Adalet ve Tevazu
03 Ağustos 2019, Cumartesi 09:01Sevgili dostlar tevazu çok önemli bir konu. Özellikle yöneticiler, amirler, müdürlerin, hem koltuk sahibi hem de para sahibi kimselerin sahip olması gerektiği en önemli özelliklerden bir tanesi.
Tevazu neden önemli, geldiğin yeri unutmamak için önemli, gideceğin yerin hep aklında olması için önemli, sana verilen malın, makamın ne ile geldiği kimin izniyle geldiğini unutmamak için önemli.
Günümüzde maalesef çok kalmadı bu kelimenin şöyle dolu dolu hakkını veren. Bakıyoruz yöneticilerimize A Partili, B Partili hiç önemli değil, koltuk sahibi olan kimse hep aynı yerden kaybediyor kendini. Geçen bir tanesinin söylemini duymuştum kardeşini belediyenin şirketlerinden bir tanesinin başına oturtan belediye başkanlarından bir tanesinin, “Orada oturmayı hak ediyor…’
Birisin akrabası olmak makam ve mevki sahibi olmayı hak ettiriyor mu? Makam ve mevki sahibi olanlar eşlerini, dostlarını akrabalarını hatta hanımının akrabalarını hiç alakasız bir yerde yönetici yapma hakkına sahip olabiliyorlar mı?
İşte bu konuda harika bir hikaye paylaşacağım sizlere. Umarım beğenerek okursunuz…
Emevi halifelerinin büyüğü Ömer b. Abdülaziz Hazretleri, devlet başkanlığı sırasında kul hakkı ve sosyal adalet hususunda çok titiz davranırdı. Gece çalışmalarında ayrı işlere tahsis ettiği iki kandili vardı. Bunlardan birini kendi özel işleriyle ilgili notları yazarken kullanır, öbürünü ise devlet ve millet işleriyle ilgili yazışmalarda kullanırdı. Halife, birden fazla gömleği olmayan,varlıksız biriydi.
Yakınlarından birisi Ömer b. Abdülaziz’e bir elma hediye göndermişti. O da elmayı biraz kokladıktan sonra sahibine geri gönderdi. Elmayı geri götüren görevliye şöyle dedi:
- Ona de ki, elma yerini bulmuştur.
Fakat görevli itiraz edecek oldu:
- Ey müminlerin başkanı! Rasulullah Aleyhisselâm hediye kabul ederdi. Bu elmayı gönderen de senin yakınlarındandır.
Halife cevap verdi:
- Evet ama, Rasulullah s.a.v.’e verilen hediye idi. Bize gelince, bize verilen hediyeler rüşvet olur.
Valilerin maaşlarını çok bol verirdi. Sebebini şöyle açıklardı:
- Valiler para sıkıntısı çekmezler, bütün ihtiyaçları karşılanırsa, kendilerini halkın işlerine vakfederler.
Bir gece halifenin yanında bir misafiri vardı. Kandilin yakıtı tükenmişti. Misafir dedi ki:
- Hizmetçiyi uyandıralım da kandilin yağını koyuversin.
- Hayır, bırak onu uyusun. Ben ona iki ayrı işi yaptırmak istemem.
- Öyleyse ben kalkıp kandile yağ koyayım.
- Olmaz, misafire iş gördürmek yiğitlikten sayılmaz.
Kendisi kalktı, kandilin yağını koyup yerine döndü ve şöyle dedi:
- Ben kalkıp iş yaparken de Ömer’dim; gelip oturdum, yine aynı Ömer’im.
İki buçuk yıllık halifelik döneminde İslâm aleminde adaleti hakim kılmıştı. Büyük dedesi Hz. Ömer r.a. gibi adalet ve basiret sahibiydi. Henüz kırk yaşlarında iken onu çekemeyenler tarafından bin dinar altın para karşılığında hizmetçisi eliyle zehirlenmişti. Hizmetçisi suçunu itiraf ettiğinde, Ömer b. Abdülaziz, paraları adamdan alarak devlet hazinesine koymuş, kendisini serbest bırakmış, öldürülmekten kurtulması için de kaçmasını söylemişti..
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.