VAKİT BİRLİK VE DİRLİK VAKTİDİR
01 Eylül 2018, Cumartesi 09:36Malazgirt Zaferinin muhteşem sonuçlarını iliklerimize ve dokularımıza kadar hissetmenin ve içimize sindirmenin vaktidir. Anadolu’nun kapılarını bize ömür boyu yurt/vatan diye emanet edenlere karşı bu emanetin sancı ve sorumluluğunu nesilden nesile aktarmak ve temizce taşımak zorundayız.”Size öyle bir yurt bırakıyorum ki ebediyen Türk yurdu kalacaktır” sözü boşuna söylenmiş alelade bir temenniden asla ibaret değildir. Bu söz bin yıllık kardeşliğin temel felsefesidir.
Sadece Malazgirt’le sınırlı olmayan tarihi tecrübelerimiz bize Çanakkale’yi, İstiklal Harbini,15 Temmuz’u ve daha öne gidersek ümmet bilinci öncüllüğünde Mekke, Medine, Endülüs’te yaşananlar ve İslam ahlakı hep bize kalan hayatımızın öznelleridir.
Bizim medeniyetimizin kodlarında insan sevgisi ve muhabbeti vardır. Mıknatıs gibi çeken ikna kabiliyetimiz ve örnek yaşantımız vardır. Lakin bugün bu hasletleri yeniden yaşayabilecek bir eğitim ve programa da ihtiyaç vardır. İnsana sunulan hizmetler onun toplumsal değerlerin kapsamında rolünü de belirler. İnsan toplum kategorisinde rolüne uygun bir davranışı akıl mantık süzgeci ve din’in birey ve toplumsal yürek sorumluluğunun öngördüğü ilkelere ve prensiplere sadık kalarak yüklendiği davranışları sindirme ve yaşantısına uygulamasıyla vasfını kazanır. Yani eğitimle kazanılanlar ancak insanın şahsiyetinin yansıttığı davranış biçimleridir. Öyleyse toplumsal bir ivmenin hareket kabiliyetine dönüşmesi sosyolojik bir yaklaşımla eğitimin millet olma bilincinde yüklendiği değer armonisinin yüreklere sinmesiyle oluşacak bir ritim yakalamasıyla gerçekten millileşir ve o toplum bir zincirin halkaları gibi birbirine kenetlenir.
Yıllar yılı bu toplumun eğitim ve millileşme adına bir birine kenetlenmesini sağlayan departmanlar üzerinde sayısız çalışmalar yapıldı. Her seferinde batı toplumlarının gelişim aşamalarındaki sıçrama değişimleri dikkate alınarak çağdaşlık seremonisi başköşe edildi. Toplum değişmelerde tarihi hakikatler inkâr edilemez lakin her yüreğin inandığı ve bağlandığı değerleri vardır. Töre ve adet gelenek ve ananeleri kaçınılmazdır. Batı toplumları Hıristiyanlık motifiyle bir görünseler de bir Almanı İngiliz ve Fransız’dan ayıran nevi şahsına münhasır özellikleri vardır. İşte bizde yanlış olan bu değer özünün yanlış mecralara yol aldırılmasıydı. Neticede batıya özgü kapitalizmin ayak izi gelişmeleri sorgusuz sualsiz süzgece tabi tutulmadan alındı, devrimler adı altında uygulandı, kökten yapılan değişiklik hamleleriyle bağımızdan koparıldık ve yeni bir enstrümana konu mankeni olduk.
Bu değişimle hayatımıza estirilen batı rüzgârları bizi sam yeli gibi kuruttu. Altüst olan duygu düşünce hislerimizle kendimize yabancılaşmanın dahası uzak kalmanın sancısını yıllar yılı çekiyoruz. Ne zamanki milli bir hamle ile halk kendi benliğine dönme ve kilitlenmenin kararını verdi, işte o zamanda dışarıdan her şeyimize yönelik müthiş bir saldırı başlatıldı.
