ADALET (1)
02 Haziran 2016, Perşembe 08:42Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul
Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa
Yaşasın kefenimin kefili kara borsa
Necip Fazıl Kısakürek merhumu, Bağdatlı Ruhî merhum da desteklemekte ve şöyle demektedir:
Dünya talebiyle kimisi halkın emekte
Kimi oturup zevk ile dünyayı yemekte
Tarihteki sultanlıkların, krallıkların, imparatorlukların yıkılış, yok oluş sebeplerinin başında adaletsizlik gelir ve bu durumu da Namık Kemal merhum gayet veciz dile getiriyor ve “Eğer bir millette adalet yoksa, en popüler ve en güçlü devlet bile olsa bir gün yerin dibine geçiverir” mealinde şöyle diyor:
Bulunmazsa adalet milletin efradı beyninde
Geçer bir gün zemine, arşa çıksa pâye-i devlet
Şeyh Sadi Şirazî şu sözleri ile orta yolu tavsiye ediyor: “Sertliğin aşırısı kin doğurur. Hoşgörünün aşırısı otoriteyi zayıflatır. Ortayı bulabilirseniz ne küçük görülür, ne de hakarete uğrarsınız.” Konuyla ilgili dünya meşhurlarının da sözleri ve tavsiyeleri var:
“Adaletin bulunmadığı bir ülkede herkes suçludur.” Düverger.
“Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir” Pascal.
“Hukukun en kötüsü suçsuzu korkutandır.” Beydaba.
“Bugünkü kanunlar, büyük sineklerin delip geçtiği, küçüklerin de takılıp kaldığı bir örümcek ağı gibidir.” Balzac.
“Suçlunun berat ettirildiği yerde, hâkim hüküm giyer.”
“Bir mahallede birisi açlıktan ölürse, o mahallenin hepisi onun katilidir.” İbrahim Zahiri.
Peygamberimiz; “Ben adil bir hükümdar zamanında doğdum (İran Kisrası Nuşirvan), adil bir hükümdar zamanında yaşıyorum (Habeş Kralı Necaşi)” buyurmuş, adaletiyle temayüz eden bu iki zattan sık sık sitayişle bahsetmiş, onları övmüş ve gıyaben Necaşi’nin namazını kıldırmıştır.([1])
Adaletiyle dillere destan olan Hz. Ömer’de; bu hususta neye bu kadar hassas olduğunu soranlara: “Nuşirvan kadarda mı olmayayım” dermiş.
Hz. Ömer’in Nuşirvan’ın adaletine şahit olduğu şöyle bir olay nakledilir: İslâm’ın zuhurundan önce, gençlik çağında Ömer ve Sa’d b. Ebi Vakkas çok samimi iki arkadaştırlar. Ömer sahibi olduğu ve çok kıymetli olan iki Arap tayını, daha iyi para verirler diye, İran’da satmaya niyetlenir. Sa’d duyunca, yolların tehlikesini dile getirerek Ömer’e yol arkadaşı olmayı ısrarla teklif eder ve meşakkatli yolculuktan sonra İran’a varırlar.
Bir panayır yerine, cirit oyunlarına benzer gösterilerin yapıldığı yere varınca, emrinde uşakları olan bir genç tarafından ellerindeki Arap tayları zorla alınır ve hafif yollu da darp edilirler.
Bu hakareti nefislerine yediremezler ve pek mahzun ve mükedder şekilde bir han köşesine gelirler. Hancı bu büyük üzüntülerinin sebebini sorar. Onlar da olanları anlatırlar. Hancı:
“Üzülmeyin bu memleketin başında çok adil, hak ve hukuka hele hele yabancıların hukukuna son derece saygılı bir Kisra var. Gidip derdinizi ona anlatın, zaten o her gün bir haksızlık, bir despotluk oluyor mu diye her gün pazar yerlerini, kalabalık mahalleri gezer ve insanları dinler, hakkınızı mutlaka alıverecektir” der.
Ömer ve Sa’d ertesi gün, Pazar yerinde Nuşirvan’a varırlar, buldukları bir tercüman kanalı ile, oğlunun atlarını gasp ettiğini anlatırlar ama, tercüman sadece atlarının gasp edildiğini, söyler, fakat bu zalimliği oğlunun yaptığını söylemez.
Atların iki misli parasını alırlar ve sevinçle hana dönerler. Hancı neticeyi sorar, anlatırlar, paralarını fazlasıyla aldıklarını, suçlunun da bulunacağı garantisinin verildiğini söylerler. Hancı müthiş kızar ve suçlunun belli olduğunu, bu işte tercümanın bir hile yaptığını hisseder ve “gelin benimle” diyerek ikisini de alır ve Nuşirvan’a götürür ve olayı anlatır, suçlunun kendi öz oğlu olduğunu hükümdara söyler. Nuşirvan olaya muttali olur ve “yabancıların istirahatını sağlayın ve yarın kenti terk ederken iki si de ayrı ayrı falan ve falan kapılardan çıksınlar, gitsinler” emrini verir.
Ömer ve Sa’d ertesi günü söylenen kapılardan çıkarken görmüşler ki, birinde Nuşirvan’ın oğlu asılmış, öbüründe de tercüman asılarak idam edilmişler. Böyle bir olaya sebebiyet verdikleri için sevinecekler mi üzülecekler mi bilememişler ve memleketlerine dönmüşler.
Dipnot:
Efrad: Fertler, Beyn: Arasında, Pâye-i devlet: Devletin gücü, derecesi,
1- Ö. Tuğrul İnançer, “Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed”, Sufi Yay. İst. 2010, s.48.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.