HOŞ BULDUK…
14 Ocak 2020, Salı 08:282018 Ramazan ayının ilk gününden beri yazmıyorum.
Neden yazmıyorum? O kadar çok soruldu ki bana…
Sebebi bir kızgınlıktı. Kırgınlık değil. Kızgınlığınız geçiyor da, kırgınlık geçmiyor.
Tekrar yazmaya başladığıma göre kırılmamışız, kızmışız.
Oluyor bazen. Belki de siz kapris yapıyorsunuz. Ufak şeyleri büyütüyorsunuz. Kim bilir?
Neyse kalem yazmaya başladı.
Beynim elime, kalbime hükmettiği sürece yazmaya çalışacağım.
Tabi bu işin en önemlisi sağlık. O olmadan hiçbir şey olmuyor.
Yirmi seneye yaklaşmış yazılarımız. Çok az ara vermişiz.
Hemen belirteceğim konu: HAKLILIK…
Evet ben haklıyım veya siz haklısınız. Ama haklılık çözüm üretmiyor. Tam tersine insanları birbirlerinden kopartıyor.
Haklı olanın da haksız olanın da bir orta nokta bulması lazım. Aksi halde gerginlikler, küskünlükler böyle yaşanıyor.
Misafir kalem olarak, yaklaşık yirmi yıl önce yazılarımıza yine KONYA POSTASI’nda başlamıştık.
Ve demiştik ki biz “Kalemimizi bir buçuk etli ekmeğe satmayacağız…”
Bu düsturumuz hiç değişmedi.
Günümüz medyasına bakınca, kim kimin adamı, kim kimden, hangi kurumdan nemalanıyor, sezebiliyorsunuz.
Kalemin ucu sivri. Yazılarımız birilerini rahatsız edebilir, etmiştir de.
Ama biz Tevfik Fikret’in bir sözüyle devam edeceğiz. “Hak bellediğin bir yola yalnız gideceksin”
Evet! Doğruluğunu bildiğin yolda tek başına yürüyebilirsin.
Bu kalem haksızlığı, yanlışı, yalanı dile getirir.
Bu kalem “Tükenmez kalem.” Adı üstünde…
Bu kalem “Dolma” kalem değildir, başkalarının dolduruşa getirmesiyle veya doldurmasıyla çalışmaz.
Bu kalem hep doğrudan yana, helalden yana çalışır.
Bu kalem diktir. Menfaat için eğilmedi, eğilmez.
Bu kalem sık sık haramı, helal diye yiyenleri yazar.
Bu kalem “Tüyü bitmemiş yetim” dediğimiz, devlette hakları olanları savunur.
Hatırlıyorum bir yazımda “Tüyü bitmemiş yetim” öldü demiştim.
Zira devleti temsil edenler, seçilmişler, atanmışlar kendilerinin olmayan gelecekte var olacaklarında hakkı olduğu MAL ve PARAYI acımasızca yok ettiler. Bunun dışında DOĞA’ yı ve HAVA’ yı kirlettiler.
İşte biz bunları yazıyoruz. Birilerini övmek, şakşakçı olmak o kadar kolay ki. Hele bu devir de…
Kimse kusura bakmasın. Fincancı Katırları ürkecekse ürkecek. Kovana çomak sokulacaksa, sokulacak.
Bu kalemin sizlerden ricası. Helal yiyiniz. Çoluğunuza çocuğunuza helal yediriniz. Kul hakkı yemeyiniz. Sahip olduğunuz servet ve makam sizi şaşırtmasın.
Belirli bir makama gelmek için, her yol mubah demeyiniz. Doğrudan, doğruluktan şaşmayınız.
Yanlışınızda sizi uyaranlara, düşman kesilmeyiniz.
Eleştiriye, tenkitlere açık olunuz. Hele hele Hz. Mevlana’nın şehrinde Konya’mızda HOŞGÖRÜ hakim olsun. Hoşgörülü olunuz.
Çağın vebası “YALAN” dan uzak durunuz. Yalancılarla iş birliği yapmayınız.
Unutmayın yalanla iman bir arada olamaz.
İbadetiniz kendinizedir. Bunu teşhir edip, menfaat temin etmeyiniz. Gösteri ibadetinden uzak durunuz. İbadetinizi gizli yapınız.
Efendim ben bunları yazıyorum da sen nasıl bir insansın diye aklınıza gelebilir.
Ben nihayeti kulum. Dört dörtlük bir insanım diye hiç iddiam olmadı, olamaz. Hata kullar içindir. Makam ve mevki sahipleri bir kere daha düşününüz.
Bunları söylerken çok önemli bir konuya değineyim.
ADALET, ADALET, ADALET… Adalet yoksa devlet yoktur.
Yine unutmayın! Eğer adaleti tesis edecekler bunu yapamazlarsa, insanlar adaletli davranmazsa İLAHİ ADALET devreye girer. İlahi adalet tertemiz inananların, mağdurların adaletidir. Zaman aşımı yoktur. Er geç tecelli eder.
Hem bu dünya da, hem ahir de İlahi Adaletten Kaçış yoktur.
Neyse, yazacak çok şey birikmiş, dilimiz değil kalemimiz şişmiş.
Bana hoş geldin diyenleri duyar gibiyim.
Hoş bulduk. Kalın sağlıcakla…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.