Havamı bozmayın …
04 Kasım 2021, Perşembe 09:08Modern hayatın getirdiği en önemli problemlerden biri olan ve her geçen gün artan çevre sorunlarının başında gelen hava kirliliği, geleceğin dünyasını ciddi bir şekilde tehdit etmekte, ekolojik tehlikelerle karşı karşıya bırakmakta.
Dünya nüfusunun hızla artmasına paralel olarak, enerji kullanımı da artmakta. Dünyadaki enerjinin %30’u hidrolik, geri kalan %70’lik bölümde kömür, petrol, gaz veya bunların sentetik türevlerinin yakılması ile elde edilmekte.
Hava kirliliği, havanın doğal bileşiminin çeşitli nedenlerle değişmesi, havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığı, canlı hayatı, ekolojik denge ve eşyalar üzerinde olumsuz etki etmesi olarak tanımlanıyor.
Soluduğumuz hava kalitesinin sağlığımıza doğrudan etkisi olduğu herkesçe ve çağlardan beri bilinmekte. Normal olarak havanın %78’ini azot, %21’ini Oksijen, %0,9’unu argon ve %0,035’ini ise karbondioksit oluşturuyor.
En güzel tereyağını da yeseniz, en temiz giysileri de giyseniz, NEFES ALAMIYORUZ
Avrupa Çevre Komisyonunun 2005 yılında yayınladığı raporda 2000 yılında hava kirliliği yüzünden 3.6 milyon kişi hayatını kaybetti, ozon ve ince partiküller yüzünden 370 bin prematüre ölüm vakası belirtildi.
Mevcut standartlara göre, insan nüfusunun büyük bir kısmının sağlıklı bir çevrede yaşamamasına neden olan hava kirliliğinin başlıca sağlık etkileri ise astım, alerji, kronik akciğer hastalığı (KOAH) ve kanser. Hava Kirliliğinden de en çok etkilenenler ise 5 yaş altı çocuklar, kronik hastalar ve yaşlılar. Bu durumlara düşük sosyal statü (evsizler gibi), sağlık kuruluşuna ulaşamama (ör. afet durumları), sigara/alkol alışkanlığı, beslenme bozuklukları gibi etmenler eklenmesi sağlığa etkiler daha şiddetli olmakta.
Sigara içmiyoruz ama kirli hava soluyoruz
Avrupa Çevre Ajansı’na göre Avrupa’da (Türkiye hariç) yılda hava kirliliği sebebiyle yaklaşık 400 bin kişi hayatını kaybediyor. OECD’ye göre ülkemizdeki hava kirliliği kaynaklı ölümlerin sayısı yaklaşık 30 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.
Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) tarafından 2017 tarihli “Gizli Maliyet” isimli raporda, G20 üyesi ülkelerin 2014 yılında fosil yakıt şirketlerine 444 milyar Amerikan doları değerinde teşvik sağladığı ancak fosil yakıt kullanımının yarattığı hava kirliliği bu rakamın neredeyse 6 katı, 2,76 trilyon dolar değerinde sağlık maliyetine yol açtığı belirtiliyor.
Türkiye, 106 ülkeyi kapsayan 2020 Dünya Hava Kirliliği Raporu'nda 2019’a göre üç sıra gerileyerek 46. sırada yer aldı
Ülkemizde hızlı nüfus artışı, şehirleşme, plansız sanayileşme ve köyden kente göç olayı özellikle 1960'lı yıllardan sonra başta Ankara olmak üzere İstanbul, İzmir, Erzurum, Bursa, Eskişehir illerimizde hava kirliliği ortaya çıkardı. Konya'da ise özellikle 1975 yılından sonra etkili olmaya başlayan hava kirliliği günümüzde kentin en önemli sorunu olarak güncelliğini korumakta.
Konya, coğrafik konumu itibarıyla geniş arazi yapısına rağmen hava akımlarına açık bir yer değil. Dağlarla çevrili çanak şeklinde çukur bir sahada bulunması hava kirliliğinin ortaya çıkmasında önemli bir faktör.
Sisli ve puslu hava daha sık görülüyor. Kış mevsiminde yaşanan sisli, puslu ve rüzgâr hızının çok düşük olduğu günlerde havayı kirleten unsurların hemen dağılmamasına neden oluyor.
Plansız kentleşme, hızla artan binalar, bilinçsiz yer seçimi, kaybolan yeşil alanlar yerine dikilen beton yığınları, hava akımlarını engelleyerek kirliliğin artmasına neden oluyor. Özellikle binaların çok sık ve bilinçsiz bir şekilde imar edildiği yerlerde kirlilik daha fazla görülüyor.
Geçmişte, ülkemizin diğer kent merkezlerinde olduğu gibi Konya kent hava kalitesi özellikle kış aylarında düşük kaliteli fosil yakıtların kullanımı, uygunsuz yakma tekniklerinin kullanımı, yeşil alanların sınırlı olması, motorlu araç sayısındaki artış ve trafik yükü gibi kirletici kaynakların bizi nefessiz bırakması, 2003 yılında sanayide, 2004 yılında konutlarda doğal gazın kullanılmaya başlanması ile bir nebze frenlenmiş durumda.
Bacadan çıkan gaz tüm geleceğimizi kirletir
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası tarafından yayınlanan Türkiye 2019 Hava Kirliliği Raporunda, kent ölçeğinde Türkiye‘de en az 75 milyon kişinin kirli hava soluduğu belirtiliyor.
Yine bu raporda;
…..
Türkiye atmosferindeki partikül maddeler (aerosoller), son 17 yıl içinde Avrupa’ya göre hep yüksek seviyelerde ölçüldü. Başka bir deyişle, Türkiye atmosferi partikül maddeler açısından Avrupa’ya göre daha kirli. Bu kirlilik 2019 yılında, Avrupa’ya göre %31 daha fazla gerçekleşti.
Geçen yıl vatandaşların koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında evde kalması, araç kullanımını büyük oranda düşürdü. İnsanların evde kalması havanın kalitesini iyileştirirken, kirliliğin azalmasını sağladı.
Türkiye'nin 29 büyükşehrinde yeni tip koronavirüs salgını nedeniyle alınan önlemler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile belediyelerin hava kalitesi ölçüm istasyonları verilerine göre hava kirliliğini %32 azaltırken, Konya'da ise %40 azalttı.
Kirli hava, nefesimizi tüketmesin
Dış ortam hava kirliliğinin toplum sağlığı ile ilişkisi değerlendirilirken doğrudan sağlık etkilerinin yanı sıra içme ve sulama suyu kaynaklarının, bitki örtüsünün zarar görmesi ve mikro klima değişiklikleri nedeniyle dolaylı etkilerini de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Aynı zamanda hava kirliliğinin küresel ısınma ve iklim değişiklerine de neden olduğu uzmanlar tarafından değerlendiriliyor.
Çevrenin bizlere miras değil, gelecek nesillere devredilecek emanet olduğunu unutmamız gerekiyor
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
NEVİN LEVENT
04-11-2021 14:48Farkındalığımızı arttıran bize yeni bilgiler öğreten bu yazı için Sayın Muzaffer Acar' a çok teşekkür ederim