SÖMÜRÜYE TESLİM OLMAK

19 Ağustos 2024, Pazartesi 00:18

A+
A-

Normal bir sömürge pahalıdır, orada kalmak askeri, ekonomik olarak zordur. Âmâ kültürel olarak zihinleri sömürge yaparsanız sizin adınıza adamlarınız bunu çok ucuza yaparlar. Son yüz elli yıldır İslam Âleminde yaşanan tam da budur.

BİR ÖRNEK:

Bir Fransız sömürgesi olan Martinik'te dünyaya gelen Fanon şöyle diyordu, “Bir zenci, Fransızcayı bir Fransız kadar iyi konuştuğunda kendisini insan gibi hisseder.” Sonrası malum, “Je suis Français" yani Ben Fransız’ım…

Frantz Fanon, daha sonra zenciyi yaratanın “Beyaz” adamın kendisi olduğunu anladı. Ona göre siyah adam, beyaz adama özendikçe zencidir. Oysa onun yapması gereken siyah adam olmaktır. Bunu yapamayan her siyahın aşağılık kompleksinden kurtulamayacağını dile getirdi. Gerek Fransız gerek İngiliz gerekse Amerikan sömürgeciliğinde buna benzer yüzlerce örnek sayabilirim. (Milat Gazetesi: Ufuk Coşkun)

İşte bu basit örnek bile ülkemizde batı dayatmacılığının misyonerlik faaliyetleri ile nasıl sürdürülmek istenildiği gerçeğini ortaya koyar. Ülkemizde düşünün Lozan Antlaşması ile birlikte verilen en büyük tavizlerden biride batı kültür temsilcisi devletlerin açtığı ve Lozan’la beraber sağladığı garantörlüğü adeta içimize sokulmuş bir hançer olarak durur. Ve yine bizim ülkemizde bu kültürlerin misyonerlik faaliyetleri daha doğrusu batı ve Hristiyanlık propagandası yaptıkları bilinmesine rağmen birçok sanatçı yazar, hatta Bakan çocuklarının bile bu okullarda eğitim hayatına devam ettikleri gerçeğidir. Zenginlerin çocuklarını kalburüstü okullara göndermesi sanat camiasının yine çocuklarını buralarda okutabilmek için istekli olmaları bizim bakanlığa bağlı okullarımızı bir kenara ittiği gibi buradan mezun olanlarında batının yukarıda rahmetli Cemil Meriç’in dediği gibi hesabına çalışan birer gönüllü elçi görevinde bulunmalarıdır halde eşitlik varmış, adalet varmış, hukukun üstünlüğü vs varmış bunlar sadece zenginlerin ve burjuvazi sınıfının çocuklarının rahat etmesi için üretilen uyutma kavramlarıdır. Ve bu okullar bizim kimliğimize ve kültürümüze vurulan en büyük darbedir.

Bir asırdır gençliğin kodlarıyla oynuyorlar, önünde bir sistem var ve daraltılmış bir çember içinde, nefes aldırılmadan yaşamaya alıştırılan bir toplumun, manevi dinamizminin hiçe sayıldığı ve suya sabuna dokunulmadan, sadece sekülerizmin dikte edildiği bir nizamda gençler ne yapsın?

Yazılan bütün ders kitaplarında gençliği gerçekten kucaklayan, ele alan, ilgi ve istidat ve yeteneğine uygun iş ve meslek kazandıran, geleceğe güvenle bakmasını sağlayan, onu bu şartlarda yetiştiren ve ömrünün sonuna kadarda yanında olan bir program var mı acaba?

Gençliğin yetiştiği aile ocağı, evlatlarına dini milli manevi değerleri kazandırmada ne kadar başarılı ve ne kadar ilgililer.

Bunların hepsi toplumun geleceğini şekillendirir.

Test ile tosta mahkûm ettiğimiz ve sadece bilginin öngörüldüğü bir toplumda, tüm inanç değerleri alt üst olan gençlik, elimizden kayıp gidiyor ve biz sadece eleştirmekle yetiniyorsak, bugün gelinen noktada tüm saç ayağını oluşturan failler, bir zahmet önüne bakmalı ve bunun muhasebesini yapmalı...

Milli ve manevi dinamizmden yoksun, özgürlüğüne göz koyan kapitalizmin ezici baskısıyla hayatı yaşadığı gibi algılayan ve kendini ekonomik koşulların ağırlığı altında değersiz ve bir hiç mesabesinde gören batılı yaşam tarzının sahte göz kamaştırıcı ve aldatıcı neon ışıkları karşısında kimlik bunalımına giren hele de işsizlik problemi ile başkalarının ağına ve tuzaklarına düşen gecenin geç vakitlerinde sokaklarda geçici lezzet arayan bir gençliğin geleceği olabilir mi? Eleştirmek kolay, kolay olmasına da

Asıl yanlışın ne olduğu konusunda mutabık kalıp sistemli bir milli eğitim politikası geliştirip uygulamak işte henüz bunu beceremedik. Sınıfta kaldığımızın alenen tescili budur. İsterseniz son sözü Oktay Sinanoğlu’na bırakalım. Gerçeği ve geleceği onun düşüncelerinden bakalım. “Yanıma gelmiş bir kadın:” 'Çocuğum benim Amerika’da şu okulda mastır yapıyor! Diyor. Dediği yer ise sözde okul özde ise Papaz Okulu, misyonerlik okulu!

Ey veliler aklınızı başınıza

Toplayın çocuğunuza sahip çıkın!

Toprak kaybedersin kaybedilen toprak yeniden fethedilir

Lakin gençlerimizin beyinlerini ele geçirirlerse bir daha o beyinleri fethedemeyiz!

Onlara Milli değerleri öğretin, Onlara İslam'ı anlatın,

Onlara Osmanlı'yı anlatın! Onları ülkeleri için çalışan vatanperverler olarak yetiştirin

Az para kazansalar da vatan için çalışmalarını söyleyin!"