Dünya’nın “Olmayan Düzeni” Değişiyor
12 Mayıs 2022, Perşembe 07:39Yeni dünya düzenini belirleyecek faktörlerin başında elbette ekonomik güç geliyor. Fakat küresel ekonomik güç dağılımında ciddi bir dönüşüm eğilimi görülüyor.
2030 yılında Çin’in ekonomik büyüklük olarak ABD’yi geçeceği tahmin edilen dünyada, en büyük 10 ekonomi arasında bugün için yükselen pazarlar olarak nitelenen 6 ekonominin yer alacağı öngörülüyor. Bu büyük güçlerin önemli bir kısmı Doğu’dan, Asya Pasifik’ten olacak (Çin, Hindistan, Endonezya, Japonya, Rusya).
Batılı aktörler olarak sadece ABD, Almanya ve İngiltere kalırken, Brezilya ve Meksika’nın da listede yer alması bekleniyor.
Dananın kuyruğu da tam burada kopuyor …
ABD, gelecekte hem Rusya hem de Çin’le mücadele etmek istemiyor. Çünkü aynı anda iki devle mücadele etme kapasitesi yok. İlk hedef Rusya ve Rusya’nın “belinin kırılması” gerekiyor.
Rusya – Ukrayna arasındaki savaşı da bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Olay sadece iki devleti değil, tüm dünyayı etkileyecek potansiyele sahip. 3. Dünya Savaşı’nın tohumları zaten Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Libya’da atılmıştı. Artık Ukrayna krizi, bu savaşın “görünen sebebi” mi olacak, bunu hep birlikte göreceğiz.
Dünya’nın, “5’ten küçük olduğu” sürece 3. Dünya Savaşı’nın her zaman ihtimal dahilinde olduğu gerçeğini de unutmayalım.
Gelin, Ukrayna – Rusya İlişkilerine bir bakalım.
Ruslar ve Ukraynalıların birçoğu aynı dili konuşuyor. Aynı kültüre, dini inanca, ortak tarihsel geçmişe ve akrabalık ilişkilerine sahipler.
Ancak bu iki halk, son yıllarda giderek dozu artan siyasi gerilimin gölgesinde giderek birbirlerinden daha fazla uzaklaşıyor.
Ukrayna, 603. 628 km² yüz ölçümü ile toprakları Avrupa kıtasında olan en geniş ülke. Ukrayna’yı daha da önemli kılan jeopolitik konumu. Ukrayna Doğu-Batı istikametinde Asya Avrupa kara bağlantısının, kuzey-güney istikametinde ise Baltık-Karadeniz suyolları bağlantısının kesişim alanında bulunuyor.
Ruslar, “Ukrayna’yı geçiş bölgesi, stratejik bir bariyer, kendilerini ve Batılı ülkeleri ayıran bir tampon bölge” olarak görüyor. Zaten “Ukraina” kelimesi Rusçada “sınır ülkesi”, “uç ülkesi” gibi anlamlara geliyor. Tarihsel süreçte doğu ve orta Avrupa'daki devletlerin güç mücadeleleri sırasında sürekli işgale açık olan bu ülke günümüzde AB/NATO ile Rusya arasında tampon ülke haline geldi.
Ukrayna ve Rusya'nın tarihsel kökeni, bugün Ukrayna'nın başkenti olan Kiev'e dayanıyor. Kiev; 882-1132 yılları arasında hüküm süren, Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna'nın atası sayılan Kiev Knyezliği'nin (Kievskaya Rus) başkentiydi.
Sovyetlerin dağılmasıyla beraber bağımsızlığını kazanan Ukrayna, Sovyet mirası iddiasıyla ortaya çıkan Rusya ve Avrupa’nın arasında kaldı. Ukrayna krizinin en genel ve önemli sebebi, ülkenin geleceğini şekillendirecek olan temel fikirlerin neler olacağı konusunda ülke içerisindeki mücadeleler. Bir taraftan Rusya’ya yakın bir iş birliği isteyen kesim ile diğer taraftan Batı’ya siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik entegrasyonu savunan siyasi görüşler bugünkü sert kutuplaşmayı ortaya çıkardı.
