NEFES VE ANNE
12 Mayıs 2015, Salı 00:00Geçtiğimiz Pazar ANNELER GÜNÜNÜ kutladık.
Bir güne sığdırılmış sevgi, anma, pek hoş değil ama buna da şükür.
Babamı kaybedeli 36 yıl, annemi kaybedeli 20 yıl olmuş. İkisini de rahmetle anıyorum. Konu Anneler Günü olunca, ANNE üzerine yoğunlaştık.
Konya’da ortaokulu bitirip İstanbul’da liseyi kazanınca 15 yaşında annemden ayrılıp İstanbul’da yatılı liseye okumaya gitti. Annemden hiç ayrılmamıştım. Akşamları lisenin bahçesinde be nim gibi gurbete çıkan hem de küçük yaşta çıkan arkadaşlarla bazen gözyaşı dökerdik. O yıllarda moda olmuş bir şarkıyı da mırıldanmayı ihmal etmezdik.
“Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar
Yeryüzünde sizin kadar yalnızım
Bir haykırsam belki duyulur sesim
Ben yalnızım ben yalnızım yalnızım”
Herhalde ruhi yapımızı bu şarkı ifade ediyordu…
Okulun tatil olup Konya’ya dönüşümüzün coşkusunu anlatamam. Annemin boynuna sarılıp gözyaşı dökmesini unutmam mümkün değil.
Yanılmıyorsam 1972 yılının Anneler Günü’ydü. İstanbul’dan aldığım bir başörtüsünü paket yaptım ve içine
ANA BAŞTA TAC İMİŞ, HER DERDE İLAÇ İMİŞ
BİR EVLAT PİR OLSA DA ANAYA MUHTAÇ İMİŞ
Dörtlüğünü yazıp anneme gönderdim. Annem bu hediyemi ve dörtlüğümü tüm akraba eş dostlara gönderip, memnuniyet gözyaşı dökmüş. 1972 yılında kendi el yazımla gönderdiğim bu dörtlük, 1995 Temmuz’unda kaybettiğim annemin çantasından çıktı… Tabi okulları bitirip mesleğe atıldığımızdan sonra da ona hep hediyeler aldım. Ama ilk gönderdiğim hediye ve dörtlük onun kalbinde başka bir yer etmiş.
Din dersi öğretmenimizin “Cennet annelerin ayakları altındadır” ifadesi annelerimizin bizim için neler ifade ettiğinin göstergesi olsa gerek…
Kendi gurbette olup annelerini memlekette bırakan kardeşlerimizin, annelerini sık sık ziyarete gitmemelerini anlayamıyorum. Dünya nimetlerine dalıp, en değerli varlığı annesini unutanlara içimden “Yazıklar olsun” demek geliyor.
Evlat okumuş. Doktor olmuş, hakim olmuş, müdür olmuş veya işadamı olmuş ama anneyi unutmuş. Ne demeli? Anne bir gün vefat e diyor. Gurbetteki evladı cenazesine geliyor. Doğal bir görevi kısa sür ede yapıp tekrar görevli şehre ailesinin yanına dönüyor. Annesine bu “Soğuk” muameleyi reva görenlerin kendi evlatlarından da aynı muameleyi göreceği kesindir. Zira bu dünya et bul dünyasıdır…
4-5 evladı olduğu halde ve evlatlarının maddi konumları iyi olduğu halde Huzur Evlerinde yatan anne babalara da rastlamak mümkün… Ne acı değil mi?
Tabii bizim söylemlerimiz gerçek anneler için. Bir de toplumda gördüğümüz “Anne görünümlü” kadınlar var. Evlat ayrımı yapar, gelinlerine damatlarına gereksiz rahatsızlık veren annelere de rastlamak mümkün. Onun ötesinde küçük çocuğu eve kilitleyip eğlenmeye giden yaratıklara da rastladık. Çocuklarının bilinçli ölümüne sebep olan bu yaratıklara ne demeli… Allah hepinizim kalbine adaletli bir sevgi versin İnşallah…
Gelelim yazımın başlığına. NEFES ve ANNE dedim. Bu yazıyı okuyan okumayan tüm insanlar şu anda doğal olarak NEFES alıp veriyorlar. Ancak Nefes alıp verdiğimizin hiç farkında değiliz. Ne zaman nefes alıp vermede bir sıkıntı oluyor, o zaman nefesin önemi aklımıza geliyor.
Nefes bitince hayat da bitiyor.
Anne ve baba ile birlikte yaşamak benim tabirimle nefes alıp vermek gibidir. Bu sevginin bu güzelliğin farkında olmayan kardeşlerim gelin anne-babanın kıymetini yaşarken bilelim. İmkanımız varsa onları çok sık görelim. Hayır dualarını alalım. Hatta imkan varsa kendi ailemizle birlikte anne-babamızla birlikte yaşayalım.
Konya’da garip bir anne anlayışı var. Oğlunu evlendirecek anne gelini yanına alıp ev işlerini ona yıkıp Konya tabiriyle “Gayınnalık” yapar. Ama aynı anne kendi kızını evlendireceğin de damadın ailesinden ayrı ev açmasını ister. Gelin ve kız ayrımını burada başlatır. Bu da bir anne tiplemesidir.
Benim bu yazımı okuyan kardeşlerim, gençler! Gidin annenizin boynuna sarılın. Yaşınız ne olursa olsun annenizin boynuna sarılın. Onun hayır dualarını alın. Yarın sarılacak bir anne bulamayabilirsiniz. NEFES alıp vermenin farkında değilsiniz, ama ANNENİZİN farkına varın. Çünkü o nefes kadar değerlidir.
Tekrar edeyim babamı kaybedeli 36 yıl olmuş, annemi kaybedeli 20 olmuş. Hem öksüz, hem yetimim. Bu nefes bedenimden ayrılmadığı sürece, onlara her gün Fatiha göndermek boynumun borcudur. Esen kalın.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.