SEÇİM YA DA MİLLİ İRADE
03 Ekim 2015, Cumartesi 00:007 Haziran 2015 seçimleri ülkemiz ve milletimiz için bir dönüm noktası olmuştur. Tam 13 yıldır ülke yönetiminde büyük başarılara imza atan, âdeta Türkiye’nin makus talihini değiştirecek hamlelerde bulunan mevcut iktidarın, yaptıkları icraatları kendi menfaatlerine aykırı gören dış güçlerden tutunda, barış adına ezber bozan ve şimdiye kadar hiçbir iktidarın ve mevcut koalisyonlar döneminin hiç birinin cesaret dahi edilmeyen hamleleri karşısında silik kalan içerdeki muhalefetin, âdeta son kozlarını oynadıkları bir seçim atmosferinden ülkemiz için bir koalisyon örgüsü tablo olarak ortaya çıkmasına/konulmasına rağmen, bunun gerçekleştirilememesi karşısında yeniden alınan 1 Kasım seçimleri ile bir kez daha sandık milletin önüne konulacak ve bir kez daha haydin buyurun seçime denilecek ve belki de; millet için bu sandık eğer kullanabilirse iyi bir şans olacaktır.
Ülkemizde siyasi palazlanma ve siyasetçilerin aldıkları kararlar, alınan kararlar karşısında muhalefetin tabanının bakışı, seçimlerdenbeklentileri, iktidar olmak için belli bir sürede olsa katmerli muhalefet anlayışına bir süre ara vermeler, biz zaten iktidar değil muhalefetiz mantığıyla hareket edenler ve biz sırtımızı nasılsa dış güçlere ypg’yepkk’ya dayadık diye övünmeler; bunların hepside belki bu satırlarda uzun uzun bahsedilmeyecek ama özetinde özeti mahiyetindeki hafızamızda kalan hususiyetlerdir.
Sizlere siyasi parti tabanlarının beklentilerinden bahsetmek yerine, esas siyasi partilerin parti yönetim karar organlarının yaptıkları karşısında, icraatları ile ilgili asıl tabanın nasıl baktığını söylemek istiyorum. Siyasi tabloya baktığımız zaman % 15-16 civarında milliyetçi kesim,% 25 civarında kemikleşmiş halk parti sempatizanı kesim ile emanet oylarında büyük desteği ile baraj altında kalmasın diye çabalanan %10’luk sözde barış yanlısı siyaseti ağzına dolayan ama her seferinde eli kanlı terörden yana tavır koyan ve sürekli adını yok barıştır, yok halklardır falan daha çok komünist kesim taktiğinin kullandığı argümanlarla çalışan, daha çok dış üst akıl bağlantılı, kandil mi? Apo’mu ikileminde kendisine bir rol belirleyemeyen, en çok onlardan aldığı akıl ve uluslararası bağlantıların sözüne sadık kalan ülkeyi bölmeye kalkışan ve zaman zamanda bunu söylemekten çekinmeyen bir laikçi baskın Kürt karakterli ama inanç mevzuunda İslam’a düşman bir(hdp/bdp) kürt kesimin oyları ülkenin kaderini belirleyen mevcut tablo olarak karşımızda bulunmaktadır.
Asıl mesele 7 Haziran seçimlerinde bu kadar yoğun bir propaganda ve bilhassa Sayın Cumhurun başına yönelik hazımsızlık eylem tezahürleri ile tek başına iktidar yapılmayan ve ilk planda bu tablo karşısında %60 lık diye bir kesimden bahsedilen muhalefetin adeta bu tabloya bayram ilan etmeleri ama bir araya gelip te hükümet kuramamalarıdır. Bu durum halkın gözünden kaçmamıştır. Halk 7 Hazirandan buyana evet mevcut hükümetin yönetiminde; ağırlıklı iskeleti ile yönetimi üstlenen ve elini taşın altına koymaktan çekinmeyen Türkiye ve memleket sevdası ile varlığını Türk Milletine adayarak ve seçimlerin sonucundan da kendisine iyi bir ders çıkararak kararlılıkla yoluna devam eden bir seçim hükümetinin emanetinde yine yoluna devam etmektedir.
