Dedem Oturan Boğa Tatankaİyotake (ikinci bölüm)
19 Mart 2021, Cuma 09:21Sevgili okurlarım Dedem Oturan Boğa köşe yazımın ilk bölümünü geçen hafta sizlerle paylaşmıştım. Bu hafta da ikinci bölümünü sizlerle paylaşmak istedim.Şimdi kaldiğimiz yerden itibaren yazımıza devam edelim.
Geçen ay ABD'nin New York kentinde düzenlenen "Türklerle Kızılderililer Arasında Ortak Bağlar" adlı panelde, iki millet arasında çok ilginç benzerliklerin olduğu bir kere daha ortaya çıkarken, bu konuda yazılan kitap ve yapılan bilimsel çalışmalarda da ortak noktalara gözler önüne seriliyor.
“Türkler ve Kızılderililer” kitabının yazarı Columbia Üniversitesi eski öğretim görevlisi Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, 25 yıl yaşadığı (1947-1972) Amerika’da ve dolaştığı Meksika’da Kızılderilileri ve KristofKolomb öncesi uygarlıkların kalıntılarını araştırır. Bunlar OneAmerica (PrenticeHall – 1954) kitabında, dergi ve gazetelerde (Amerika’da ve Türkiye’de) yayınlanmıştır. Bu konuda konferanslar da veren Türkkan’ın “Carnegie Endowment” Enstitüsündeki tebliğinde Kızılderililerle Türklerin ilişkilerini gösteren dialı semineri NewYork Times’ın Bilim (science) dergisine konu olmuştur.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Arzu Yetim tarafından yapılan "Türk ve Kızılderili Mitolojilerinde İnsan Doğa İlişkisi" konulu yüksek lisans tezinde, her iki toplumun efsanelerindeki benzerliklere yer veriliyor. Suyun hayat verici gücü ve arındırıcılığına olan inanç Türk ve Kızılderili mitolojilerinin her ikisinde de yer alırken, Kaliforniya Maiduları ve Winton Kızılderililerin mitolojisinde ölümün var olmadığı bir zamanda insanların "hayat suyu"nda yüzerek gençliklerini geri kazanabildikleri ifade ediliyor.
Türk mitolojisinde de "hayat suyu" kimi zaman ölüleri diriltip hastaları iyileştiren, kimi zaman da ihtiyarlara gençlik veren biçimde yer aldığı kaydediliyor. Taşların da gerek Türk gerekse Kızılderili mitolojisinde kutsal sayılan maddeler arasında yer aldığına dikkat çekiliyor.
Ahmet Ali Arslan'ın "Ataların İzi İle" adlı eserinde Saha Sire'de (Yakutistan) kutsal olarak bilinen ve özel bir saygı gören "serge" adlı direklerin, Kuzey Amerika Kızılderili totemleri ile olan benzerliğine dikkat çekilmiştir. Türk ve Kızılderililerde Şamanist inanç içerisinde hayvanlar son derece önemli ve ayrıcalıklı bir yere sahip olduğu belirtilmiştir.
Dede Korkut öykülerinde yer alan "Deli Dumrul" ile meşhur Kızılderili kahraman olan "Deli At" arasındaki benzerliği her iki toplumda da "deli" lakabının "gözünü budaktan sakınmayan er kişi" manasında kullanıldığını göstermektedir.
Araştırmalarda her iki toplumun mitolojilerindeki benzerliklere de işaret edilmiştir."Gök tanrı inancı evreni ve insanı tek tanrının yarattığına inanılması olup; tanrılar ve ruhlar, put-fetişler, yer-su tanrıları gibi olgular iki toplumda da eşdeğer özelliklere sahiptir. Şamanların ayinleri yönetmesi ve kötü ruhları kovması, ateşin kutsallığı ve kutsal ateş etrafında ayinlerin yapılması, Şamanların ruhlarla irtibat kurmaları, belli başlı ayin, tören ve bayramların bulunması neredeyse birebir benzerlik göstermektedir. Şamanların kurban edilen hayvanların iç organlarına göre geleceğe dair yorumlarda bulunması, yağmurun kutsallığı ve yağmur duaları, evlenme ve doğum törenleri, ölüm ve ölüler kültü, ata ruhların kutsallığı, tanrının isteklerini rüyalar vasıtasıyla insanlara duyurduğuna olan inanç akrabalık olgumuzu perçinleyen özelliklerden olagelmiştir.
Türk kültüründe çocuklara isim konmasında bir kahramanlık göstermesi ilkesi Kızılderili kültüründe de aynen görülen olayların başında gelmiştir. Kilim motiflerinden tutun inanç sistemine kadar dalga dalga Amerika’ya kadar ulaşıp egemenlik kurduğumuzun bir göstergesidir Kızılderili halkı.
Mustafa Kemal Atatürk de Türk tarihi ile ilgili çalışmalar sonucunda 1930’ların ortasında bu sonuca ulaşmıştı. Bu amaçla Meksika Büyükelçisi Hasan Tahsin Mayatepek’i görevlendirmişti. Mayatepek, 1935-1937 yılları arasında Orta Amerika’da Maya kültüründeki güneş kültü ve güneşe tapınma eyleminin Orta Asya’daki güneş kültü ile olan ilişkisini, Maya dili ile Türkçe ve diğer Asya dillerinin ilişkisini incelemiştir. Bu çalışmalar sonucunda çok sayıda sözcüğün Türk ve Maya dillerinde aynı olduğunu saptamıştı. Tahsin Mayatepek’in iki kültür arasında bulduğu ortak noktalar sözcüklerden ibaret değildi; her iki kültür arasında, Mayalar’ınayyıldızlı davullarından, Şamanik kültüründen, kilim desenlerinden, sembollerinden tüy takma alışkanlıklarına kadar pek çok ortak nokta mevcuttur.
ABD Doğu Yakası Kabileleri (Ayı Klanı) Başkanı BrianPaterson da yaptığı açıklamada Türkleri kardeş ve aynı aileden gördüklerini, aynı değerleri paylaştıklarını kaydederek, esprili şekilde, ‘’Türk insanların ataları da belki de bu topraklardan (Amerika’dan) göç etti’’ demiştir.
Türk gazeteci ve araştırmacı yazar Rıza Zelyut; Ay ile Güneş, MÖ 1000 yıllarına kadar uzanan Kün-Ay sembolü olarak Türk bayrağında bugün de yaşamaktadır. Gün-ay; Osmanlı zamanında da devlet armalarından birisi olmuştur. Bugün halen İstanbul Valiliği’nin Gülhane’ye bakan ana kapısının üstünde Ay Tanrı ve Güneş Tanrı’yı temsil eden bu sembolü görmek mümkündür demektedir.
Türk bayrağındaki yıldız; Güneş sembolünün stilize edilmiş halidir. Önce çok dallı çizilen güneş daha sonra sadeleştirilmiştir. Yahudi yıldızı sanılan altı dallı yıldızı da Türkler güneşin sembolü olarak kullanmışlardır.Ve son söz; Bakın ne diyor bu atalarımız o engin ufuklarıyla “Avlayacaksan en zayıf geyiği avla, çünkü sağlam olanlar yeni neslin devamını sağlayacaktır.”
Yeni nesillere sahip çıkabilmek adına hepinize iyi günler dilerim.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.