NE OLURSAN OL, YİNE GELMEEEEEE!
21 Aralık 2022, Çarşamba 00:14Yüzyıllar boyu Hz. Pir’i, ne Konyalı anlayabildi, ne de diğer insan toplulukları. Herkes kendi çıkarları ve düşünceleri doğrultusunda onu kullanmaya çalıştı. O’nun düşünceleri hiç önemli kılınmadı. Oysa Hz. Pir ne demişti? “gel gel ne olursan ol yine gel mi?”demişti, yoksa “Gel, gel de birbirimizin kadrini bilelim”mi diyordu. Din, dil, ırk ayırmadığını ve bir anlamda herkese gel demesinin özünde, sadece gel demiyor, Hak yolunu bulmaya çağırıyordu. “Sen yeter ki gel de aramıza gir. Biz Hak âşıklarıyız, gel aramıza katıl da, sana aşk bahçesinin kapılarını açalım” diyen davetinde, insan sevgisini ortaya koyduğu kadar, bir anlamda çağırdığı, gönül bahçemiz dediği İslam’ın saflığı ve Hak yolu vardı.
Mevlânâ başkasına ait olan “gel gel ne olursan ol yine gel” sözünü alıp intihal yapmamıştır. Çünkü Mevlânâ’ya ait hiçbir eserde bu “ne olursan ol, yine gel” ile başlayan rubai yer almamaktadır. Yıllarca, O söylemiş gibi iftira ettiler Hz. Pir’e. O’nun ilham kaynakları, Allah inancı ve Rasulullah aşkıdır. Hz. Pir’in Allah inancı ve Rasulullah aşkını, ”aklı, Muhammed Mustafa’nın önüne kurban et! Hasbiyallah (bana Allah yeter) de ki, kula Allah kâfidir” dediği beytinde görüyoruz. İşte Hz. Pir’i, bu bağlamda düşünmek ve bu düsturla anlamak gerekir. Sadece Sema’ya hapsetmemek, hoşgörü insanı, barış elçisi ve şair olarak da görmemek gerekir.
Yüzyıllarca Hz. Pir’i öyle sömürdük ki, kimin söylediği belli olmayan, Hz Pir’den iki asır önce yaşamış Ebu Said-i Ebu'l-Hayr'a ait olduğu iddia edilen bu sözleri Mevlana “felsefesine!” uygun diye O’na mâl ettik, hümanist bir barış güvercini haline getirdik.
Hepimiz kolaycılığa kaçarak bu başkalarının sözlerini Konya reklamlarıyla Hz. Pir’inmiş gibi söyledik. Buna ne devlet ricali, ne de konu hakkında uzman olanlar dikkat etti, kolaycılığa kaçarak bilmeden de olsa, Hz. Pir’i çalma sözlerle gel çağrısı yapan biri haline getirip iftiraya maruz bıraktık. Hatamız, iftiramız sadece “gel” ile başlayan bu rubai mi? Hayır. Türbenin duvarlarını süsleyen ve kimlerin sözü olduğu bilinmeyen ve hâlâ Hz. Pir’inmiş gibi lanse edilen o meşhur “7 öğüt” de var.
Gelelim midemi bulandıran, işin suyunu çıkaran, kimilerinin “hoşgörülü ol” dediği yaşananlara. İnanın, bir Konyalı olarak, şu son günlerde yaşananlar beni kahrediyor. Ne tefekkür kalmış, ne Mevlana öğretisi kalmış, ne de bir çizgi. Hepsi tahrip edilmiş. Bu meydanın, taş meydan haline getirilmesine karşı çıkan yazılar yazmıştım. İşte o meydanın şimdi nelere hizmet ettiğini görmeye başladık.
Gün geçtikçe Mevlana anma törenlerine gelen insan portföyü öyle değişti ki, ipin ucu kaçtı. Şarlatanlar o taş meydanda saçmalıklar sergilemeye başladı. Sadece o taş meydanda mı? Hayır, kapalı ortamlarda da zikir adı altında sergilenen ne anlama geldiğini kavrayamadığım görüntüler vardı. Eğer şu on gün içerisinde akşamdan geceye Mevlana meydanına gelmiş olsaydınız, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktınız. Bir yanında cami, bir yanında türbe ve ileride mezarlık varken sema görüntüsü altında dönenler, dans edenler, şarlatanlık yapanlar çoğaldı. Ve kimse buna dur demedi, demek de istemedi. Artık birileri dur demeli, çünkü Mevlana ve sema bu değil.
Cami, türbe ve kabristan olan bir mekânda ne lazımdır? Bu soruyu dünyanın neresinde sorarsanız, tek cevap alırsınız: o da Edeb!... Herkes kendi dilinde bunu söyler. Dünyanın hiçbir memleketinde bir mabedin olduğu yerde, edepsizlik, şarlatanlık yapılmaz, kimse yapamaz, kendini bilen idareciler de buna müsaade etmez.
Eee bir mübarek insanı anlamadan, söylemediğini söyledi gösterir, yıllarca O’nu sadece bu sahte “ne olursan ol gel” sözüne ve semaya hapsedersek, sonunda gelinen noktanın da, bu olması kaçınılmazdı. Ne mutlu ki; Hz. Pir, Aralık ayında Şeb-i Aruz eylemiş. Eğer yaz günlerinde Şeb-i Aruz eylemiş olsaydı, ortalığın durumunu hayal bile edemiyorum.
“BİZAREM”
Gariplik ve en büyük hata şu ki; Biz sadece Hz. Pir’i kendisinin olmayan ve kendisine mal edilen sözlerle andık. Hiç birimiz, O’nun “Bizarem” dediği beytini insanlara anlatamadı. O’nu yazarken, anarken ve anlatırken önceliği bu “Bizarem” beytine vermeliydik. Kul hakkının ne demek olduğunu, davacıyım diyenin davasında haklı olduğunu, görmezden geldik. Hiçbir sorumlu bundan kaçamaz ve vebalini de kaldıramaz. Bilen bilir ama bilmezden gelir, bilene de, bilmeyene de bir kere daha Hz. Pir’in asıl düşüncelerini, dünya ve ahiret görüşünü ve O’nun kimlerden davacı olduğunu hatırlatmak isterim.
Men bende-i Kur'anem eğer can darem
Men hak-i reh-i Muhammed Muhtarem
Eğer nakl küned cüz in kes ez güftarem
Bizarem ez u vez an sühan bizarem
“Ben sağ olduğum müddetçe Kur’an’ın kölesi bendesiyim
Ben, Muhammed Muhtarın yolunun tozuyum, toprağıyım
Benim sözümden, bundan başkasını bir kimse naklederse
Ben ondan da bizarım, o sözlerden de”
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.