Her meslek erbabının imzası çok değerlidir.
28 Aralık 2022, Çarşamba 00:00Hekim imzasının vicdani sorumluluğu daha ağırdır, nedeni “meslek kutsiyeti” değildir; lâyığıyla yapılan her meslek çok kutsaldır; bence nedeni şifaya aracılık mesleği hekimlerin imzalarının muhataplarının tüm yaşamlarına çok farklı belirleyicilikler getirme özelliğidir.
Hekim , imzasıyla bir vatandaşın engelliliğine, işe girip giremeyeceğine, hastalığının Meslek Hastalığı olup olmadığına, gerekli veya gereksiz istirahatine; bir zanlının cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığına; sorgu altında işkence yapılıp yapılmadığına; bazen bir hükümlünün cezaevinde kalıp kalamayacağına karar verir. Bu ağır yük altında hekimler , karar verirken sadece mesleki bilgileri, tıbbi kanaatleri yanında empatilerini de kullanmalı; vicdanlarının sesini hiçbir dış etken veya konjonktürden etkilenmeden vermelidirler ki kararları tartışılmasın veya daha önemlisi vicdanları rahat etsin. İnananlar için de inanmayanlar için de bir İlahi Adalet vardır kuşkusuz; bunu da göz ardı etmemek gerek.
Sahte engelli, askerlik, maluliyet, ilaç vb raporlara imza atanları konu etmiyorum; onlar zaten meslek erbabı değil hiç olmaması gereken çürük elmalardır. Tarih boyu hekim raporlarının kamuoyunda tartışılanları, imza atanlara övgü veya başka duygularla yaklaşanlar olagelmiştir. Biraz magazinsel başlayalım; Bülent Ersoy ameliyatla cinsiyet değiştirdikten sonra pembe nüfus cüzdanı için mahkemelerden farklı kararlar çıkmıştı; bu kararların ardında bilirkişi sıfatıyla bir hekim mutlaka vardı. Sibel Can’ın yıllar önce sahneye çıkabilmek için yaş büyüttüğü bilinirdi, 31 yıl sonra Sibel Can bunu mahkemede itiraf ederek yaşını gerçek yaşına çevirdi; kimse 31 yıl önce 15 yaşındaki Sibel Can’a sahneye çıkabilmek için “kemik yaşı 21 ile uyumludur” kararı veren hekimleri sorgulamadı.
Sıkıyönetim dönemlerinde sorgulamalarda “işkence vardır/yoktur” tartışmaları hekimleri de tartışılır yaptı. Erdal Eren’in aynı dönemde 17 yaşında iken “18 yaşını aşmıştır” hekim raporu ile idam edildiği iddiaları tartışılmaya devam ediyor. Adı gizlenen ilgili hekimin bir röportajında “korktuğu” itirafı yanı sıra evladının uyuşturucu kullanmaktan hapse ve kendisinin felçli olarak yatağa düştüğü de yazıldı. Allah kimse başına vermesin elbette haksız raporla idam edilmeyi de kötü kader yaşamayı da.
Menderes rahmetliye intihar teşebbüsünden saatler sonra ve “sağlıklıdır; asılabilir” raporuyla idam edilmeden saatler önce “istirham ediyorum, yapmayınız, utanıyorum” sözlerine karşılık prostat muayenesi yapan hekim (affedersiniz , bu muayene makattan parmakla yapılan bir muayenedir) acaba nasıl bir bulgu elde etmek için yapmıştı bu muayeneyi; nasıl bir ruh halindeydi acaba ve ben bugün bu hekimi nasıl iyi duygularla anabilirim ki?
Son günlerde bir emekli korgeneral 28 Şubat sanığının cezaevinde vefatı ile gene konuşuluyor meslektaşlarım. Yargıdaki olay hakkında görüş ve yorum yapamam elbette, ben “kocamışlığı vardır, öz bakımını yapabilir, cezaevinde kalabilir” şeklinde gazetelere yansıyan rapordaki cümleye takıldım. Empati diyoruz ya, kendi aile büyüklerimizden o yaş ve hastalıkta birini kocamışlığı varken bırakın cezaevini evde yalnız bırakmak vicdanen içimize sığıyorsa tamamdır konu. Mesleğim adına, vicdanen rahat olabildikten sonra her rapor doğrudur ancak yasallık her zaman vicdani doğruluğu yansıtmaz bence.
Meslektaşlarımın meslek ilkelerine, etiklerine uygun ve mesleği yüceltecek davranışlarda bulunmalarını elbette en büyük dileğim.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
ahmet öztemel
28-12-2022 15:24Sn. D.Emin Bilge isimli hemşerim;Çok teşekkür ederim değerli katkınız için. Saygılarımla
D.Emin Bilge
28-12-2022 00:31Ahmet Bey, empati yaparak, vicdanınızın sesini dinleyerek objektif olarak yanlışlara ve çürümüşlüğün parmak basmışsınız. Yazınız için teşekkür ederim.