YARGIDA YÜKSEK GERİLİM HATTI
17 Haziran 2016, Cuma 08:47Hükümet yeni bir yasayla Yüksek Yargıda değişikliklere gidiyor.
Yüksek yargı deyince Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay aklımıza geliyor.
Daire sayıları, personel sayıları azaltılıyor. En önemlisi Yüksek Yargıya üyelik 12 yıl ile sınırlanıyor. Bana göre bu süre bile fazla. Yani artık emekli olana kadar (65 yaş) yüksek yargıda kalınamayacak.
Neden yargıda yüksek gerilim hattı dedim? En tehlikeli yargıdır yüksek yargı. Elinden bazı imkanları alınanların ne yapacağı belli olmaz.
Maalesef yıllardan beri bu yüksek yargı ideolojiden kurtulamadı. Verdiği kararlar buram buram ideoloji ve siyaset koktu. Yargı öyle bir hal aldı ki, YASAMA VE YÜRÜTME’nin önüne geçti. Adeta onlara yön verir hale geldi.
Bir ara meclis kanun çıkaramaz oldu. Çıkarılan kanunlar hep iptal ettirildi.
Seçimle demokratik şekilde iş başına gelenlerin eli kolu bağlandı..
Birkaç örnek vereyim. Meslek liselerine üniversite yolunu kapatan uygulama yüksek yargının üç maymununa takıldı. İmam-Hatip okulları için tüm meslek liselilerin üniversiteye girişi çıkarılan yasa ve yönetmelikle engellendi. İnsanlar adalete güvenini yavaş yavaş kaybetmeye başladılar.
Bir başörtü meselesi çıktı. Yargı siyasi simge diyerek başörtülü kızlarımızın üniversitelere girişini engelledi. Kızlarımız mağdur oldu. En kötüsü okumaları, hayatları engellendi.
O zaman sormuştum. Acaba aynı düşüncede olan erkekler üniversitede okurken kızlar neden başörtüsü sebebiyle okuyamaz diye. Yasaklar nedeniyle başörtüler büyüdü. Toplum kutuplaşmaya başladı. Bunun sebebi de yine yargıydı. Vücudunu teşhir eden insanların çağdaşlık adı altında üniversitelere alınırken, başörtülü olanların gerici, yobaz suçlamasıyla yasaklara takılmasını anlamak mümkün değildi.
Abdullah GÜL’ün Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 dayatmasıyla karşılaşması, ana muhalefetin anayasa mahkemesi bizim dediğimiz gibi karar almazsa KAOS çıkar deyişlerine, tehditlerine boyun eğmesi yargı adına inanılmaz bir karanlıktı. Ne oldu? Yasa halka gitti. Cumhurbaşkanını artık halk seçiyordu ve yargı dayatması sonucu BAŞKANLIK sisteminin ilk adımları atıldı. Eski hukukçu Sabih KANADOĞLU 367 meselesinde kanal kanal dolaşıp adeta yüksek yargıyı dizayn ediyordu.
Danıştay’ın özelleştirmelere taş koyması PTT’nin, PETKİM gibi kamu kurumlarının, bir türlü anlayamadığım KAMU YARINA UYGUN GÖRÜLMEMİŞTİR gerekçesiyle ülkenin milyarlarca dolar zarara sokulması ve özelleştirmelerin gerçekleştirilememesi yargı adına bir katliamdır. Nihayeti bu kurumlar değer kaybedip daha ucuza gidince bunun neresi kamu yararı oluyor anlamıyoruz. İşte bu kararlarda buram buram ideoloji ve siyaset kokuyordu.
Son bir örnek MHP ile ilgili. Yönetmelikte yazan bir uygulamayla MHP’li muhaliflerin kongre istemeleri, konunun yargıya gitmesi. GEMEREK TOSYA Hakimlerinin ve Ankara İcra Mahkemelerinin ve de sonunda YARGITAY’ın işe bulaşmasıyla içinden çıkılmaz adaletsiz bir durum haline getirildi. Yasanın yönetmeliğin uygulamasına, yargı dur dedi. Hayret ki ne hayret…
Dedik ya yüksek yargıya dokunmak yüksek gerilim hattına dokunmak gibidir.
