TECRÜBE
30 Kasım -1, Pazartesi 00:00Allah ve Resûlü Müslümanların işlerinin şura (istişare) ile olduğunu bildirmişler,([1]) görüp-geçirmiş tecrübe sahiplerinin bilgi ve becerilerinden faydalanılmasını emretmişlerdir.
Peygamber Efendimiz; “büyüklerine saygı göstermeyenler bizden değildir”([2]) buyurmuştur. Buradaki büyük akıllı ve tecrübe sahibi insanlardır. Yoksa Mevlânâ Hazretlerinin belirttiği gibi “saçı sakalı ak olan” değildir. İnsan akılla pir olur, saçı sakalı ağarmakla değil. “Gençler bilseler, yaşlılar yapabilseler” denmiştir. Onun için yaşlıların tecrübelerinden, gençlerinde aksiyonundan faydalanılarak yapılan işler güzel ve eksiksiz olur.
Mevzuumuzla ilgili söylenmiş güzel sözlerden bazıları:
“Genç iken dünyayı, olgun iken memleketimi, kocayınca ailemi, ölürken de kendini değiştirebileceğimi anladım.” Atasözü
“Yaşlanarak değil, yaşayarak kemale erilir. Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.” Şehabettin Şimşek
“Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş açınız genişler.” Bergman
Biz yakın tarihte, tecrübe sahiplerinin dışlanmasının faturasını koskoca bir imparatorluğu toprağa gömmek suretiyle ödedik.
Enver Paşa hırslı, hırçın ve saraya damat olunca, daha tümgeneral iken, hem Başkomutan vekilliğini (padişah vekilliğini), hem harbiye nazırlığını, hem de genelkurmay başkanlığını kendinde toplayınca, birazda benden rütbeli asker fazla karşıma çıkmasın düşüncesiyle,([3]) “orduyu gençleştirme” bahanesiyle tecrübeli ve yaşlı, saçını sakalını savaş meydanlarında ağartmış 1100 subayı ordudan ihraç edip emekliye ayırdı,([4]) bazılarının da rütbelerini indirdi.
Subay kıtlığından albaylar kolordulara, yarbaylar tümenlere komuta etmek mecburiyetinde kalındı. Akabinde Balkan Savaşına, Çanakkale Savaşına ve İstiklal Savaşına girildi, Cemal Paşa’nın hatıralarında belirttiği üzere cephe ve cephe gerisinde 3 milyona yakın insanımız şehit oldu ve neticede Osmanlı Devleti Aliyyesinden elimizde küçücük bir vatan parçası kaldı.
Sultan ll. Murat Han Varna zaferinden sonra savaş meydanını gezerken ölen düşmanların hepsinin genç olduğunu görüp; “içlerinde hiç aksakallı yok” demiş Yanındaki Azep Bey de; “Sultanım aksakallı olsa bu hale düşerler miydi”([5]) demiş. Yani aksakallı, tecrübeli, Osmanlıyı bilen insanlar olsa bize çatmazlar ve bu hale de düşmezlerdi demek istemiş.
Halkımız arasında “şapa oturmak” diye bir tabir vardır. Bu söz tecrübenin önemini dile getiren bir deyimdir.
Bahri Ahmer (Kızıldeniz) de şap adaları (beyazımsı kum yığınları) oluşurmuş, bunlar denizin üstüne çıkmaz, hemen birkaç metre altında olur ve sık sık yer değiştirirmiş.
Tecrübeli olmayan kaptanlar özellikle denizin dalgalı olduğu zamanlarda bunları görmez, bilmez gemisini şapa oturturmuş. Yemene giden askerlerimiz sık sık buna maruz kalırlarmış.([6])
Kayseri'de yol çalışması yapılıyormuş. Köylüler eşeğin birini salıp geçtiği yerden yolu geçiriyorlarmış. O sırada oradan geçmekte olan Amerikalı bir mühendis görmüş bunları. Merak edip gidip yanlarına sormuş; “kolay gelsin, ne yapıyorsunuz?” Köylüler; “yol yapıyoruz” demişler.
Amerikalı; “ama bu eşeğin gittiği yerden yolu geçiriyorsunuz, bunun sebebi ne?” deyince, köylüler; “bu eşek yaşlı ve tecrübeli bir eşek, defalarca bu dağlardan gelmiş, geçmiş, yolun en kese ve kısa yerlerin i o çok iyi bilir, onun için onun gittiği yerden yol yapıyoruz” deyince, mühendis; “peki eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?” demiş, köylüler; “bundan bizde çok, ama şayet bulamazsak o zaman Amerika’dan mühendis getiririz” demişler!..
Dipnotlar:
1-Şûrâ Sûresi, 38.
2-Tirmizî, Kıyâmet, 11 (2442).
3-Ahmet Kemal Üçok, “Görüp İşittiklerim” Okuyan Adam yay. Ank. 2002, s. 500.
4-Liman von Sanders, “Türkiye’de Beş Sene”, Yeditepe Yay. 2. Baskı İst. 2006, s. 31.
5-Osmanlı Fıkraları. Ö. Faruk Yılmaz. Osmanlı yay. ist. 2000 s. 18.
6-Zeki Ehiloğlu, “Yemende Türkler”, Kitabevi Yay. İst. 2001, s. 44.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.