YİNE ÖLÜM…
25 Ağustos 2020, Salı 08:30Virüs öldürmeye devam ediyor. Konya’dan bahsediyorum.
Bu yazıyı 24 Ağustos Pazartesi öğle saatlerinde yazıyorum. Birazdan gazeteme göndereceğim ve yazım 25 Ağustos Salı günü sizlerle buluşacak.
Yazıya başlamadan evvel, Kadınlar Pazarı civarında bir dükkana telefon ettim. Daha doğrusu oğluna telefon ettim. İhtiyaçlarımı sipariş veriyorum, onlar hazırlıyor, virüs nedeniyle bölgede pek beklemiyorum. Telefonda ki ses ağlamaklı, ağabey babamı bugün virüsten kaybettik dedi.
Yaşıtım, adaşım, aynı kronik hastalığa (diyabet) sahip olduğumuz, Muharrem BAŞOĞUL’u kardeşimizi kaybettiğimizi öğrendim. Üzüldüm çok üzüldüm.
Rahatsız bir oğlu ameliyat olmuştu ve onu aralıklarla kemoterapi için hastaneye götürüyorlardı. Tabii baba götürüyordu. Bir açıklamaya göre virüsü hastaneden kaptığı söyleniyordu.
Bu arada hastanelerin dezenfekteleri ön plana çıkıyor. Herkes başka hastalıklardan dolayı hastanelere gitmeye korkuyor. Yetkililer! Kontrol güvene mani değildir. Sık sık kontrol ediniz hastanelerinizi. Vebal altında kalmayınız. Zira giden can oluyor. ihmali olanlar varsa Allah’a havale ediyorum. Onun İlahi Adaletinden kaçış yoktur.
ÖLENLERİN YAKINLARI HASTALIKTAN ŞİFA BULANLAR…
Lütfen virüsün nereden kapıldığını, kapılabileceğini Allah aşkına açıklayın. Açıklayın da insanlara örnek olsun, insanlar daha dikkatli olsun.
Bu konuda hastalıktan şifa bulan meslektaşım emekli asker Bahri KILINÇEL’e geçmiş olsun deyip kendisini kutluyorum.
Bahri Bey, hastalığa nasıl ve nereden yakalanmış olacağını bütün açıklığıyla medyaya anlatıyor. Maskemi hiç çıkarmam sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uyan biriyim. Tanıdığım birinin vefatı üzerine baş sağlığı için evine gittim ve herkes gibi maskemi çıkardım. İşte benim virüsü kapmamın sebebi bu ihmalimdir diyor. Hastalık sürecinde yaşadığı sıkıntıları, ölümle yaşam arasında gidip geldiğini yazıyor. Tabii bu sıkıntılar pek tarif edilmiyor, yaşanınca nasıl bir melanet olduğu ortaya çıkıyor.
Ancak Bahri Bey bir konuda uyarıda bulunuyor, ben baş sağlığı için gittiğim evde kişinin virüsten öldüğünü bilmiyordum. Söylenmedi diyor.
Yine bir virüs kapma hadisesi.
Sağlık ocağının temizliğinden sorumlu hanımefendi virüsü kapıyor. Belirtiler başlıyor ama kimseye bir şey söylemiyor. Aile ve yan komşuları da bu hastalığa yakalanıyor. Bir kısmı hastanede bir kısmı evde tedavi oluyor.
Virüsü nereden kaptığını bilmeyen ve evine virüs bulaştıran dostum, günlerdir evinde perişan evde ki yaşlı kayınvalide de hastanede… Eve uğrayanlar karantinada.
Bu arada hastanede ki uygulamalardan bahsetmeden geçemeyeceğim. Yaşlı kadının röntgen çekimini falan hastane içinde ki uğranan yerleri maalesef sağlam olan hasta yakını yapıyor.
Yaşlı hastaya refakatçi isteniyor ve sağlam biri hastanın yanında refakatçi kalıyor şuan da kalmakta.
