NEDEN TOPARLANAMIYORUZ
17 Mart 2021, Çarşamba 08:59Tarihimize gönül vermiş değerli beyefendi M.Niyazi Özdemir bir hatıratında şöyle bir anısını anlatmıştır.
“Bir defasında Almanya’da bir sempozyuma katılmıştım. Orada bir kadın doçent alaylı bir tavırla bana dönerek Niyazi Bey, aslında sizin zengin ve güzel bir ülkeniz var, ama neden bir türlü toparlanamıyorsunuz?” Diye sormuş.
Üstad bu soru karşısında bir an cevap veremeyerek durakladıktan sonra demiş ki;”Bu hususta sizin bir fikriniz var mı? Diye soruya soru ile karşılık vermiş.
Doçent bayan evet var dedikten sonra şu açıklamaları yapmış.
“Evet var.Siz bu kafayla zor toparlanırsınız.Bakınız ben sizin en eski dilinizi incelemedim ve şunu gördüm;sizde ta Asya’dan kalma “paşa” diye bir kelime var,bunun aslı “baş ağa” dır, ve ailenin en büyük çocuğuna isim olarak verilirdi.Sonra siz o kelimeyi asırlarca yaşattınız ve getirip Osmanlı ülkesinde malum bir makam olarak “paşa” yaptınız.Bununla da kalmayıp idareniz altındaki bütün milletlerin dillerine bu kelimeyi herhangi bir şekilde soktunuz.Sonra bir zaman geldi ki; güya “eskiye “ olan düşmanlığınız ve bir devrin tasfiyesi olarak “paşa”yı yasakladınız ve onun yerine “general”i aldınız.Ama bunu da beceremediniz.Zira sizin Türkçe’de önce isim sonra makam gelir.”Kemal Paşa “ gibi.Ama siz bu değişikliği mesela “İsmet General” yapamadınız.General İsmet yaptınız.Böylece dilinizin kaidelerini de bozdunuz.(Tarihin Kara Kutusu Ebubekir Subaşı.Sh:143)
Evet, biz batı sisteminin kıyısında gezelerken ağır bunalımların bedelini de ağır bir şekilde ödedik. Hatta günlük hayatın her anında ödemeye de devam ediyoruz. Biz daha yakın bir geçmişte batı sistemine tepeden bakarken devasa bir imparatorluğumuz vardı. Bizler şu anda onların mirasçıları konumundayız. Ama acı bir gerçekliği de söylemek zorundayız. Fakat insanımız bu acı gerçekliği üreten temel nedenlerden olan düşünme ve analizlere yeterince bir önemlilik atfetmediği için sanki kaale almama veya umursamama ya da çabuk unutma gibi eylemlerinden ötürü çözümü salt pratik olgularda gördüğünden ya da yüzeysel değişimlerde olanları yeterli mana da anladığından temellere inilmediği içindir ki; ulaşılmaya çalışılan batı uygarlığının temelleri, batılılaşma sürecinde ki iki yüzyıllık aşamaya rağmen hala tekmil mana da dokusu kavranamamış, daha doğrusu bizim tek teslimiyet çizgimiz olarak nitelenen batının kendine özgü gelişim basamakları ve kültürel değerleri aynen bize de uyarlanıp taklidi bir çabayla sonuca ulaşılmak gibi bir garabete bulaşılmasına rağmen hala içimize sinmeyen ve uyuşmayan doku özelliğine derinliğine inilemediğinden /inilmek istenmediğinden kan uyuşmazlığının doğurduğu olumsuz sonuçlar bizim halen debelenmemizi ve bocalamamızı ortadan kaldırmamıştır.
Harf devriminin yol açtığı ve artık kullandığımız kültürümüzün dilinin kendi ülkemizde yabancı bir dil konumuna düşürülmesi ve ondan kalan kıymeti harbiyesi paha biçilemez noktasındaki dokümanlarının bir hurda yığınına terk edilmesi sonucunda Osmanlıdan kalan mirasının reddi ile öylesine devasa sorunlar doğurdu ki, aydın dediğimiz halktan kopuk diplomalılar tarihe yaklaşım tarzlarının farklılığından dolayı tarihin mikro veriler ve kronolojik sıralamasından öte tarihin bir değerler manzumesi anlamlar kategorisi ve insanoğlunun kendini tanıma ve gerçekleştirme misyonu olarak ele alınmamasından ve resmi anlayışın ağır bastığı uygulamalardan cesaretle kolaycılığa kaçıp kendimizi kötülememiz ve batıyı övmemiz elimizdeki malzemelerin depolarda çürümesine ortam hazırlamış ve halen de Osmanlı Türk tarihi ile ilgili ortak payda değerleri oluşturulamamış resmi ağız ve söylemler her zaman baskın çıkarak karalama ve dışlama gibi referanslar başucu haline getirilmiştir. Sözün özetini Fikret Başkaya’nın Paradigmanın İflası isimli kitabında bir Afrika atasözüyle bitirmek istiyorum.”Arslanlar kendi tarihçilerine sahip olana kadar, avcılık öyküleri her zaman avcıyı yüceltecektir.”
Batı sistemi Osmanlıyı kendine bağladığı bir bende haline getirmiş, ona biçtiği rolü işlevsel hale getirecek bir tarihi de bir bilim diye dayatmış, bizde buna uyanlar olarak batıyı kendimizden yüceleştirip ulaşılmaz olarak algı oluşturmamız sağlanmış netice de cellâdına âşık bir toplumsal kimliğe büründürüldüğümüz bu ortamda ortak payda değerleri bize haram kılınmış ve kafa karıştıran kavramlarla kaynayan bir toplum cenderesi ortaya çıkmıştır.
Sonuç; kendimize ait olarak bildiğimiz üstelik dünya tarihi içinde seçkin bir yeri olan tarihimizi anlama çabası yerine mirasyedi olarak kolaycılığa kaçıp kültürümüze kafa yormamamız ve kültürel emperyalizme tabi olmamız bizi içimizden yıkan bir güherçileye döndürmüş halen kültürel çıbanların açtığı yaralar toplumsal bunalımları bir türlü ortadan kaldırmadığı gibi her kesimde yaşanılan kavram kargaşalığı da derin uçurumlara zemin hazırlamıştır. Onun için biz birbirimizi anlamsızca eleştiriyor onun için millilik vasfı ve manevi endişeler hiçe sayılıyor günlük yaşam kaygıları sloganların çehresinde baskın çıkmaya devam ediyordu.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.