Osmanlı?da Cihat Ruhu (1)
24 Nisan 2017, Pazartesi 08:03Şehitleri taltif ve takdir eden birçok âyet ve hadis vardır. Cenâb-ı Allah bir âyetinde; “Ey iman edenler hakkıyla cihat edin”(1) buyurur. Osmanlıda hakkıyla cihat etmiş, cihat için doğmuş, cihat için yaşamış, cihadı kendine meslek ve en büyük gaye edinmiş. Atalarının vasiyetine uyarak at sırtından inmemiş, rahat yatağında ölmeyi kendileri için zül telâkki etmişler.
Tevâzu kılsa kişi serdâr olur
Enel Hak dâvi etse berdar olur
Er odur ki Hak yolunda baş oynaya
Yatağında ölen kişi murdar olur
Kadı Burhaneddin
Onlarda öyle bir cihat ruhu oluşmuş ki; bütün arzusu, emeli, gâyesi, gayreti, hayat tarzı cihat olmuştur. Osmanlıyı diğer Türk kavimlerinden, Anadolu’ya gelen diğer Türk beyliklerinden ayıran, üstün kılan, devlet kurduran, İstanbul’u aldıran, Viyana’ya vardıran, Çaldıran ve yüzlerce meydan muhârebesini kazandıran bu ruh olmuştur. Kısa zamanda çok büyük bir İslâm devleti kuran Sahâbe ve Tabiün dönemindeki mukaddes dava ruhunu canlandırıp, az zamanda çok iş yapıp Devlet-i Âliyye veya Devlet-i Ebed Müddet’i kurduran bu ruh olmuştur.
Bu ruh onlara öyle bir güç ve kuvvet vermiş ki, 1000 sene İslâm âleminin bayraktarı ve hamisi olmuştur. İ’lay-ı Kelimetullahı; her yeri istilâ etmek şekliyle değil, her yere Allah’ın güzel ismini duyurmak olarak anlamışlar ve en güzel şekliyle onlar icra etmişlerdir. Bir aşiretten bir imparatorluk çıkarmışlar, 300 sene süper güç olmuşlar, 600 sene dünyaya nam ve şan salmışlar, dünya siyâsetinde baş aktör olmuşlardır.
Sevgili Peygamberimizin; “Kâbe’de yapılan ibâdet ve taata 100 bin kat sevap verilir”(2) diye hadisi vardır. Fakat sahâbeye baktığımızda Kâbe’de kalıp vefat eden çok az insan vardır. Dünyanın her tarafına dağılıp gitmişlerdir. Neden? Çünkü cihat ve tebliğ görevinden alacakları sevap daha fazladır. Yüce Rabbimiz; “bir kişinin hidâyete ermesine vesile olmanın, bütün insanlığı diriltmiş gibi”(3) olduğunu buyurur.
İşte Osmanlıya cihat ruhunu kazandıran bu anlayış ve zihniyet olmuştur. Yoksa onlar kuru bir cihangirlik davası, toprak kazanma kavgası, nam-şan salma sevdası, toprak kazanmak, ganimet toplamak, mal-mülk sâhibi olmak, hazineler doldurmak, emsalleri ile yarış yapmak, adını târihe yazdırmak için değil, yukarıda sayılan âli duygu ve düşünceler için ömürleri at sırtında geçmiş, rahat yataklarında uyumamışlardır.
Ulemadan birçok kişi, şu âyette zikredilen kavmin Osmanlı olduğu kanaatine varmışlardır: “...Siz ihtilâfa düşeceksiniz ey İslâm kavimleri! Ama ben bir kavim göndereceğim ben onları çok severim onlar beni çok severler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve şiddetlidirler. Allah yolunda cihad ederler. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar.”(4)
Orhan Bey’e atfedilen şu sözler ne kadar büyük ve kapsamlı: “Osmanlıya iki kıta üzerinde hükmetmek yetmez, zira İ’la-yı Kelimetullah azmi iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir davadır. Selçuklunun varisi biz olduğumuz gibi, Roma’nın varisi de biziz”(5)
Dinlerinin emirlerine ve insan haklarına son derece saygılı oldukları için, kimseyi zorla Müslüman yapmamışlar ama, bir kişi gönlüyle Müslüman odlumu da bütün insanlığı Müslüman etmiş gibi sevinmişler, deryalara, denizlere hükmedip, Azak’tan Aden’e, Viyana’dan Endonezya’ya uzanan topraklarda hükümran olmuşlardır.
Söylenenlerin özü durumundaki “Osmanlıda cihat ruhu”(6) cümlesine bazı misaller verelim de dedelerimizi daha iyi tanımış olalım. Devletin mayasını tutan Şeyh Edebali, Osmanlı Devletine ismini veren ve onu kuran Osman Bey’e şu altın nasihatleri etmiştir:
“-Müslüman olsun, kâfir olsun herkese iyilik yapın, Affedici olun.
-Büyüklerinize ve âlimlerinize hürmetkâr olun. Bereket büyüklerle beraberdir.
-Her işinizi Allah’ın rızası için işleyin. Sözünüz ne ise, işiniz o olsun.
-Doğruluktan ayrılmayın. Allah için cihadı terk etmeyin.
-Vefa sâhibi olun, dostlarınızı unutmayın. Meşveretsiz iş yapmayın.
-Sabırlı olunu, vaktinden önce çiçek açmaz.”(7)
Dipnotlar:
1- Hacc Sûresi, 78.
2- Buhârî, Fadâilü’s Salât, 1; Müslim, Hacc, 505 (1394).
3- Mâide Sûresi, 32.
4- Mâide Sûresi, 54.
5- Tekin Kılıç, “Osmanlıdan Torunlarına Hayat Düstûrları”, Gelenek Yay. İst. 2011, s. 259.
6- Erhan Afyoncu, “Sorularla Osmanlı-1”, Yeditepe Yay. İst. 2012, s. 38.
7- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-1”, KTB Yayınları İst. 2013, s. 20.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.