Bu uygulama ne derece doğru bilemiyorum. Garibime gitti. Zira o refakatçi dışarı çıkıp evine gidip geliyor. Refakatçiler değişiyor. Acaba bunlara virüs bulaşmaz mı?
Herkesten bir ricam var. Yakınları vefat edenler yine tekrarlıyorum, virüsün nereden bulaşabileceğini lütfen söyleyin. En önemlisi de vefatın sebebini herkese söyleyin herkes ona göre tedbir alsın.
Bazen vefatlara kalp krizi falan denilip geçiştiriliyor. Ölüm nedenini niye saklıyorsunuz? Tedbirsiz baş sağlığına gelenlerin canıyla oynuyorsunuz. Bakın Bahri Bey ölümün virüsten olduğunu bilmeden taziye evine gidip virüs kapıyor. Ya virüsten ölümün ayıbı mı varda saklayıp başka hastalıklar uyduruyorsunuz? İnsanlara yardımcı olun.
Bilim Kurulu üyemiz maskesini takmayanların CİNAYETE TEŞEBBÜŞ ettiğini söylüyor, memnun oluyorum.
Zira ben biraz daha ileri gidip maskesini takmayıp, birinin ölümüne sebep olan KATİL dir demiştim. Sözümün arkasındayım, ha mermi atmışsınız ha virüs bulaştırarak öldürmüşsünüz cinayet işlemişsiniz ve katilsiniz.
Ne olur vefat edenlerin yakınları, şifa bulanlar üç aşağı beş yukarı virüsü neren kaptığını, kaptığınızı bilirsiniz. Düğünden mi? Vefat ziyaretinden mi? Akraba ziyaretinden mi? Camiden mi? v.b. Ne olur söyleyin insanlar tedbir alsınlar, ölmesinler.
BUNLAR NASIL MUHABİR?
Sağlık Bakanımız basın toplantısı yapıyor. Sonunda ajans, gazete, televizyon muhabirlerinin sorularını cevaplıyor.
Öyle abuk-subuk sorular soruluyor ki gülersiniz. Bir muhabir sağlık çalışanlarına ücret artışlarının ne zaman verileceğine takmış. Her toplantı da soruyor. Belli ki bir yakınının, nişanlısının v.b. dileğini yerine getirip, mutluluk duyuyordur.
Bana göre oturaklı bir muhabir yok. Sorunuzla bakanı sıkıştırın. Nerdeeee …
Ben olsam sorardım Bakana…
- Kaç doktor sahadan istifa ve emeklilikle korkup kaçtı.
- Yine kaç hemşire, hasta bakıcı, hastane çalışanı virüs döneminde işlerini bıraktılar.
- Virüsün yoğun olmadığı illerden, virüsün yoğun olduğu illere personel takviyesi düşünülüyor mu? Zira Konya sağlık çalışanları gerçekten perişan.
-Prof seviyesinde olup, başka branşlar da olan doktorların mesai saatlerine riayetini kontrol ediyor musunuz? Zira bazı doktorların mesaiye gitmediği duyumları geliyor.
- Hastanelerin il bazında denetlenecek heyetler belirlenip tedbirler alındı mı?
- Allah rızası için bir soru daha soracağım, açıkladığınız rakamlar doğru mu? Vicdanınız rahat mı?
- Yasak getirmek isteyip, engellendiğinizi düşünüyor musunuz?
Maalesef medya işin reklamında, şakşakçılığında, sadece medya mı? yetkililerin bazıları da reklam peşinde.
Katıldığım basın toplantılarında sorularım muhatabını rahatsız ediyordu. Sadece muhatabını mı değil, bulunanları da… Herkes de bir çekingenlik…
Şükür şimdi böyle toplantılara ne davet alıyorum ne katılıyorum.
Allah korkusuyla, verdiği ömür kadar yaşamamıza devam edeceğiz.
Kurallara uyun, Kurallara uyun. Allah aşkına uyun.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.