KÂİNATIN SIRRI AŞK!
23 Ağustos 2024, Cuma 00:36İnsan muhabbetinin sırrında aşk saklıdır. O sırrın peşinde koşar Âdemoğlu.. kimisi o aşkta ölür, kimisi maşukla bütün olur, kimisi de aşktan bihaber yaşar hayatını.
Bu hayatta her şey sıradanlıkla dolu iken sevginin sıradanlaşmasına fırsat vermemek gerekir. Tasavvufa göre kainat aşk üzerine yaratılmıştır. Öyledir ki bir Kudsi hadiste Allah Teala şöyle buyurmuştur; “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim mahlukatı yarattım.” Her zaman temaşa ettiğimiz âleme aşk ile bakmak tefekkürü de artıracaktır. Kainatı bilmek ve aşk ile murâd etmek…
Hz.Adem ile Hz.Havva dan itibaren bütün insanlar aşkı muhakkak tatmıştır. Ama hangi mertebesine ulaşmıştır? İşte o muammdır her insanın içinde. Aşk eri Mevlana hamdım,piştim,yandım derken anlatır aşkı bize. Mecnun çöllere düştüğünde Leyla zikrini çeker bendinde.
Öyle bir girdaptır ki aşk Ûlemaya bile açtırır elleri. Rivayet odur ki; İlmi ve takvası yüksek bir âlimi Kabe’nin örtüsüne yapışmış dua ederken görürler. Âlim duasında şöyle demektedir: “Allah’ım! Aşıklara merhamet et. Kalplerini kuvvetlendir ve sevdiklerinin kalplerinin yönünü onlara çevir.” Âlime duasının sebebi sorulduğunda “Çünkü aşıklara dua etmek çok uzak memleketlerden gelip umre yapmaktan daha faziletlidir”der.
Aşk deryası öyle bir deryadır ki sonunda ya cinnet yada cennet vardır. Öyle bir bağlılıktır ki aşk iki ayrı bedende tek olmaktır. İnsan sebeplerin ötesine aşk ile ulaşır. Bir kuyudur dünya ,insan Alemlerin Rabbine aşk ipiyle tutunur. İnsan kendisini unutur aşk sarhoşluğundan Hz.Mevlana “ Sevgiliye yakın olduğumuz kadar canımıza bile yakın değiliz”der.
Unutur kendisini o manası gereği değişken olan kalp. Zikri daim sevdiğinin ismi olur. Beyni onunla uyur onunla uyanır. Öyle bir hâle bürünür ki âlemde ne varsa sevdiğinin suretine bürünmüş duruma gelir. Tasavvufta ki fenâ makamların ilkidir sevdiğinde yok olmak. Aşk kimyayı değiştirir. Aşk maşuğu aşığın kapısına getirir. Rivayet olunur ki; Aşığın biri bir Allah dostunun kapısına dayanır. Sevdiğine kavuşmak istediğini ama imkansız olduğunu söyler. Allah dostu onu bir odaya koyar ve 40 gün hiç durmadan sevdiğinin adını zikretmesini söyler. Âşık denileni yapar, zikre başlar. Gün geçtikçe hâli değişir. 40. Gün kapısı çalar ve bakar ki sevdiği kız kapısında ona gelmiş. Aşık döner oturur minderine ve der ki; “ Ben 40 gün adını zikrettim kapıma geldin. Beni Yaradanı zikretsem neler olacak?!” Der ve Allah’ı zikre koyulur.
İşte böyledir aşk; Usulünce yaşayabileni hakiki aşka ulaştırır. İmtihan eder sahibini ummadığı yerlerden. Lâyıksan kalırsın Maşuğunun nazarında. Unutulmamalı ki Âşık için bu dünyada tek kişi vardır.
Bir çift gözün hatrı için bakılır âlemdeki diğer gözlere…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.