakın.
Beni korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın.
Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışlarım üzerinde durup düzeltin.
Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.
Beni dinleyin,
Öğrenmeye en yakın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun.
Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın.
Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin.
Bana güvendiğinizi belli edin.
Beni destekleyin!
Hiç değilse çabamı övün.
Beni başkalarıyla karşılaştırmayın! Umutsuzluğa kapılırım.
Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin.
Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın.
Bana süre tanıyın.
Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin.
Beni köşeye sıkıştırmayın.
Yalana sığınmak zorunda kalırım.
Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin.
Kızgınlığınızı haklı görebilirim ama beni aşağılamayın.
Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın.
Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.
Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin.
Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz.
Tersine beni size daha çok yaklaştırır.
Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi ve değerli görüyorum. Bana kendinizi yanılmazı ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.
Biliyorum ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum.
Bana verdiklerinizin yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum.
Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse birçoğundan vazgeçebilirim.
Yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.
Benden “örnek çocuk” olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.
Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi.
Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.
Sevgiler.
Çocuğunuz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.