Mısır’da seçimle iş başına gelen MURSİ halk asgari ücretle geçinmeye çalışırken aylık 25.000-40.000 euro maaş alan hakimlerin maaşlarını, saltanatlarını, sosyal haklarını kısıtlayınca kendi sonunu hazırlamış oldu. Askeri darbeye destek veren yargıyla MISIR’da demokrasi askıya alınmıştı.
Yargı ile ilgili yazacak o kadar çok şey var ki. Aslında Türkiye’deki hukuk ve adalet sistemi KEYFİYETE dayalı idi. Yıllarca süren MİRAS davaları, kravat takan suçluya ceza indirimi, artis bozuntusunu bir celsede boşayan, vatandaşı ölene kadar boşamayan bir hukuk sistemi ile karşı karşıyayız.
Geciken adaletin adalet olmadığını biz biliriz ama hakim ve savcıların bilmediğini de biliriz.
Hükümetin yüksek yargı ile ilgili düzenlemesini destekliyorum. Ama bu yargının SİYASALLAŞMASINI önlemelidir. Yoksa örneğini yaşadığımız PARALEL yapının başka bir versiyonu ile karşılaşırız.
Fatih Sultan Mehmet’in sözleri ile konuyu sonlandıralım. “Kadı satın alınırsa adalet ölür.. Adalet ölürse; Devlet ölür” diyen yüce padişah…
Yani çıkacak yüksek yargı düzenlemesinin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Özellikle ana muhalefetin çatlak seslerini de şimdiden duyar gibiyim..
TEŞEKKÜRLER BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
14 Haziran Salı akşamı Büyükşehir Belediyemiz basın mensuplarına iftar yemeği verdi. Nerede mi? kendi tesislerinde. Necmettin Erbakan Parkındaki tesislerinde… Dışarıda ki otellere, restoranlara, para saçacağına, kendi tesislerinde bu işi yapması, tasarruf etmesi, tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan paranın çar-çur edilmemesi beni ziyadesiyle memnun etti. Böyle bir tesisi belediyeye kazandıran ve böyle bir tesiste iftar yemeği veren, bu hususta tüm emeği geçenleri kutluyorum.
Basın mensuplarının karnı doydu. Gözleri konusunda yorum yapmayacağım.
Gazete yazma işini hatıra binaen yapan biri olarak, kendime her şeyden önce İNSAN gören biri olarak, korkuyu Allah korkusu olarak bilen biri olarak gördüğümüzü bildirdiğimizi her ne pahasına olursa olsun yazmaya devam edeceğiz.
Bundan 10 yıl önceki ilk yazımda ‘Kalemimi bir buçuk etli ekmeğe satmam’ demiştim. Şükürler olsun rabbim bizi mahcup etmedi. İnşallah etmezde…
Ne yaparsak yapalım, ben yazımı kalemle yazıyorum, bilgisayarla değil… Bu sebeple kalemin ucu sivri oluyor, bazen birilerini rahatsız edebiliyor. Eh buda kadı kızı meselesi.
Bunları niye yazdım… Yazılarımız bazen insanları rahatsız ediyor. Onlarda tepkilerini dile getiriyorlar… Bazen bu hakaret noktasına varabiliyor. Bizde gereken cevabı layık olduğu şekilde veriyoruz…
Büyükşehir belediyemizin iftarı sebebiyle kendimizi de ifade etme durumunda kaldık. Hepinize hayırlı ramazanlar, helal lokmalar ve sağlıcaklar diliyorum. Esen kalın..
GÜNÜN MEZAR TAŞI YAZISI:
Genç yaşında ömrü bitti nihayet
Üç yavrusu Hüdaya emanet.
Hamdi Eşi Kadriye Balatekin
Doğum: 1340
Ölüm: 1963
M.B.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.