ÇOCUK YETİŞTİRMEK BİR SANATTIR
26 Nisan 2022, Salı 08:33Çocuk yetiştirmek belki de sanatların en zorudur. Güzel ahlaklı ve iyi bir evlat yetiştirmek, insanların amel defterlerini kapatmaz. Çocuk, ailenin vizyonudur. Dünyaya açılan penceresidir.
Çocuğun sağlam bir karakter, güçlü bir şahsiyet ve güzel bir ahlaka sahip olması onun ergenlik dönem öncesi aldığı sağ beyin gelişim ve eğitimine bağlıdır.
Çocuklar, kendi kendilerine hamur olup pişmezler. Onları mayamız ile yoğurup hamur yapan da, kendi fırınımızda pişiren de bizleriz. Hamur ve maya; sağ beyin, pişen fırın; tevâzu sahibi bir aile, ortaya çıkan ürün de; buram buram güzel ahlak kokan, vatanına milletine faydalı bir evlattır.
Mutlu bir yaşam, sağ beyin ile doğru orantılıdır. Sağ beyin ne kadar faal kullanılırsa; insanların mutlulukları ve yaşama sevinçleri de o kadar fazla ve güçlüdür.
Bir hekim ile sohbetimiz esnasında;
“Hocam, çok şükür her şeyimiz var. Maddi sıkıntımız yok. Ancak bazı insanlara gerçekten çok imreniyorum. Çalıştığım hastane yakınında bir fabrika bulunuyor.
Orada herkes asgari ücretle çalışıyor. Çıkışta çoğunun hanımı ve çocukları babalarını karşılamak için fabrika önlerine geliyorlar. Buluştuklarında sanki birbirlerini yıllarca görmemişcesine özlemle, hasretle buluşuyorlar.
Çok şükür ailevi bir sorunumuz yok. Eşim de hekim ancak biz evde buluştuğumuzda onlar gibi mutlu olup şen şakrak bir ortam oluşturamıyoruz.
Şimdi onlara gidip ‘Haydi gelin yerleri değişelim !’ desem bana deli gözüyle bakarlar değil mi ?
İnsanı makam, meslek ya da paranın mutlu etmediğini bana ne annem, ne babam ne de öğretmenlerim öğretmiş. Onların tek öğrettikleri ‘Ders, ödev, sınavlar ve derece yapmak’ olmuş…”
Cenab-ı Hak rızka kefildir. Hiç kimse açlığından ölmez. Ancak eğitim sistemimizde daha ilkokula başlarken çocuğumuz sanki açlıktan ölecekmiş ya da meslek, kariyer yapamayacakmış gibi paniğe kapılıyoruz. Mutluluk, vicdan, merhamet ve güzel ahlak duygularını ihmal ediyoruz.
Gerçek mutluluğun yaşandığı yıllar; internetin olmadığı yıllar olan, eski zamanlarda saklıdır. Herkesin maziye dönük bir özlemi vardır ve bu özlem; gerçekte zamana değil, yaşanmış güzellikleredir aslında.
Eski zamanlarda, İnternetsiz ve akıllı telefonsuz bir yaşam vardı. Çocuklar evde vakit geçirmezlerdi. Sabah sokağa çıkarlar, akşam karanlık olduğunda eve dönerlerdi.
Onlar için arkadaşları ile oynamak demek, sağ beyin zekâlarını en üst düzeyde geliştirmek demekti. Yenmek, yenilmek, sevinmek, üzülmek, küsmek, barışmak.. Hepsi, onları hayata hazırlayan sağ beynin birer temel taşları idi.
Akşam eve döndüklerinde, sağ beyin gelişimleri devam ederdi. Bu kez anne babalar devreye girerek; onlarla sohbet eder, oyun oynarlardı. Gün içinde hangi aile ferdi neler yaşadı ise bir bir neşe ile anlatırlardı birbirlerine..
Teknolojinin olmadığı o yıllarda komşuluk ve akraba ilişkileri de mükemmeldi. Empati duygusu yoğundu. Evde ne pişerse, “kokar” ve komşuya mutlaka o kokandan bir tabak verilirdi.
Ne zaman teknoloji, internet ve akıllı telefon geldi. O zaman sağ beyin de tahtını kaybetmeye başladı. Çocuklar, sağ beynin zenginliği olan, sokak oyunlarını bırakıp, duyguları öldüren bilgisayar oyunlarını oynamaya başladılar. Duygular öldükçe, çocuklar hem kendilerinden hem de toplumdan uzaklaşmaya başladılar.
Teknoloji, sadece çocukları zehirlemedi. Anne ve babaları da zehirledi. Akşam olduğunda sağ beyinler yani gönüller buluşmadı, sadece bedenler bir araya geldi. Anne ve baba; çocuktan habersiz, çocuk; anne ve babadan habersiz duruma geldi. Duygular azaldıkça sağ beyin bağları kopmaya, insanların birbirlerine olan güven ve değerleri de azalmaya başladı. Öğretmene “ Eti senin kemiği benim “ diyen anne baba, artık “Sen benim çocuğuma nasıl ters bakarsın!” noktasına geldi.
Sağ beynin güçlü olduğu toplumlar; birbirlerine sevgi, saygı ve güven duyan toplumlardır. Sağ beynin güçlü olduğu aileler; edep, güzel ahlak, sevgi, samimiyet ve tevâzu sahibi ailelerdir.
Peki suçlu sadece teknoloji ya da internet mi?
Hayır. Diğer suçlu; ergenlik öncesinde, çocukların sağ beyinlerini ders, dersane ve sınav üçgenine heba eden anne, baba, öğretmen ve sistemdir.
Hiç kimse “Z” kuşağı olarak adlandırılan şu an ki genç nesli; teknoloji, internet ve akıllı telefon bağımlısı olarak gösterip karalamasın.
Karalanacak birileri varsa o da bu gençlerin mayası da, hamuru da, fırını da olan bizleriz…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Mehtap
26-04-2022 23:42Konya Postası yetkilileri gereksiz haberleri hep manşete çıkarıyor . Tam manşetlik bir yazı. Son zamanlarda okuduğum en çarpıcı en güzel yazı. Yazarı tebrik ediyorum
Mustafa SÖNMEZ
26-04-2022 09:29Hocam yine harika bir yazı ancak yazdığınız bu gazete sanırım çok amatör. Yazıda paragraf araları berbat, yazı puntosu berbat. Bu 10 numara 5 yıldız yazının şekilsel nasıl çirkinleştirebiliriz demişler sanki. Yüreğinize sağlık