GEÇ KALMAK
25 Mayıs 2022, Çarşamba 00:00Hayat insanlara her gün yeni şans ve yeni imkânlarla gelir. Ama hayata boş veren insanlar, bunun farkında değillerdir. Yaşları kaç olursa olsun, her gün bir şeylere geç kaldıklarını, artık vaktin geçtiğini düşünürler. Ve belli bir zaman sonra, hayatlarının ve tecrübelerinin en verimli olduğu yaşta emekli olmayı, bir kenara çekilmeyi seçerek atıl bir hayat yaşamayı seçerler.
Geçen zaman ve geç kalınmışlıklar. Herkes geç kalmışlıktan ve yapmayı düşündüğü işin vaktinin de geçtiğinden bahseder. Bu belki de doğrudur ama her şeyin farkındayken, en çokta kendine geç kaldığının farkında değil insan. Ama ne kadar geç kalınmışlıklar varsa da hiçbir şey için geç değildir. O yüzden yaşınız kaç olursa olsun, hiç bir şey için geç değil, eylem planı yapıp harekete geçmenin tam zamanı.
Hayatı ve yaşamayı seven insan için yaş sadece rakamdan ibarettir. Olgunluk düşünce karakter ve bakış açısı çok kıymetli ama yaşamdan kopan insanlar da bunlar olmuyor. Oysa her gün yeni bir şey öğreniyor insan. Zaman ve yaş takıntısı insanın yorulmasına ve başaramam korkusuna kapılmasına neden oluyor. Mühim olan, hayata bağlılık, başaramam düşüncesini atmak, her yaşın başarıya açlığını bilmek düşüncesi, insanı hem olgunlaştırıyor, hem de yaşı kaç olursa olsun mücadele etme azmini öldürmüyor. Yeter ki istek olsun ve hayatın önüne sunduğu imkânları kaçırmasın.
Maalesef insanların kafasına emeklilik gibi bir şey yerleşmiş ki, daha 50 yaşında hayatlarını dumura uğratıyorlar, çalışmayı bırakıyor ve atıl hale geliyorlar. Öyle ki, bu emeklilik dediğimiz kavrama kendini bırakan insanların ruhları ölmüş, içi boş bedenleri tan rüzgârlarında savrulan kuru yapraklar gibi alabildiğine avare, olabildiğince biçare halde buluyorlar kendilerini.
Siz tabiatta hiç “ben emekli oldum, artık uçmak istemiyorum” diyen bir kuş, ya da “ben yaşlandım, emekli olacağım, bal yapmak istemiyorum” diyen bir arı gördünüz mü? İnsan hayatı ve tabiat, boşluğu kaldırmaz. Yani bu emeklilik düşüncesi tabiatın kanunlarına aykırı bir durum. İnsanın en verimli anını ve bilgi birikimini bir yana bırakıp verimliliğinden uzaklaşması, her şeye boş verip hayata ve insanlara olan sorumluluğunu bir yana bırakmasıdır emeklilik.
Bakın şimdi bu düşüncelerimi onaylayacak birkaç örnek vereyim. Mimar Sinan çıraklık eserim dediği Şehzadebaşı camiini 50 yaşında yapmış. Kalfalık ve ustalık demiyorum, çıraklık eseri diyorum. Kalfalık eseri Süleymaniye’yi 67 yaşında, Ustalık eserim dediği Selimiye camiini 85 yaşında yaptı.
Pasteur kuduz aşısını 60 yaşında, Tolstoy bisiklet kullanmayı 67 yaşında öğrendi, Goethe en büyük eserim dediği “Faust” eserini 83 yaşında yazmış. Siz hala neye geç kaldığınızı düşünüyorsunuz?
İnsanlar hiçbir şeye geç kalmazlar, sadece hayata boş vermişlikleri, tembellikleri ve mücadele hırsları olmadığından geç kalmışlığın bahanesine sığınırlar.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.