SÖZCÜKLERİN CENNETİNDE VE CEHENNEMİNDE 41 YIL İSİMLİ KİTABIMDAN PAYLAŞIMLAR
28 Ağustos 2021, Cumartesi 11:56Babam SEYİT KÜÇÜKBEZİRCİ’nin basın, sanat yollarında41 yıllık uzun yürüyüşü (9 Aralık 1958-9 Aralık 1999 yılları arasında)’nü kaleme aldığım kitapta yayınlanan kitap dostlarından yazı demeti armağanlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
"KEREM GİBİ, YANA YANA, 41 YIL...-"YAZARLIK" “BİR YALNIZ ADAM" İŞİDİR.
"YAZAR" DEMEK, "YALNIZLIK" DEMEKTİR. KALABALIKLAR İÇİNDE YALNIZLIK... "YALNIZLIK" I
ÇOK HOŞ BULMASAM BUNCA YILDIR YAZAR MIYDIM?
-BÜTÜN GÜZEL SANATLAR GİBİ "YAZARLIK"BİREYSEL BİR SANATTIR. "TEK KİŞİLİK" TİR..PLATONİK AŞKLAR GİBİ..
SÖZCÜKLER BANA, BEN SÖZCÜKLERE HİÇ İHANET ETMEDİM. "SÖZCÜKLERİM" İ HİÇ KÖTÜYE KULLANMADIM.
-"YAZI" DEĞİRMEN MİSÂLİ DÖNEN BAŞLAR" İÇİNKEYİF DEMEKTİR- "HAZ" DEMEKTİR. BİR
TANIMLANAMAZ "ŞEHVET" DEMEKTİR; PRANGAGİBİ SÜRÜKLENEN "ÇİLE" DEMEKTİR.
-"YAZI” DEMEK ÇILDIRASIYA SEVMEKDEMEKTİR; "YAZI” DEMEK, "HASRET" DEMEKTİR. SEYİT KÜÇÜKBEZİRCİ
HARFLERİN, YA DA, SÖZCÜKLERİN CENNETİNDE VE CEHENNEMİNDE 41 YIL
-Bir hoşum bugün. .Hem çok şey söylemek istiyorum, hem hiç bir şey..
-Söylemek istediklerimi sıraya koymak istiyorum; koyamıyorum.. Söze birerinden girmek istiyorum; yapamıyorum.. Başımda bir avuç sayı; İspanyol dansları yapıyorlar. Sonra yan yana dizilip halay sekiyorlar.. Dağılıyorlar. Yere diz vura vura zeybek oynuyorlar.. Sonra bıraktırsaydı oluyorlar, okuyorum;
9 Aralık 1999..Altına, bir satır sayı daha gelip dirsek temasına geçiyor 9 Aralık 1958.. Bir fısıltı duyuluyor iki sözcüklük: "-Çıkın birbirinizden!".. Rakamlar, gözlerin zor seçeceği bir kıvraklıkla köşe kapmaca oynuyorlar sanki. Küçülüyorlar, azalıyorlar; dört hane, üç hane derken iki haneli bir sayı sabitleniyor.
-Ben bu aşka, yani "YAZMAK AŞKI"na "müptelâ" olalı tam 41 yıl olmuş..
-Bir hoşum bugün.. Aklıma geldiği gibi, gönlüme doğduğu gibi; güzel ama "perişan" saçlar gibi bir yazı yazmak istiyorum; "BEN, YAZI VEYAZARLIK" üstüne.. Hoş görünüze sığınarak..
-"Nasıl geçti habersiz, o güzelim yıllar.." Dizesindeki gibi değil; yudum yudum, tada tada; sözcüklerin cehenneminde yana yana; sözcüklerin cennetinde sevgiden ve sevdadan kanatçırpaçırpageçmiş41 yıl..
-Aslında, bu sevdaya "düçar olmam" daha eskilere gider. Elli yıl önce çılgın gibi okuyordum, çocuk dergilerini çıktığı gün iki saat geç alsam, hastalanırdım.. Sonra, okul defterimden bir forma koparır, "Sesimiz" adlı dergimi el yazım ile yayımlardım.. 41 yıl, adımın gazetelerde görünmesi ile başlayan "serüvendir.
KIRK BİR YILLIK SEVDANIN ADI "YAZI"...
"Huruf"tâki, yani"harfler"deki tılsım, aldı beni; YAZI'ya götürdü..