Rusya için Karadeniz, enerji koridoru ve deniz taşımacılığı gibi alanlarda önemli bir yere sahip. Rusya en büyük ekonomik enstrümanlarından birisi olan doğalgazı, boru hatları ile Ukrayna üzerinden Avrupa’ya ve diğer ülkelere taşıyor. Rus enerjisinin %90’ından fazlasının Ukrayna topraklarından geçen boru hatlarıyla Batı pazarlarına nakledildiğini görürüz.
Ayrıca Ukrayna, Rusya için güneye açılan bir kapı konumunda ve jeo-stratejik açıdan Ukrayna, Rusya’nın “Büyük Rusya” hayali için kritik öneme sahip. Bu nedenle Rusya, uygulamaya koyduğu “yakın çevre” politikası ile Ukrayna’yı hakimiyeti altına almaya çalışıyor. Her ne kadar Ukrayna 1991 yılında tam bağımsız hale gelmiş olsa da coğrafi, ekonomik ve kültürel nedenler ile Rusya’nın etkisinde.
Gerilimler Ne Zaman Başladı?
Bunun için 2013 yılına geri dönmemiz gerekiyor. Rusya yanlısı Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, Kasım 2013'te Ukrayna ile AB ortaklık anlaşmasını imzalamayı reddetmesi Ukrayna'da fitili ateşledi.
Başkent Kiev'de Yanukoviç'in Rusya yanlısı tutumuna karşı başlayan olaylar Ukrayna'yı kaosa sürüklerken, Rusya ve batı arasında "soğuk savaş" yıllarını aratmayan gerginliklerin de başlangıcı oldu. Kiev'de Rusya yanlısı Yanukoviç'in iktidardan inmesi talebiyle patlak veren kitlesel protesto eylemleri, polis ve göstericiler arasında silahlı çatışmalara dönüşerek başkenti savaş alanına çevirdi.
Eylemciler ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda 100'ü aşkın kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Olayların ardından Yanukoviç ülkeyi terk ederken, batı destekli muhalefet iktidara geldi. Ve bu olaylar Ukrayna'da fiili bir bölünmeye neden oldu.
Kremlin, Kiev'deki siyasi otorite boşluğundan yararlanarak, Mart 2014'te Kırım'ı ilhak etti. Bu, "ilan edilmemiş bir savaşın" başlangıcı ve iki ülke arasındaki krizin dönüm noktasıydı. Ukrayna'nın doğusundaki, Rusya sınırındaki Donetsk'te de Rusya'dan destek alan Rus yanlısı ayrılıkçılarla Ukrayna ordusu arasında da çatışmalar yaşandı. Konumu Avrupa ile Rusya arasında olan Ukrayna'da yaşayan vatandaşlar da Rus ve Batı yanlıları olarak kutuplara bölündü.
Ukrayna'nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk bölgelerinde Rus destekli ayrılıkçı güçler ile Ukrayna'ya bağlı askeri birlikler arasında çıkan çatışmaları sonlandırmak amacıyla Rusya, Ukrayna, Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) ve iki ayırlıkçı bölgenin temsilcileri Eylül 2014'te Belarus'un başkenti Minsk'te bir araya geldi.
Toplantının ardından Kiev ile ayrılıkçı güçler, ağır silahların ortadan kaldırılması ve mahkum takası da dahil olmak üzere 12 madde üzerinde anlaştı ve Minsk Protokolü diye de anılan ve ateşkesi amaçlayan Minsk Anlaşması'nı imzaladı.
2015 yılı ocak ayında anlaşmanın tamamen başarısız olmasını takiben Almanya ve Fransa'nın arabuluculuk çalışmaları kapsamında, Rusya, Ukrayna, Almanya ve Fransa liderleri 11-12 Şubat 2015 tarihlerinde tekrar Belarus'ta toplanarak yeni bir Minsk anlaşması hazırladı.