Bu saldırıların temel gayesi hegemonyasını ve sömürge imparatorluğunu kaybetmek istemeyen kapitalist azgın canavarların topyekûn yaşadığı tükenmişlik korkusu idi. Şu anda bir büyük ekonomik saldırı ile karşı karşıyayız. Bu saldırının dozunda Trump yönetimi ve evangelist/Siyonist hamle vardır. Ehli küfür olan bu azgın sarı yosma kendisine kafa tutan ve Ortadoğu’da bende varım diyen Türkiye ve İran’ı hedef alarak aradan çıkarmak istiyor.Yani bir diğer tabirle buraların tapusunu istiyor.Çünkü yaklaşık yüz yıl öncesi yapılan gizli kapaklı istişare ve anlaşmalarla bir olup bittiye içinde bulunduğumuz zor durumdan istifade eden bu sünepeler şimdi de bunu ebediyen uzatmanın telaşındalar ama hiç beklemedikleri bir mukavemetle karışılacaklarını ummadıklarından İngiliz deli danası gibi sağa sola salya akıtmaya başladılar ve şirretliklerini uluslararası hukuku hiçe sayarak göstermeye başladılar.Ayrıca içimizdeki İrlandalılarda bir bir kendilerini gerek basın yoluyla gerek değişik yollardan ifşa edip milli hükümete karşı kışkırtıcı beyanlarını kusuyorlar.Başta FETÖ’cü mahluklar olmak üzere dışarıya bağlı emir kulları önlerine konan kemikleri hem yalayıp hem de istenilen konuşmaları dikte etmek suretiyle görevlerini ifa ederken biz vatan sevdalılarına büyük iş düşmektedir.Bizim bu aşama da en başta yapmamız gereken Malazgirt Zaferindeki gibi milli birlik ve beraberliği koruyacak adımları sağlam tutmaktır.Paramızın kullanılması,israftan kaçınma,gereksiz harcamaları kısma, ihtiyaç sahiplerine yardımcı olma ve tasarrufa yönelik tedbirler bizim dışa bağımlılığımızı en aza indirecektir.
Vatan millet din ve devletin geleceğiyle ilgili iman şuurunun kazanılması en büyük nasiplerdendir. İsraf ve gösterişten kaçınma, helal lokma arzusu, çalmadan çırpmadan, insanlık görevini yapma, toplumsal duyarlılık bize örnek bir kimlik edindirecektir aynen eski Türk seciye ve ahlakında olduğu gibi. Lüks düşkünlüğü ve şöhret hastalığı aşağılık kompleksi toplumu sarsmaktadır. Bunlardan ancak iman şuuru ile kurtulunur.
Kavilden fiiliyata doğru atılacak adımlar bizlere üstünlük kazandıracak üzerimize düşen vazifeyi yapmamız ve kenetlenmemiz birlik ve beraberliği güçlendirecektir. Hepimiz ülkemizin iyi seviyelere gelmesini istemiyor muyuz? Öyleyse sevdası Türkiye olanların hedefi Ulu batlı Hasan gibi bayrağı burçlara dikmek olmalıdır.
Topyekun bir milli seferberlikle aynen kurtuluş savaşındaki gibi el ele omuz omuza vererek biz bu savaşı kazanırız.Hem ekonomik hem de yaşadığımız bu kültürel savaşlarda kazanacağımız başarılar bize yeniden Anadolu’nun ebedi tapusu ve mührünün taşıyıcısının biz olduğumuzu tescil eder.Ellerinden gelse bizi yeniden Asya’ya sürme heveslileri bu arzularına asla ulaşmayacaklardır.Biz ne yaptığımızın millet olarak farkını varıp anladığımızda bizi yeryüzünde hiçbir kuvvet yıkamaz.Gönül bağı bir ise aşılamayacak hiçbir dağ yoktur.Fiemanillah.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.