Virüslü Günlerde NE HALDEYİZ…
05 Mayıs 2020, Salı 09:45Virüs bize, biz virüse alıştık gibi. Hafta sonlarını bayramla birleştirip içerde kalıyoruz. Daha da kalacak gibiyiz.
Toplumun çoğu virüs kurallarına uyup maske takıp sosyal mesafeyi iyi ayarlıyorlar.
Bazılarının umursamaz tavırları insanlara sıkıntı veriyor.
Virüsten önce nasıldık, şimdi nasılız?
İnsanların kendini sorgulaması gereken bir süreçten geçiyoruz. Ne gereği var yaa..
Biz hep doğruyuz, biz her şeyi biliriz.
Biz adaletliyiz, biz insaflıyız, biz vicdanlıyız. Bizim yaptığımız her şey doğrudur. Bu yüzden kimse bizi eleştiremez. Eleştiren olursa Koro halinde canını yakarız.
Heyhaaat! Sanki biz kul değiliz.
Efendim biz inançlı mıyız? Eveeet.
Yaptıklarımızı, her şeyi ama her şeyi bilen bir rabbimiz var. Çok şükür.
Yahu Beyler! Siz kandırırsanız sadece insanları kandırırsınız biraz kendinize gelin.
Ben bunları niye yazıyorum. Siyasiler aklıma geldiği için.
Bizi iktidarıyla muhalefetiyle ayrıştırıyorlar. Muhalefetin sesi pek çıkmıyor. Nasıl çıksın ki?
Bir medya düşünün ağız birliği etmişçesine muhalefetin düşüncelerine hiç yer vermiyor. Hani biz lafa gelince demokratik ülkeyiz ya. Beğenmesek de kızsak da muhalefetin görüşlerine yer vermeliyiz. Hem de gerçekçi ve adaletli. Empati yapalım. Bütün medya, sadece muhalefetin dediklerini dile getirse… biz o günleri de yaşadık nefret ettik. Sizin hoşunuza giden şeyler, başkalarının hoşuna gitmeyebilir. Orta yolu bulacaksınız.
Burdur’un Yeşilova’sında belediye başkanı ve eşi silahla yaralanıyor. Önce kapıyı açan belediye başkanının eşine yani kadına sıkıyorlar. Sonra içeri girip belediye başkanını vuruyorlar. Efendim günler sonra azmettirici otel sahibi falan diyorlar. Anlıyorum ki belediye başkanı ana muhalefetten.
Tersi olsa, iktidarın belediye başkanını ve eşini vursalar, anında televizyonlarda altyazı ile haberiniz olurdu. Sayfa sayfa yer bulurdu gazetelerde.
Onun için diyorum ki, insanlar önce kendi vicdanlarında aklanıp, vicdanlarında adaleti temin etmelidir.
Ana muhalefet genel başkanı veya parti sözcüleri hükümete bir eleştiri getiriyorlar. Hiçbir kanal vermediği için ne dediklerini öğrenemiyoruz. Bizde Kablo TV var. Sadece muhalif kanal Fox TV var. Onu da pek seyretmediğim için, muhalefet kesiminin ne dediğini bilmiyoruz.
Ama iktidar tarafından muhalefetin söylemlerine karşı bütün tepkileri, kaç kişinin tepki verdiğini biliyoruz. Yahu diyorum bu muhalefet acaba ne demişte bu kadar insan televizyonlarda tepki veriyor.
Yahu insanda biraz vicdan olur. Muhalefetin ne dediğini söylersiniz. Tepkinizi dile getirirsiniz.
TRT nin teleteksine sık bakarım. Bütün iktidarın, muhalefete tepkilerini “tepki gösterdi” diye yazıyor. Bir kere de muhalefet iktidara tepki göstersin onu da yazın. Hakkı yok mu yani?
Bunları niye yazıyorum. Yahu milletçe gittikçe birbirimizden kopuyoruz, ayrışıyoruz üzülüyorum.
