MEZHEPÇİLİK?
19 Nisan 2016, Salı 09:16İslam alemini yakından ilgilendiren bir konu.. Son dönemde devletlerin savaş stratejisi haline geldi..
Geçen haftaki yazımda Cemaat, Tarikat, Vakıf ve Derneklerle ilgili açıklamalarda bulunmuştum. Birlikteliğimize, İslam’a ve toplumsal yaşantımıza ne denli bir darbe vurduklarını açıklamıştım. İslam dininin şuculuğu-buculuğu kabul etmeyeceğini söylemiştim. Bir hatırlatma babından FETÖ’nün (örgüt olmadan cemaatti) ülkemize verdiği zararı hep birlikte gördük. Ama akıllanmadık. Camilerimizi bile böldüler. Kıyafetleriyle, dua biçimleriyle, ibadet şekilleriyle şucu-bucu oldular. Cuma namazında hutbeyi okuyan ve namazı kıldıran genç birinin (muhtemelen öğrenci) neci olduğunu dua ederken ellerinin şekliyle cemaate bildirmeye çalışması inanılır gibi değildi.
İstanbul’da İslam ülkeleri konferansı düzenlendi. İslam ülkeleri genellikle devlet başkanları ile temsil buldular.
Cumhurbaşkanımızın ilginç açıklamaları vardı. Mezhepçiliği, mezhepleri değil de İSLAMI ön plana çıkardı. Mezhepçiliğin İslam’a verdiği zararlardan bahsetti.
Cumhurbaşkanımızın son konuşmalarında MEZHEPÇİLİK, IRKÇILIK ve TERÖRİZMİN İslam için büyük tehlike oluşturduğunu söyledi. Ancak biz ısrarla söylüyoruz. Özellikle Cemaat, Tarikat, Vakıf ve Derneklerin de İslam’a büyük darbe vurduğunu, birlikteliğimizi, İslam’ın bütünleştiriciliğini tehlikeye attığını söyleyebiliriz.
Şu anda İslam alemi SUNNİ ve Şİİ çekişmesiyle karşı karşıyadır.
Şiilerin 4 halife döneminde Hz. Ali’ye haksızlık edildiğini, ilk halifenin Hz. Ali olması gerektiği üzerinde birleşerek, ayrışmışlardır. Sunnilerin Hz. Peygamberimize sıkı sıkı bağlı olduğunu, sünnetlerine uyulduğu tezinde birleştiği şeklindedir.
Sunnilerin oranı yüzde 85’lerde iken Şiilerin İslam içindeki yüzleri %15 civarındadır.
İran şii bir devlettir. Şiilik devletin resmi mezhebidir.
Türkiye sunilerin ağırlıklı yaşadığı bir ülkedir. Türkiye’deki Alevilik, Şiilerle bazı ayrıcalıkları olmasına rağmen onların bir kolu gibi görülebilir.
İran’ın Suriye’ye Beşer Esed’e yardım etmesi onlarında Şii olmasından ileri gelmektedir. İran’ın Şah İsmail’den bu tarafa yani 1500’lü yıllardan bu yana Şiiliğin bayraktarlığını yaptığını ve Şiiliğin İslam’a hakim olması için verdiği mücadeleyi görürüz. Hatta İran Sunni olan Sudi Arabistan’da Kabe’ye bile saldırmaktan çekinmemiş, Kabe’yi ele geçirmeye çalışmıştır.
İran Suriye’de binlerce Müslüman’ın ölümünden de Beşer Esed’le beraber sorumludur. Yine aynı İran, Şii oluşumundaki Beşer Esed’in kurtulması için İslam düşmanı Rusya ve Putin ile iş birliğine girmiştir.
Yine aynı İran Müslüman bir ülke olan Irak’la 10 yılı aşkın savaşmış ve milyonlarca Müslüman bu savaşlarda ölmüştür.
İslam ülkeleri işi iyice azıtmış kendi içlerinden terör örgütü çıkmasına müsaade etmişler ve İslam’ın terörle anılmasına sebep olmuşlardır.
