İNCİL?İN TAHRİFİ VE DİYALOG (5)
15 Haziran 2016, Çarşamba 08:47Biz de bunlara mukabil yapılması gereken karşı çalışmalarda bulunanlara; acaba devlet desteği gibi bir planlama var mıdır? doğrusu merak ediyorum.Fakat boşuna meraklanmayım,Çünkü bizler,Dini izin aşkın bir şekilde yaşanmasından korkar hale geldik/getirildik,nedeni de canım hadi irtica!!! Hortlarsa !!! değil mi yani !…
Gündeme oturan Diyaloglaşma ve Hoşgörü Masalı, sadece kafaları abluka altına almaktan ve sağlıklı düşünmekten alıkoymaktan öte bir şey değildir. Bilim ve Teknik gücüne güvenen batı, Hıristiyanlığın insanlara verecek bir şeyi kalmayınca, ona yeni bir ivme kazandırmak ve yeni sömürgelere alt yapı oluşturmak amacıyla, günün şartlarına uyan bu kılıfı uygulamaya koymuştur.
Aslında batılıların bu uygulamalarına en güzel cevabı Kenyanın İlk Başbakanı olan, Kamau Kenyatta 1963 yılında vermişti. Bildiğim kadarıyla kullandığı cümlesi şuydu: “Misyonerler geldiğinde İncil onların, topraklar Afrikalıların elinde idi. Bize gözlerimiz kapayarak dua etmesini öğrettiler. Neden sonra gözlerimizi açtığımız da İncil bizim, topraklar onların olmuştu”.
Ya Papa 2.Jean Paul’un ifadeleri:”Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci Bin yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya’yı Hıristiyanlaştıralım.”
Papa’nın bu sözleri yeterince açık değil mi? Adamların gerçek niyetlerini saklamadıkları açık, öyleyse biz neden bu işe hazır hale getirilmeye memur ediliyoruz…
Açık açık yaşadığımız dünyayı “Hıristiyan Batı Kültürü”dairesine girmeye zorlayarak mensup oldukları dini,siyasi ve ideolojik bir kültür örneği ile kültürleştirerek kendilerini merkeze alan bir anlayışa doğru sürüklemeye çalışan bir zihniyetin,kasıp kavuran çalışmaları bizleri neden rahatsız etmiyor da,bundan hiç endişe duymadan “ Papa 6.Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi(PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz.Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz”.(Gülen’in Papaya mektubundan,Zaman 10.02.1998) denilebiliyor….
Adamlar daha nasıl izah etsinler kendilerini, bangır bangır bağırıyorlar. Verdikleri mesaj, söyledikleri her söz kendilerinin bir misyonunu ortaya koymakta, gerçek niyetlerine vurgu yapmakta. Ama anlamayan sadece bizleriz nedense? Yahu bunları duymayan mı kaldı? Uygulamalarını görmeyen mi var? Bizim Ülkemiz onlar için bulunmaz bir ortam. Dinin sadece Nüfus kağıdında geçerli bir yazılım haline geldiği ve uygulamalarına, sanki cinayet işlemiş muamelesi reva görülen bir anlayışın hâkim olduğu bir ortamda bu boşluğu en güzel şekilde kimler dolduruyor dersiniz? Tabi ki Misyonerler/ Hıristiyan Diyalogcular….
İşte bakın söyledikleri ortada, adamlar gayelerini inkâr etmiyor. Neyi hedeflediklerini ve neyi nasıl ne şekilde uygulayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Örnek mi istiyorsunuz, alın size örnek, ancak şunu hatırdan çıkarmamak gerekir. Bizler demeyelim ki: “Efendim bunların bu sözleri o zaman içindi, Şimdi bunlardan pek bahsetmiyorlar” işte bunu diyemezsiniz, çünkü batı zihniyeti geleneksel İslam düşmanlığı sevdasından ve yıkımından asla vazgeçmemiştir.
1991 ‘de 2.Paul Kurtarıcı Misyon isimli genelgesinde:” Dinler arası diyalog,Kilisenin bütün insanları Kilise’ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır….Bu misyon aslında Mesihi ve İncili bilmeyenler ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir”…
1964 ‘de ise: 2.Vatikan Konsilinde,”Hıristiyan Olmayanlar Sekretaryası” kurulmuş, bu sekretarya’nın 1973’de sekreterlik görevine getirilen Pietro Rossano, yayın organları Bulletin’de şöyle diyordu:” Diyalog’dan söz ettiğimizde, açıktır ki bu faaliyeti, Kilise şartları çerçevesinde misyoner ve İncili öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz. Kilise’nin bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri yani Mesih’in sevgisini ve Mesih’in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog, Kilisenin İncili yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır”…
M.Watt,”Modern Dünya’da İslam vahyi” adlı çalışmasında diyaloğun çerçevesini belirlemiştir: “ Watt’a göre diyaloğun şartı, “benim dinim son dindir, diğerleri yanlıştır” inancından vazgeçmektir. Dinlerin karşılaştırılması, yani üstünlük ve aşağılık açısından herhangi bir değerlendirilmemeye gitmemektir. Objektif anlamda geçerli olmadığı için gerçek diyalog anlayışı, bu çeşit karşılaştırmalardan vazgeçmeyi icab ettirir. Taraflardan biri,”Benim dinim son dindir””derse bu olmaz; Çünkü buradaki “son” kelimesi diğer dinlerden üstün olma ve diğer dinleri geçersiz kılma anlamına gelir. Bunun için, benim dinim diğerlerinkinden daha üstündür inancının terk edilmesi gerekir”…(devam edecek)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.