ELEŞTİRİYORUZ, ELEŞTİRECEĞİZ…
10 Nisan 2018, Salı 07:20Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, birileri makam, mevki, menfaat için birlerine övgüler yağdırıyorlar. Bütün bunların ortak paydası MENFAAT…
Kimi kalemini, kimi mesleğini, kimi nefesini bu uğurda tüketiyor. Acaba bir şey elde edebilirler mi?
* Haklısınız efendim. Siz çok güzel yaptınız.
* Başkanım harikaydınız. Projeleriniz de muhteşem.
* Müdürüm sizin yeriniz burası değil, daha üst makamlar..
* Başkanım herkes sizin belediyelerin projelerini konuşuyor. Türkiye’de bir ilk…
Uzayıp giden tren yolları gibi. En makul uygulama. Suya sabuna dokunmayın, birilerini sürekli övün. Hatta facede profil resmini bile menfaat temin ettiğiniz kişinin resmini koyun.
Ne prim yapıyorsa, siz onu yazın, onu söyleyin, onu gösterin.
Bizim yaptığımız iş, yani eleştiri pek hoş değil. Tepki çekersiniz, dostluklarınız kaybolur. Menfaatlerine dokunduğunuz arkadaşlarınızdan koparsınız.
Biz zaten bunları göze almışız. Bize kaypak değil, düzün adam lazım. Geçen güzel bir şey okudum. 1 puan verdiğiniz on arkadaşınız, dostunuz olacağına ki toplamda 10 puan eder, 5 puanlık iki arkadaşınızda 10 puan eder ve size yeter.
Bizim eleştirilerimiz başka birinin menfaatine olamaz. Toplumun menfaati hep ön planımızdadır. Hak’ın adaletini düşünür ona göre davranırız.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olduğu paraların çar çur edilmesine veya kolay harcanmasına sessiz kalamayız.
Kelebekler Vadisi’nin, maliyetini sonradan yapılan istimlak maliyetlerini göz önüne alırsak bu projenin gereksizliğini söylemek bizim de hakkımız olsa gerek.
Büyükşehir Belediyemizin yaptığı bir 10 bin kişilik Kongre Merkezi varken ve neredeyse yılda 3-5 kere kullanılıp atıl kalıyorsa, Selçuklu Belediyemizin yaptığı bir 10 bin kişilik Kongre Merkezini ve gereksizliğini söyleyecek miyiz? Efendim projesi şöyle iyi, böyle iyi olabilir. Yine bir maliyet muhasebesi çıkarabiliriz. Ama Selçuklu Belediyemiz her gün 10 bin kişiye yemek verse şapka çıkarırım.
Şimdi bu merkezin sık sık kullanılabilmesi için uçuk plan ve projelerde yapılacak. Bu da işin cabası.
Selçuklu Belediyemiz öğrencilerimizi Çanakkale’ye ‘Şüheda fışkıracak, sıksan toprağı şüheda’ denilen yerlere götürüyor. Harika. Bizim övmemize gerek yok. Şakşakcılar bizden çok önce ve önümüzde övmeye başladılar. Biz bunu anlarız da geçtiğimiz yıllarda muhtarların niye götürüldüğünü anlayamayız desek yalan olur. Onu da anlarız ve eleştiririz.
Meram Belediyemizin muhtar ve eşlerini devletin parasıyla, Karadeniz turuna çıkardığını görürüz. Sessiz kalamazdık, kalmadık eleştirdik.
Büyükşehir Belediyemizin yıllarca bitiremediği Sultan Selim Camii restorasyonunu eleştiremeyecek miyiz? İçi bitti kapı tarafı hala bitmedi. Ne zaman biteceğini bilen beri gelsin…
Mevlana meydanındaki o güzel ağaçların yok edilişine bir şey demeyecek miyiz? Ağaca konacak kuşun, gölgesinde oturan insanın hakkını savunmayacak mıyız?
