YENİ PARTİ ÇALIŞMALARI TAM GAZ
18 Ekim 2019, Cuma 08:51“Barış Pınarı Harekatı” sona erinceye kadar “beklerler/ beklemeleri gerekir” diye, düşünen insanlar vardı.
Böyle düşünenler yanıldı..
Bekleyen yok, bekleme de yok. Erteleme de yok. Vazgeçme ise sözkonusu dahi değil.
Ak Parti’den ayrılarak yeni parti kuracaklarını açıklayan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu daha önce belirledikleri takvim doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor. Anlayacağınız takvim işliyor. Yeni partilerin tüzük ve program çalışmaları üzerinde son değerlendirmeleri yapıyor ilgili taraflar.
“Barış Pınarı Harekatı” devletin ne kadar en önemli gündemi ise, siyasetin en önemli gündemi de yeni partiler. Ülkenin içinde bulunduğu kritik ve tarihi süreç karşı tarafı daha da hırslandırmış ve kamçılamış görünüyor. Anlayacağınız “Krizden belki fırsat doğar” anlayışı ile hareket ediyor Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu.
Programında son anda şayet bir değişikliğe gidilmezse Ahmet Davutoğlu bugün Manisa’da olacak.”Şehzadeler Şehri” dediği Manisa’da bir kaç gün kalıp kuracağı yeni partiye son şeklini verecekmiş. Bu arada evet, Manisa tarih ve bir şehzadeler şehri.
Ahmet Davutoğlu kanadı yeni partinin en geç Kasım ayı sonuna kadar kurulmuş olacağını açıkladı. Yeri gelmişken şunu da söyleyelim : Davutoğlu’nun akıl hocalarından birisi de galiba kendisinin başbakanlığı dönemindeki danışmanlarından Etyen Mahçupyan..Davutoğlu, geride bıraktığımız günlerde bu zatın evinde ailecek kaldı. Ayrıca Davutoğlu doğal olarak bir çok isimle de görüşüyor. Mesela, Ufuk Uras’la da görüştü. Anlayacağınız “yerli ve milli” olsun ya da olmasın, Davutoğlu herkesle görüşüyor ve muhtemelen de kuracağı partiye görüştüğü adamları davet ediyor.
Şimdi doğal olarak soracaksınız “Davutoğlu, Konya’da kiminle görüşüyor?” diye.
Burda durum vahim..
Davutoğlu’nun 2015 yılında eğitim durumuna, bilgi ve kapasitesine bakmadan milletvekili yaptığı, parti yöneticisi yaptığı ve yakın zamana kadar da Davutoğlu’nun Konya’daki konutunun müdavimi olanlar, kapıda nöbetçi gibi duran siyasetçiler ondan “köşe bucak” kaçmaya başladı. O dönemin Davutoğlu yağcıları, şimdi dört bir yana haber salıyor ve gazetelerde kendisiyle ilgili haber yapılmasını bile istiyor “Ben reisciyim” diye. Anlayacağınız Hoca kendi memleketinde ihanete uğradı ve yalnızları oynuyor. Arkasında görünen tek isim eski il başkanı Musa Arat. Onun bagajı da şaibeli yüklerle dolu.
Davutoğlu cephesinde durum böyle..
Ali Babacan cephesine gelince..
Babacan daha önce “Takvimler 2020’yi göstermeden tüzel kişiliği kurmak istiyoruz” demişti. Bu yolda tam gaz ilerliyor. Babacan, yol haritasını açıklarken “Türkiye’nin krizi atlatabilmesi için paraya ihtiyacı var. Ben bu parayı bulurum” da demişti. En başta söyleyelim: Babacan’ın teşhisi bize pek isabetli gelmiyor. Türkiye yıllardır sıcak paraya adeta esir edilen bir ülke. Ülkenin bu anlayışla düzlüğe çıkması mümkün değil. Bu ülkenin her şeyden önce üretmesi gerekiyor. Her alanda üretmek dolayısıyla parayı kazanarak kullanmak gerekiyor.
Davutoğlu ve Babacan’ın yeni parti kurmaları “Kesin”e yakın bir noktada duruyor.
Bu fikirlerinden vazgeçmek şöyle dursun, bekleme ve erteleme de sözkonusu değil.
Peki ne olur?
Fazla bir şey olmaz.
Hem niye olsun ki?
Kendilerinin döneminde bir takım sorunların sebebi olanlar şimdi sorunların çözüm kaynağı mı olacak? Böyle bir maharetleri varsa bunu neden daha önce yapmadılar? Ülke yanarken ağzını açmayanlar, topu taca atanlar yeni parti kurarak sebebi olduklarını sorunları çözeceklerini en azından söylememeli. Milleti bu kadar “salak” yerine koymamalılar. Sonra adama sorarlar: “Daha önce nerelerdeydiniz?” diye.
Biz demiş olalım : Bu millet geçmişteki icraatlarından dolayı bildiği, denediği siyasitçileri bir daha olağanüstü durumlar olmadığı takdirde görmek ve denemek istemiyor. Yani “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diye düşünür bu millet.
Bu yazıyı yazmadan önce Ankara’da siyaseti iyi bilen bir dostla telefonda uzun süren bir görüşme yaptık.. Farklı konular üzerinde konuştuk. O arada gündemde olmasından dolayı Davutoğlu ve Babacan’ın kuracakları partilerle ilgili fikrini de sordum.
Şöyle dedi : “Teveccüh kazanmaları zor. Öyle bir hava yok ülkede. Arkalarında bir rüzgar yok. Herhangi bir heyecan uyandıramadılar. Sürükleyici olmaları mümkün değil. Türkiye’nin gelecekteki yöneticileri burdan çıkmaz. Kendi şehirlerinde bile yıpranmış insanlarla hareket ediyorlar. Ankara’da da, yakın çevrelerinde de sinerji üretecek isim yok. Yorgun adamlarla siyaset yürümez. Yorgun adamlarla siyaset yapılmaz..Diyelim ki parti kurdular seçimlerde 1-2 puan çıkar ya da çıkmaz.”
Ankara’daki dostuma Ak Parti’nin durumunu da sordum.. İşte o cevap: “Toplumsal beklentiler var. Bu her alanda var. O politikilar üretilebilirse Ak Parti bir süre daha devam eder.”
Sonuç: Bu ahval ve şartlar altında kurulacak yeni partiler iktidar olamayacağından dolayı bir müddet sonra, kendilerine yakın gördükleri partilerle birleşmek zorunda kalabilir. Neden mi? İnsanların geçmişi özellikle de siyasetçilerin geçmişi insanın yakasını bir türlü bırakmıyor. O nereye gitse geçmiş icraatları onu bir gölge gibi takip ediyor.Davutoğlu ve Babacan’ın böyle handikapları da var.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.