İKİSİDE ERZİNCANLIYDI, BİRİNİN ADI, DİĞERİNİN SOYADI YILDIRIM İDİ?
24 Mayıs 2016, Salı 08:46Evet Ak Parti’de yeni görevlendirme yapıldı ve Kurultay’a tek aday giden Binali YILDIRIM yeni BAŞBAKAN oldu.
Sene 1989 Kasım’ın 9’u. Rahmetli ÖZAL Cumhurbaşkanı seçiliyor. ANAP’ın ağır topları Başbakan herhalde ben olurum derken Turgut ÖZAL umulmadık şekilde Erzincanlı Yıldırım AKBULUT’a görev veriyor ve Yıldırım Bey Başbakan oluyor. Yani bu Başbakanı halk seçmiyor. 23 Haziran 1991’de yapılan ANAP kongresinde Mesut YILMAZ’A yenilip Başbakanlığı bırakıyor. Binali YILDIRIM Bey’de Erzincanlı. Onu’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN bey görevlendiriyor. O’da seçimsiz atama ile göreve geliyor. İleride seçim görür mü onu bilemeyiz… Yıldırım AKBULUT 1999’lu yıllarda Meclis BAŞKANLIĞI’da yapıyor. İleride Binali YILDIRIM Bey ne yapar onu da bekleyip göreceğiz… Bildiğimiz şey iki başbakanın birinin adı ikincisinin soyadı YILDIRIM olduğu. Hepimize hayırlı olsun. Yalnız söylemeden geçemeyeceğim. Mütevazi kişilik Yıldırım AKBULUT’la ilgili fıkra kitabı bile çıkmıştı. Milletin ağzı çuval değil ki büzesin…
AK PARTİ KURULTAYINDAN NOTLAR…
Ak Parti ile siyasi yaşamımıza bir tek adaylı furyası girdi. Ak Parti bütün seçimlere TEK ADAYLA giriyor. İl, içe kongreleri bile tek adayla yapılıyor. İşte ben buna karşıyım. Tek aday rejimlerinin ne olduğunu iyi bilenlerdeniz. Ama Ak Partili kardeşlerimiz, kongrelerde birden fazla aday olunca gürültü patırtı çıkar, sizde bundan memnun olursunuz, onun için size bu fırsatı vermeyeceğiz derlerse saygı duyarım. Onlar kongrelerde gürültü patırtı çıkmasından korkuyorlarsa diyeceğim yok. Ama bizim beklentimiz demokrasinin çok seslilik olduğu, çok adayla seçimlere gidilmesi, seçilenin diğer adaylarla dayanışmasını göstermesini bekleriz. Bu şekilde oy kullanacak DELEGELERİN oylarına da saygı duyulması gerektiğini düşünenlerdenim. Aksi halde sonucu belli ŞİKE maçının ne heyecanı olabilir ki?
Ha şunu da ilave edelim. Haksızlık da etmeyelim. Bundan epey bir zaman önce, Konya’daki il başkanlığı seçimlerine Genel Merkeze rağmen iki adayla seçim yapılmış, Genel Merkezin işaret ettiği aday değil de partili delegelerin adayı seçildi. Seçilen Konya il başkanının başına gelenleri söylemeye gerek var mı?
Gelelim Kurultaya… Kurultaya damgasını vuran Binali YILDIRIM falan değil, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’dı… Yandaş gazetecilerden tutunda, söyleşi yapan vekiller, partililer, belediye başkanları Tayyip ERDOĞAN beyi dillerinden düşürmüyorlar ve sürekli yağ yakıyorlar. Eee istikbal meselesi! Cumhurbaşkanımıza sürekli övgüler yapan gazeteci ve televizyoncuların ileride işaret edilip Milletvekili olmayacağını kim söyleyebilir? Taze Bıyıklı Adalet Bakanımız Bekir BOZDAĞ haykırıyor, Bu parti yani Ak Parti, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın partisidir diyor. Valla ne yalan söyleyeyim Bekir beyin bu açıklamalarına kadar Ak Partiyi yüzde 50 oy alan halkın, milletin partisi olduğunu bilirdik. Ama Partinin Recep Tayyip ERDOĞAN’ın partisi olmuş olduğunu öğrendik. Yani anlayacağınız kurultayda uçan sinek bile Cumhurbaşkanımızın gözüne girebilmek için çalıştı…
Ak Parti MKYK’sındaki değişikliklerde dikkat çekici. Bu listenin de tek elden önceden hazırlandığı kesin… Parti’nin ağır topları da MKYK’nın dışında kaldı. 24 kişi dışarı da kaldı.. Kendine MKYK’da yer bulan bir vekil söyleşi esnasında MKYK’daki bu değişikliklerin gençleştirme hareketi olarak değerlendirdi. Ama yeni MKYK’ya bakınca da böyle olmadığını görüyorsunuz. Yani vekilimiz kendini garantiye almış, kendi de genç olunca ne desin ki?