Betondan yapılan hiçbir özelliği olmayan, Mevlana Meydanındaki bankların ki, yazın yanan, kışın donan (oturduğumuz zaman) duruma bir şeyler söylemeyecek miyiz?
Anayasa oylamasında Konya’mızın en eski üniversitesinden bir profesör çıkacak, 18 yaşındaki çocuğun vekil, bakan, belediye başkanı olmasını öve öve bitiremeyecek, birilerine mesaj verecek, menfaat bekleyecek.
Biz bu profesöre, malını-mülkünü, paranı-pulunu 18 yaşında liseyi yeni bitirmiş veya bitirmemi, üniversiteye gitmemiş, baba parasıyla gelip geçen çocuğuna, her şeyini bırak, seni o idare etsin yönetsin, diyemeyecek miyiz?
Yanlışı savunurken insanların bu kadar rahat olmamalarını söyleyemeyecek miyiz?
Yakın gündemimizi meşgul eden, sanatçıların Hatay’a gidip Mehmetçiğe destek verdiği organizasyonu, yahu bunlar şarkıcı, türkücü, çalgıcı oyuncu, oryantal diyemeyecek miyiz? Seda Sayan’ın, Deniz Seki’nin, Sibel Can’ın, emel Müftüoğlu’nun, İbrahim Tatlıses’in bizim sanatçı kriterlerine sahip olmadığını söyleyemeyecek miyiz?
Seda Sayan ve Alişan’ın canlı TRT’den program kaptığını söyleyemeyecek miyiz?
Hülya Koçyiğit’in damadının Antalya’da hakkaniyetten uzak ihale aldığını biz biliriz de sayın Hülya hanım hala bilmez mi de konuşur? Bari sus…
Hariçten gazel okuyan, konuya maydanoz olan Mustafa Keser’e ne demeli. Herhalde TRT’deki yerini sağlamlaştırmak ister. Eline sazını alıp, şehit evine gidip türkü söyleyecekmiş…
Yüzüne tükürülmezse, ben onların yüzüne tüküreceğim deyip, yıllarca kazandığı sevgiyi bir hiç uğruna yok ettiğini eleştiremeyecek miyiz?
Şunu unutmayalım, eleştiren hep tepki çeker. Öven, yağ yakan da çok sevilir. Biz eleştiriyi kalemimize yerleştirdiğimiz için tepki çekeriz. Bunu biliriz.
Bizim gayelerimiz birilerinin gözüne girmek değildir. Bizim bir tek gayemiz var. Hak’ın gözüne girebilmemiz. Düzgün bir kul olabilmek. Helal kazanmak, helal yemek ve yedirmek…
Zor olan işi yapıyoruz. Eleştiriyoruz, eleştireceğiz. Yazılarıma başlarken, bir buçuk etliekmeğe kalemimizi satmayız demiştim. Bugün biraz daha işi ileri götürüyorum. Dünya mal ve makamı bizim kalemimizi satmamıza yetmez.
Doğruyu söyleriz, dokuz köyden kovuluruz, onuncu köyü ararız.
Ha, bir şey daha söyleyelim. Eleştirirken kesinlikle, hakaret etmeyiz, ettirmeyiz. Mizansenle işi geçiştiririz. Hakaret, küfür haddimize değildir.
Amacımız insan olmak, insanlığa teşviktir.
Belki tepki çekeceğiz, sevilmeyeceğiz ama eleştirmeye devam edeceğiz.
İddialı olduğum bir konu var. Kimseyi dolandırmadım, üç kağıtçılık yapmadım. Makam ve menfaat için hiç eğilmedim. Babamdan nasihatli helal yiyip, helal yedirmeye çalıştım. Rabbim bundan sonra da beni şaşırtmaz inşallah. Evlatlarıma bırakacağım en büyük mirasında bu olduğun düşünüyorum.
Sağlıcakla kalın diyorum.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.