EĞİTİM MİLLİ OLMAYINCA…
01 Haziran 2018, Cuma 07:46Suç işleme ve kötü alışkanlar edinme yaşı çok aşağılara indi. Bence bunların bir numaralı sebebi EĞİTİM sistemimizdir. Vicdan, adalet, dürüstlük kısaca insanlık yaratamayan eğitim sistemi ilim ve bilim yaratsa ne yazar. Yaz-boz tahtasına dönen sürekli değişen (hem içerik hem okul olarak) bir sistemin ideali yaratması mümkün değildir.
Bu yazıyı yazmak aklıma nereden geldi? İki kötü örnek bu yazıyı yazmak için yeterli olsa gerek. 19 Mayıs Cumartesi günü tahminim ilkokul bitirme durumunda olan çocuklarımız üzerlerinde mezuniyet kıyafetleri ile Büyükşehir Belediyesinin arkasında ki Prof. dr. Necmettin ERBAKAN parkına gelmişler, çimlerin üzerine oturmuşlar. Mavi-siyah mezuniyet kıyafetleri ve kepleri var. Başlarında öğretmenleri var, bir bay öğretmen… Sonra çocukları toplayıp bölgeden uzaklaştılar. Geride çocukların bıraktıkları pet şişeler, bisküvi kağıtları, anlayacağınız çöp bıraktılar.
Birde kendi ilkokul yıllarımı düşündüm. Benim öğretmenim bırakın bizim kendi çöplerimizi, daha önceden bölgede bırakılan çöpleri de temizletirdi. Şimdiki nesil çöpünü bırakıyor, nasıl olsa birileri temizler.
Küçük yaştaki öğrencilere önceden birlikte yaşamanın kuralları öğretilmeli. Toplumsal duyarlılık aşılanmalı. Daha bu yaşta kendi çöpünü toplamayan ve ona bu duyguyu aşılamayan öğretmen…
Siz geleceğimize nasıl güvenle bakarsınız?
Gelelim ikinci örneğimize. Tarih 30 Mayıs Çarşamba… Yer Büyükşehir Belediyemizin etrafındaki çim alan. Nalçacı Caddesine bakan Belediye arkasındaki otoparkın önüne üç kız öğrenci oturmuş. Nalçacı Caddesinden geçen insanları kolaçan ediyorlar. Aralarına bir mukavva kutu almışlar. Büyükşehir Belediyemiz ağaç diplerine daire biçiminde rengarenk çiçekler dikmiş. İşte bu üç öğrenci kızımız kimsenin fark etmeyeceği anda çiçekleri köküyle alıp mukavva kutunun içine koyuyorlar. Yani çiçekleri, topluma ait olan bu malları ÇALIYORLAR…
Efendim çiçekleri böyle almak, başka bir yere götürmek bir kere ahlaki değildir. Kızlarımız aynı tip kıyafet gibi giyinmişler. Buradan öğrenci olduğunu ve lise seviyesinde olduğunu anlıyorum.
Önce müdahale etmek istedim. Sonra vazgeçtim. Zira mübarek gün tepkim çok sert olacaktı.
Şimdi bu çocukların annesi babası ne iş yapar? Çocuklarına aile terbiyesi ne kadar verir? Bunların okulları, öğretmenleri ne iş yapar? İşte bunları sorgulamamız gerekir.
O çocuklar belki de çocuksu duygularla, aldıkları çiçekleri götürdükleri yerdeki kişilere, yaptıkları işi ballandıra ballandıra anlatmışlardır.
Acaba birisi çıkıp, yahu yaptığınız iş küçük çapta bir hırsızlık, çok ayıp demez mi? Herkes sizin gibi yapsa park, bahçelerde topluma açık yerlerde çiçek kalmaz demez mi?
Dönerken kız öğrencilerin bu işi yaptığı yere yöneldim. Baktım ucu sivri 25-30 cm’lik tahta… Bunu kullanarak çiçekleri kökleriyle almışlar, çiçekler seyrekleşmiş… Üzüldüm. Belediyenin kameraları varsa örüntüler alınabilir.
Şimdi bir kaçınız, hele belediyenin içinde müdür seviyesinde birisi ne olmuş yani çiçekleri almışsa? Zaten onlar toplumun mali diyebileceklerdir. Çünkü daha önce 15 Temmuz darbe girişimini telin ettiğimiz dönemlerde bir anne-kız ve yaşlı bir karı koca buradaki çiçekleri kökleriyle alıp poşete doldurduklarını görmüş ve müdahale etmiştim. Belediyenin içinden bir yetkili bey gazetemizi arayıp, o dönemde benim hakkımda ileri geri konuşup, aleyhimde site bile kurdurup kısa süre sonra vazgeçilmişti.
Benim kişilerle mücadelem sadece bu dünyada değildir. Ahrette de hesabını Rabbim mutlaka soracaktır.
Bizler ilahi adalete inananlardanız. Zaman aşımı yok. İnşallah göreceğiz.
Dolmuşta, otobüste edepsize oturup, telefon oynarmış ayaklarıyla yaşlısına büyüğüne yer vermeyen bir zihniyetten ne beklersiniz.
31 Mayıs tarihli gazetemizde, Selçuklu da suç işledikleri belirlenen üç liseli öğrencinin yaşlarının küçük olması nedeniyle, Adliye kütüphanesinde kitap okuyarak cezalarının çekilmesi şekline dönmüş. Uzlaşma böyle temin ediliyor.
Aslında siyasete girmeyeyim diyorum ama duramıyorum. Siz 18 yaşındaki liseliye seçme, seçilme hakkı verirseniz, ilmi ve bilimi hatmetmemiş, baba parasıyla yaşayan birinin bizleri temsil etmesini veya temsil edecek kişileri belirlemesinden medet umarsanız biz daha çok sıkıntı yaşarız.
Geleceğimizi, ufkumuzu net ve parlak görebiliyor musunuz?
Bu öğrenciler bizim, bu gençler bizim. Onlara iş-aş bulmadan önce insan olmalarını temin etmeliyiz. Hiç kimse kusura bakmasın. Kılığı kıyafeti uygun olmayan, öğretmene benzemeyenler mi bu çocukları eğitecek? Apartman dairesi gibi okullarla, dört duvara sıkışmış, bahçesi, spor salonu olmayan okullarla biz bu gençlerin vicdanlarını nasıl ortaya çıkaracağız?
Ben geleceğimizin, özellikle gençler açısından sıkıntılı olacağını söyleyebilirim.
Eğitim sistemimiz gençlerimizde önce sevgi, saygı, Allah korkusu, adalet, düzgünlük, haram-helal duygularını yaratmalıdır.
Görülüyor ki, eğitim sistemimiz bu duyguları yaratmada, okuluyla, müdürüyle, öğretmeniyle, anne-babasıyla, öğrencisi ile başarılı değildir. Bir elbirliği gerekir. Milli bir eğitimimiz olmalı. Hiçbir şeyden etkilenmemeli. Önce İNSANLIK diyorum.
Esen kalın…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.