Batının, ABD’nin mezhepçilik, etnik yapı kavramlarını öne çıkarıp Müslüman’ı Müslüman’a kırdırma işini başarıyla gerçekleştirdiğini görebiliriz.
Bugün DAİŞ, BOKO-HARAM, Taliban vb. örgütlerin İslam’ı bahane ederek terör yaratması kabul edilemez.
Koskoca İslam alemi yıllardır bir İsrail ile baş edememiştir.
Türkiye İslam ülkelerinin lideridir. İran’da liderliğe soyunmuştur. Hem mezhep, hem de Türkiye’nin İslam’ın yaşandığı tek mükemmel devlet oluşunu İran çekememektedir. PKK bugün Kandil’de yaşıyorsa bunu İran’a borçludur. Zira İran, Türkiye’yi güç durumda bırakmak için PKK’ya destek vermektedir. Şehitlerin kanında parmağı vardır. PKK’nın üst düzey yöneticileri İran tarafındadır.
Gelin görün ki bizim ülkemizde de körü körüne bir İran hayranlığı vardır. 12 Eylül öncesi Refahlı Sincan Belediye Başkanı bir tiyatro oyununa İran Büyükelçisini davet ediyor. Başka davet edecek kimse kalmadı sanki..
O günlere gerek yok. Gelin bu günlere CHP’li vekil Eren Erdem’midir nedir, Türkiye İran’la savaşırsa İran’ın yanında yer alırım diyor. Aslında bu şu demek, Ben İran tarafında olur, savaşta Türk askerine kurşun sıkarım demek. Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışırım demek. İşte bu zat CHP’den vekil. Diyeceksiniz ya, Sezgin Tanrıkulu ne olacak diye. O da PKK şakşakçısı, HDP’den daha HDP’li. Haa… CHP’de de Kemal Kılıçdaroğlu diye bir genel başkanı var. Onu da hatırlatalım.
Şu halinize bakın, ne ararsanız var.
Son zamanlarda Türkiye’deki Alevilerde adeta ayrı bir din oluşturma çabası içine girdiler. Bunları da anlamakta zorlanıyorum.
Müslümanların tek ibadet yerleri Camilerimizdir. Ancak şimdi aleviler Cemevlerinin ibadethane olması için dayatmaktadırlar. Semah’ı İslam’la bağdaştırma çabaları var… Ateistlerde bu konuda Alevilere destek olmaktadır.
Üzülmemek elde değil. Hani biz bir olacaktık! Bir olacağız deyip bizleri ayrıştıranlara dikkati çekmek isterim.
Ana muhalefetin Suriye ve Beşer Esed’e desteğinin sebebinin kökünde de mezhepçilik yatar…
Mezhepler konusunda çok dikkatli olmalıyız. Eğer her mezhep farklı ibadet şekillerine yönelirse halimiz nice olur.
Hoca efendiye sordum. Mezhepleri inkar edersem dinden çıkar mıyım? Dedim. Düşünmeden HAYIR diye cevap verdi.
Malum mezheplerin hepsi peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa (sav)’dan sonra çıkmıştır. Biz biliriz ki bize şah damarımızdan daha yakın bir rabbimiz var. Yine biz biliriz ki son peygamber muhteşem insan Hz. Muhammet’ (sav)in ümmetindeniz. Rabbimizin gönderdiği, tutalım diye öğütlerin verildiği muhteşem kitap Kur’an-ı Kerim’imiz var.
Ahiretteki soruları da bir aklınıza getirin. Hangi mezhepten, hangi cemaatten hangi tarikattan, hangi vakıftan, hangi dernektensiniz diye sormayacaklar. Belki de niye oralara girip şu günahları işlediniz diye soracaklar.
Allah Aşkına, bizi bölecek bizi birbirimizden ayıracak bizi birbirimize düşürecek her türlü oluşumdan kaçınalım. Rabbimiz, Peygamberimiz, Kitabımız bize yeter… İyi bir kul olmanın yollarına bakalım. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Esen kalın…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.