Osmanlı zamanında 1402-1413 yılları arasında yaşanılan bir Timur felaketi ile sarsıntı yaşayan ama sağlam bir alt-üst yapı kimlik modeli ile kurumlaşmış hale gelen Osmanlı yönetim anlayışı kısa zamanda kardeş kavgası aşılarak yeniden Çelebi Mehmet’le yoluna devam etmiştir. Bunu her zaman söylüyorum, temel sağlam ise deprem sarsıntısı gibi hasara uğrayan yönetimler/devletler halkıyla bütünleşen bir sistem yapı kısa zamanda toparlanabiliyor. Bakın bizde de böyle olur inşallah. Umarım halkımız hem kendisinin bu seçim uyarılarına kulak veren hem de onsuz adeta ülkenin yaşayacağı kargaşa durumunu basiretiyle sezinleyerek verdiği buy uyarıdan ders çıkaran yeni bir kimlik dizaynlı mevcut iktidarla yoluna devam etmenin daha sağlıklı bir karar olduğunuanlayacaktır. Ha bu arada mevcut iktidarın Nasrettin Hoca’nın göle yoğurt mayası misali barış için gerçekten “analar ağlamasın ”diyerek uzattığı elini geri çeviren ve barışla uzaktan yakından alakası olmayan ya da barışı sadece kendi literatüründe bölünme/parçalanma/federasyon/şeklinde algılayan ve bir Kürtçü siyasi yapılanmaya karşı, onların dağdaki temsilcilerine karşı sürdürdüğü kararlı tutumu takdire şayan bir gelişme olup; heveslerini kursaklarında koymuş ve Sayın Başbakanın tabiriyle; terörün beli kırılmıştır. Hiç kimse böyle bir tutum ve böyle bir kararlılık beklemiyordu. Çok iyi bir planlama ve iş birliği ile kendi geliştirdiğimiz silahlarımızla böyle bir kararlılıkla hem içeriden hem de dışarıdan çok yönlü mücadelenin sürdürülmesi, inşallah en kısa zamanda onların kökünü de kurutacaktır.
Şu kısa dönem toplumsal hayatımızda bizler için oldukça ders alınması gereken bir dönemdir. Eğer kendimize toplumsal bütünlüğümüze halel gelmeyecek bir yaklaşıma tarzıyla tüm gelişmeleri yaşananları siyasilerin söylem ve eylemlerini bir fikir vicdan süzgecinden geçirir sıkça eler dokursak ben inanıyorum ki; halkın sağduyusu basireti aklıselimi öne çıkacak ve yeniden gerekeni 1 Kasım seçimlerinde gösterecektir. Yani şunu söylemek istiyorum; Bu ülkede ya gerçekten barış hakim olacak ya da ölü sevicilerin ölüler üzerinden sıkça siyaset yapanların istediği şekilde bir tablo ortaya çıkacaktır. Kim neyi nasıl ister? Kim neyin kimin yanın da? Kim gerçekten vatan ve millet sevdalısı? Kim kandan yana beslenerek terörü tetikliyor ve arkalanıyor?Artık bunları halkın kendisi bir bir süzüp Türkiye’nin geleceği ile ilgili kati kararını verecektir.
Bu önemli bir karardır. Çünkü Türkiye’nin yapmak istediği hamlelerine, barıştan yana çabalarına, kalkınmak için attığı cesur adımlarına, şu ana kadar ki; Ülke içinde meydana gelen ve gözle görülen değişikliklere ve Cumhuriyet Hükümetleri döneminde yapılamayan ve tüm dünyanın dikkatini çeken kalkınma çabalarına bakarak, daha yeni başladık bundan sonrası yapacaklarınız yaptıklarımızın teminatıdır bakış açısısıyla hareket tarzı başta Avrupalı sözde dostların menfaatlerine aykırı geldiğinden şimdide PKK kanalıyla bizle uzun vadeli bir planın basamaklarını teşkil eden çok yönlü hesaplaşmalarına hızlı bir şekilde girişerek sözde iktidar üzerinde ama gerçekte Türkiye üzerine yönelik emperyal tutumları ile bir hilal-haç kapışmasını yaşamaktayız. Halkımızın bunu anladığına inanıyorum. Binaenaleyh mesele ne uzun adam ne AKP nede başka bir şey! Mesele Türkiye İslam’ın kalesi olmasın, Türkiye Avrupa’ya Amerika’ya köle olsun mücadelesidir. Biz bu mücadelede halkımızın ve mevcut iktidarın kararlı tutumunu destekliyor ve başarısını başarımız olarak addediyoruz. Keşke kardeş dediğimiz kesimlerde siyasi çekişme yerine bu anlayışı odak noktası haline getirseydi. Bu nedenle 1 Kasım seçimleri Türkiye’nin hareketini ya kolaylaştıracak ya da koalisyonlarla yürüyün olacaktır. Tercih elbet halkındır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.