Sonuç olarak ben gidişatı pek hayırlı görmüyorum. Cumhurbaşkanımız sorumlu değil ama Emirleri o verip o yönetiyor. Mevcut Anayasa’da ‘Cumhurbaşkanı seçilen parti ile ilişiğini keser’ der. Ama Anayasa değiştirilmeden bu maddeye aykırı davranılması ETİK değildir. Değiştirin anayasayı ne yaparsanız yapın. Şu anda tek istediğim herkes ettiği yemine sağdık olsun. Bu konuda ki en güzel örnek Prof. Dr. Ahmet DAVUTOĞLU’dur. Ettiği yemine sağdık kalmış, yeminin dışına çıkarılacağını anlayınca makam ve mevkiyi elinin tersiyle itmiştir. Yiğit adamdı vesselam…
Ak Parti’deki yeni oluşumun her şeye rağmen ülkemiz adına hayırlı olmasını diliyorum. Başka Türkiye yok… ABD ve AB destekli özellikle de Almanya destekli TERÖRÜN örgütlerinin ve vekillerinin yok edilmesi en büyük dileğimizdir. Bu konu başkanlık sisteminden önceliklidir. Dokunulmazlığın kaldırılmasının üzerine gidilmeli, bizi tehdit eden, küfür eden, hakaret eden vekil bozuntularının ibretlik halini bu ülkenin vatandaşları görmeli, görmeli ki ‘şehitlerimizin kanının yerde kalmadığına’ inansınlar. Siyasetin kısır çekişmesinden bir an önce kurtulmalıyız.
SIPAYI KİM YEDİ?
Geçtiğimiz hafta TBMM’de dokunulmazlık görüşmeleri ve oylamaları yapıldı. AKP-MHP birlikteliğine karşı CHP-HDP birlikteliği su yüzüne çıktı.. Dokunulmazlıkta 376 KABUL oyuna karşılık, 140 RED oyu çıktı. Biz PKK partisi HDP’nin 59 vekili olduğunu, bunun 7’sinin oylamalara katılmadığını biliriz. Peki bu RED oylarının 140 oluşuna kim sebep oldu. CHP ısrarla ilk gün oylamalarında RED oylarının kendilerine ait olmadığını, AK Partinin içinden olabileceği yalanına müracaat etti. CHP’li sözcü Bayan BÖKE bunu açıklıyordu. Aslında HALK gibi kendide pek inanmıyordu. Eğer oylama 330-367 aralığında yani halk oylaması aralığında çıksa idi bu hangi partinin sonu olurdu acaba? CHP’liler olayın farkındaydılar ve KABUL oylarına 15-20 destek vererek 376’yı yani halk oylamasına gerek kalmadan dokunulmazlığın kaldırılması maddesinin kabulünü sağladı. Ama CHP’lilere sorarsanız Ak Partinin içindekiler bu 140 RED oyunu sağladılar.
Aklıma fıkra gibi olay geldi.
Olayın Konya’mızın bir köyünde, şimdilerde mahalle olan bir yerde gerçekleştiği söylenir.
Efendim bir kişiye arkadaşları sürekli kendilerine kuzu tandır yapmasını isterler. Bu muzip kişi köyde eşeğin sıpasını kesip tandır yapar. Arkadaşlarını da akşam yemeğine çağırır. Davetliler kuzu yerine sıpayı midelerine götürürler. Sabah olunca sıpanın kafasını, paçalarını gören misafirler olaydan şüphelenip ev sahibine sorarlar. O’da sıpayı tandır yaptığını ve herkesin yediğini söyler. Akşam yemeğine gelenler hemen itiraz etmeye başlarlar, sıpayı ben yemedim, ben yemedim diye… Ev sahibi de köyün şivesiyle, ‘sıpiyi (sıpayı) sen yemedin, ben yemedim de kim yedi?’ diye sorar… Aslında CHP’lilerde çok iyi bilirler, o 140 RED oyunun en az 90’ının kime ait olduğunu? Yani sıpayı kimlerin yediğini…
Bu olayı gören halkın tepkisi olmayacak mıdır? Sizin bilip söyleyemediklerinizi acaba bu millet bilmiyor mu? Yumurta atılınca niye bu kadar kızıyorsunuz? Efendim Ak Parti’de zamanında şunu yapmış, bunu yapmış, onlara niye yumurta atılmıyor vs… Başkalarının yaptığı hatalar sizin hatalarını örtecek mi? CHP bu tavır içinde olduğu sürece, yani HDP ile kol kola girince bu tepkilere de alışacak… Anayasa Profesörü Burhan KUZU bir üniversite de kolilerce yumurta yağmuruna tutulup ŞEMSİYE ile korunmaya çalışırken adı DEMOKRATİK TEPKİ oluyorsa, sayın KILIÇDAROĞLU’na atılan birkaç tane organik yumurtanın adının da ORGANİK DEMOKRATİK TEPKİ olması gerekir.
Ülkemiz bir terör sınavından geçiyor. CHP ve HDP dışarıdan aldığı kopya ile sınavı vermeye çalışıyor. Ancak bu millet bu halk bu KOPYA’nın farkında. Dokunulmazlıkları kaldırmak ile bir nebze KOPYA’lara sıfır verilmeye başlandı. Bekleyip göreceğiz. Esen kalın.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.