Misyonerlerin Tekerine Taş Koyan Osmanlı (2)
16 Ağustos 2018, Perşembe 07:06Hatırlarına l. Dünya savaşına girdiğimiz, milyonlarca şehit verdiğimiz, 9 cephede savaştığımız, Balkanlardan çekilmek mecburiyetinde kaldığımız Almanlar. Üstelik 2’inci Dünya savaşında yüz binlerce Yahûdi’yi fırınlarda yakan, gaz odalarında öldüren, 70 milyon insanın ölümüne sebep olan bir savaşın müsebbibi Almanlar, kendileri sütten çıkmış ak kaşık gibi; “siz 1,5 milyon Ermeni öldürdünüz, yani soykırım yaptınız” diye suçluyor. Asırlarca Ruslara ve komşularına kaşı hamiliğini (koruyuculuğunu) yaptığımız Polonya (Lehistan) bile bizi bir kenara itip Parlamentolarında Ermeni Soykırımını kabul ettiğine göre, bu psikozun ne kadar kronikleştiğini göstermektedir.(1)
Liderin, başa güreşenin düşmanı, kıskananı çok olur. Bu millet 600 sene İslâm âleminin lideri, emperyalist Avrupa’nın da korkulu rüyası olduğu için bugün dünyada düşmanı çok olan ve maalesef dostu da olmayan bir millettir. Nesillerimizi bu duygularla yetiştirmeliyiz. Kimsenin bize koltuk değneği olmayacağını, bizim ancak kendi gücümüz ve gayretimiz sayesinde ayağa kalkmamız gerektiğini iyi anlamalı ve anlatmalıyız.
Kendilerince kutsal kabul edilen Anadolu’nun fethini, İpek yolunun, yani can damarlarının Osmanlılar tarafından kesilmesini bir türlü hazmedemeyen ve devamlı Türk baskısı altında yaşamayı, Hilâlin Haç’ı boğacağı korkusu ile dolu bir hayat sürmeyi kabullenemeyen Hıristiyan âlemi; kutsal ittifaklarla, Haçlı orduları ile siyasî ve ekonomik baskılarla târihî süreç içinde gayesine ulaşamayınca ve bu yöntemler masraflı, pahalı olunca son zamanlarda yeni ve kurnazca bir taktik olan Misyonerlik faaliyetleri ile neticeye varmak istemektedirler.
1800’lerin başında İngilizler 300 milyon nüfusu olan Hindistan’ı 50 bin askeri ile sömürüyordu. Nüfusu o dönemlerde milyara yaklaşan Çin’i asırlarca sömürdü. Ama bilinçli Müslüman olan ve Osmanlı devletinden maddî ve mânevî güç alan özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika Müslüman devletlerini çok uzun zaman sömüremedi ve Hıristiyan yapamadı.(2)
Avrupalılar kendi topraklarından onlarca kat fazla toprağı olan ve kendi nüfuslarından onlarca hattâ yüzlerce kat fazla nüfusa sahip olan devletleri meselâ Çin, Hindistan, Brezilya, Arjantin gibi devletleri asırlarca sömürdü. Abdürreşid İbrahim hatıralarında der ki; “Hindistan’da 50 bin İngiliz askeri, 500 bin de Hint askeri var. Adamlar Hintli askerleri maşa gibi kullanıp, Hintlileri köle gibi, vatanlarını da sömürge olarak kullanıyor.”(3)
Bir zamanlar Batılının gözünde “Osmanlı yenilmez” imajı oluştuğu gibi, 19. Yüzyılda da dünyada İngilizler dolayısıyla Avrupalılar yenilmez fobisi oluştu. Dünya insanlarında bu fobinin oluşması da haksız değildi. Çünkü Avrupalılar o güne göre çok modern silâhlarla, karşılarındakiler ise çok iptidai silâhlarla savaşıyorlardı.
Bir tek misal verelim: Jared Diamond, “Tüfek, Mikrop ve Çelik”, isimli kitabında 1532 yılında Peru’yu işgal ettikleri yıllarda 62 süvari, 106 piyade toplam 168 İspanyol askerinin İnka İmparatorluğu askerleri ile savaşa girdiğini, kendilerinden bir tek kişi ölmediği halde, karşı taraftaki yerlilerden 7000 kişi öldürdüğünü, yani soykırım yaptığını yazar.(4) Bu terör ve tedhiş karşısında dünyanın gözü yılmış ve onları yenilmez kabul etmiştir
Ama 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşında o gözlerde büyütülen koskoca Avrupalılar, nüfusları 20 milyona bile varmayan ve onlar kadar modern harp malzemelerine de sahip olmayan Türklerin karşısında nasıl dize geldiğini, hezimete uğradığını, dünyaya rezil ve rüsva olduğunu görünce, Haçlıların işi bitti, karizmaları çizildi ve bütün sömürgelerde ayaklanmalar, isyanlar, ihtilallar başladı ve teker teker hepsi hürriyetlerini kazandılar.
Halil İnalcık Hocamız; “Bizim Sakarya Savaşımız Hintlilere örnek oldu, istiklâllerini kazandılar, bizim Kapitülasyonları kaldırmamız Çinlilere örnek oldu onlarda da kaldırdı, biz bütün dünyaya örnek olduk” der.(5)
İşte Türkler dünyaya hürriyet önderi ve rehberi oldukları, hortumlarının kesilmesine, dünyayı kemirdikleri dişlerinin kırılmasına vesile oldukları içinde sevmezler ve nefret ederler.
Dipnotlar:
1-16. 06. 2005 Milliyet ve diğer basın.
2-Mustafa Özel, “Garp Liderleri Diyorki”, Nizam Yay. s. 73.
3-Abdürreşîd İbrâhîm, “Alem-i İslâm-2” İşaret Yay. İst. 2003, s. 449.
4-Jared Diamond, “Tüfek, Mikrop ve Çelik”, TÜBİTAK Yay. 21. Baskı, Ank. 2010, s. 72.
5-Halil İnalcık, “Söyleşiler ve Konuşmalar” Profil Yay. c. 1, İst. 2013, s. 365.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.