Korona virüsü ile ilgili Cumhurbaşkanım konuşuyor. Bir bakıyorum ana muhalefet başkanının konuşmaları geliyor. Vallahi hat karıştı zannediyorum.
Meğer bilinçli konmuş, dört geçek dört yalan diye görüntülü ekrana geliyor. Birden virüs konuşurken ve millete hitap ederken, nasıl muhalefete yöneliniyor. Ayrıca bir program yapın. Muhalefet ne demişse, hepsini söyleyin. Yalanlarını sıralayın.
Oy gailesi sıkıntı veriyor. Biz yaş itibarıyla tecrübeliyiz. Milliyetçi ve muhafazakar görüşe sahibiz. Ama vicdanımız hep haktan ve adaletten yanadır.
Bakın 12 Eylül öncesinden size bir tablo çizeyim. Allah bizi bir daha o günlere döndürmesin.
12 EYLÜL 1980 ÖNCESİ…
Siyasiler ülkem insanını gerdikçe geriyor. Ayrıştırıyor. Özellikle gençlerimiz SAĞCI ve SOLCU diye iki guruba ayrıştırılıyor. Sağcısı da solcusu da bizim evlatlarımız. Siyaset neredeyse ilk okullara girecek.
Liselerde her gün sağ sol kavgası oluyor. Üniversiteler adeta paylaşılmış. ODTÜ solcu, Ankara Üniversitesi sağcı, Siyasal Bilgiler Fakültesi solcu, yanında ki Ankara Hukuk sağcı…
Öğrenciler solcu ise solun hakim olduğu üniversiteleri, sağcı ise sağın hakim olduğu üniversiteleri tercih edip oralarda okuyor.
Gençler biraz daha ileri gidiyor. Ve en kötüsü oluyor. Birbirlerini öldürüyorlar. Kardeşin kardeşe ideolojik düşmanlığını yaşıyoruz. Sağcı ölmüşse solcular oh çekip karnını kaşıyor, solcu ölmüşse aynı şeyi sağcılar yapıyor.
Mahalleler, semtler, ilçeler neredeyse iller parselleniyor.
Beyler canlar gidiyor canlar. Giden canlar bizim canlarımız. Siyasiler aldırış etmiyorlar.
Bir sağcı gazete, solcu ölmüşse küçücük bir yazı ile yer veriyor. Bir solcu gazete, sağcı öldürülmüşse küçücük yer veriyorlar. Kendi görüşlerinden öldürülünce manşetlere taşıyorlar.
Ankara Kızılay, Zafer çarşısı önünde yürürken,(1979 senesi) önümdeki birini dört beş kişilik bir gurup gelip ensesinden vurup öldürüyorlar. Herkes kaçışıyor. Yere yığılan öğrenci olduğunu zannettiğim kişinin yanına gidiyorum. O bakışı hiç unutmuyorum. Unutmayacağım. O çocuk solcu mu, sağcı mı hiç umurumda değil.
Can çekişiyor. Sağcı olsa ne yazar, solcu olsa ne yazar.
Biz bunları yaşadık. O dönem yaşadıklarım roman olur.
İşte bunun için diyorum ki iktidarıyla muhalefetiyle kenetlenmek zorundayız. Ötekileştirmemeliyiz.
Siyasilere düşen görev birleştirici olmalıdırlar. İşte burada sıkıntı var. Bir Cumhur ittifakı, bir Millet ittifakı arabası var. Bu arabalara binenler benim ülkemin insanı. Bu arabaların şoförleri siyasiler. Yapmayın bu arabalar hiç karşı karşıya gelmesin.
Trafik kurallarına uygun, bir o araba, bir bu araba öne geçsin, hatalı SOLLAMA ve hatalı SAĞLAMA yapmayın.
Gittiğimiz yol hep aydınlık olsun. Kol kola gidelim.
Şu virüslü günlerde yaradan bizleri korusun ve virüsten kurtarsın.
Şu mübarek Ramazan ayında, kalbimize adaleti, yardımı, sevgiyi, saygıyı, kardeşliği rabbim nakşetsin.
Kalın sağlıcakla.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.