Minsk 2 anlaşması olarak da bilinen 13 maddelik yeni ateşkes protokolü Rusya, Ukrayna, AGİT ve Doğu Ukrayna'daki 2 ayrılıkçı bölge temsilcileri tarafından imzalandı. Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçı Donbass Savaşı'nı bitirmek için görüşmelerde yer alan Rusya, Fransa, Almanya ve Ukrayna'nın oluşturduğu Normandiye Formatı grubu Minsk 2 anlaşmasına yönelik desteklerini açıkladı. Ancak ateşkes ihlalleri sürdü.
Peki Rusya Ne diyor? Ne istiyor?
Rusya Ukrayna'nın Avrupa Birliği ve NATO gibi kurumlarla yakın ilişkisine uzun süredir karşı çıkıyor.
Eski Sovyet ülkelerinin NATO’ya katılmasını güvenlik tehdidi olarak algılayan Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını ‘kırmızı çizgi’ olarak görüyor.
Putin, Rusya için Balkanlara ve Doğu Avrupa’ya açılan bir kapı konumunda olan Ukrayna'nın NATO'ya üyeliğine karşı olduğunu belirtmiş, Batılı ülkelerden bu konuda garanti istemişti. Ukrayna ordusunun küçültülmesi ve tarafsız bir ülke olmasını talep etmişti.
Putin, asıl amaçlarının Ukrayna halkını Rusya’ya karşı kullanmaya çalışan Batılı ülkelerin oluşturduğu askeri tehditten korumak olduğunu söylüyor.
Rusya Donbas'a Ukrayna anayasasında Donbas’a özel statü sağlayacak değişiklikte ısrarcı olurken Ukrayna tarafında böyle bir değişikliğin ülkeyi bölünmeye sürükleme ihtimaline karşın şüpheyle karşılanıyor.
Putin, Ukrayna’nın gerçek bir ülke olmadığını, Ukraynalıların ve Rusların “bir millet” olduğunu ve Ukrayna’nın gerçek egemenlik hakkından ancak Rusya’nın bir parçası olarak faydalanabileceğini söylüyor. Buna gerekçe olarak da, bugünün Rus, Belarus ve Ukraynalılarının kökenlerini atfettikleri bir Ortaçağ Slav devleti olan Kyvian Rus’un anavatanı olarak Ukrayna’nın Rus ulusal kimliği için oluşturduğu sembolik önemden kaynaklandığını gösteriyor.
Rusya ve Ukrayna’nın hem geçmişte hem de günümüzde stratejik açıdan birbirinin vazgeçilmezi olduğu açıkça görülüyor. Zaman içerisinde Ukrayna yönünü Batı’ya çevirmek ve Batı ile çeşitli ortaklıklar kurmak istemişse de sahip olduğu coğrafi konum, Rusya ile olan münasebetlerini azaltmasına müsaade etmiyor.
Sonuç olarak günümüzde Rusya ve Ukrayna; boru hatları nedeniyle enerji alanında, tarihsel ilişkileri nedeniyle kültürel anlamda ve tüm unsurları göz önünde bulundurduğumuzda da stratejik anlamda vazgeçilmez ve geri dönülmez bir biçimde ortak olan iki ülke. Devletin egemenlik anlayışı gereği zaman zaman inişli çıkışlı bir diplomasi söz konusu olsa da ve buna bağlı olarak restleşmeler yaşansa da, orta vadede biri olmadan diğerinin yükselmesi mümkün görünmüyor.
Evet, Dünya’nın “Olmayan Düzeni” değişiyor. Dünya bu değişikliğin “doğum sancılarını” yaşıyor. Sanki daha büyük krizler geliyor gibi.
Türkiye, korona virüs sonrası süreç için, ortaya çıkabilecek tehdit ve fırsatları değerlendirmek, jeopolitik konumunu gözden geçirmek, iç cepheyi kuvvetli tutmak, ekonomik-finansal kırılganlıklarını elimine etmek ve güçlü bir milli orduya sahip olmak zorunda.
Türkiye’nin buradan çıkaracağı sonuç “gıda güvenliği” açısından kendi kendine yetebilmesi gerekliliği. Hiçbir şekilde dışarıdan gıda maddesi almadan, bütün vatandaşlarını besleyebilecek bir tarım politikası geliştirmek zorunda, çünkü topraklarımız ve insan gücümüz buna uygun.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.