-Biliyormusunuz?"YAZI SEVDAYA DAHİL"
-Benim için "YAZI" kutsal... Duygumu, düşüncemi duyulur, anlanıranlaşıl hale getirdiği için.."YAZI"," SES" gibi kutsal.. "YAZI", yazıldıktan sonra "ses “dönüşür .Sessiz okunursa "İÇ SES"e; sesli okunursa "DIŞ SES"e dönüşür..
YAZIDA" SES"tir..
"YAZARLIK" bir serüvendir, bir maceradır.. Sonuçlarına katlanmadan ne serüven olur, ne macera..
-"YAZI" bir dürtüdür, bu dürtüyü içinde taşıyan, ergeç "YAZIYOLU"na çıkacaktır. Peki, "nasıl yazar olunur?" Sorusunun sırası, şimdi.. Bir yer altı suyunun yerin derinliklerinde damla damla oluşması gibi.. Sonra avuç avuç çoğalması gibi.. Sonra çölleşmesi, yeraltında ırmaklaşması gibi.. Sonra, yerin zayıf bir yerinden "kaynak" olup fışkırmadı gibi.. "YAZAR", bir kaynağın oluşumu gibi doğar.
-KEREM GİBİ, YAN YANA, 41 YIL...
-"YAZARLIK", bir "YALNIZ ADAM" işidir. YAZAR DEMEK, "YALNIZLIK" demektir. Kalabalıklar, içinde yalnızlık.. "Yalnızlık"ı çok hoş bulmasam, bunca yıldır yazar mıydım?
-Bütün güzel sanatlar gibi "YAZARLIK; BİREYSEL BİR SANAT’tır. "Tek Kişilik"tir. Plâtonik aşklar gibi..
-Sözcükler bana, ben sözcüklere hiç ihanet etmedim.. "SÖZCÜKLERİME hiç kötüye kullanmadım..
-"YAZI", 'değirmen misali dönen başlar' için keyif demektir. "Haz" demektir, bir tanımlanamaz "şehvet" demektir; pranga gibi sürüklenen "çile" demektir..
-"YAZI" demek çıldırasıya sevmek demektir; yazı demek, "hasret"demektir.
-BİR HOŞUM BUGÜN..
-Aklımdan, gönlümden, ruhumdan, parmaklarıma geçen; parmaklarımdan "Sevgilim Optima"nın tuşlarına kırk bir yıldır dökülen/milyonlarca, milyarlarca "harf", "sözcük" bugün buradalar.. Çıkıp gelmişler, "Babalarının kırk birinci yılına.. Yüzlerce "Başyazı" sütunundan, yüzlerce "Dün-Bugün-Yarın" sütunundan, yüzlerce "ışık" sütunundan dökülüp gelmişler.. Son on beş yılın her haftasından; "Pazartesi Yazıları", sayfalarında adı anılan kim varsa yanlarında alıp gelmişler.. "Büyücüler"den "Sarhoşlar"dan "Dilenciler"den cümle kişilerimi yanlarına alıp.. "Sarışın Bulutlar"dan,"Oy Deli Deli" den kimi bulmuşlarsa alıp gelmişler.. Kasap Sinan Sokağı'ndan,İstanbul Caddesi'nden, Matbaacılar Sokağı'ndan, Eğitim Enstitüsü'nden, Kız Öğretmen'den, Fatih Çarşısı'ndan, Boz Dağ yamaçlarından, soğuk matbaa izbelerinden, maden ocaklarından, mermer dağlarından kırk bir farklı Seyit getirmişler.. "Usta'ya bir gönül borcumuz vardı da.." Diyerek..
-BİR HOŞUM BUGÜN… BİR HOŞ!
-Ateş basıyor yüzümü, al al.. Üşümeler geliyor ıpıl ıpıl ..Haz cenderesindeyim.. İçim içime sığmıyor.. Buralara gelebileceğimi ,41 yıla ulaşabileceğimi birileri on yıl yirmi yıl önce söyleseydi, inanmazdım…Oldu işte..
-Ey "AŞK"; Ey "SEVDA"... Senin nelere gücün yetiyor..
-EY YAZI.. "Sen ne efsunkâr imişsin.." Bir kez daha gelmek mümkün olsaydı cihana, yine sana sevdalanırdım.
Ben de bir hoşum bugün. Sayın Uğur Özteke Babam ile ilgili bir yazı dizisi hazırlayalım dediği günden beri içim içime sığmadı. Kısmet bu güne imiş.
Yattığın yer nur olsun babacım..
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
mevlüt mülayim
31-08-2021 12:42Allah rahmet eylesin Mekanı Cennettir inşallah Seyit ağabeyimizin.