ADAM BULMAK KOLAY DEĞİL
28 Şubat 2018, Çarşamba 07:21Kolay değil yürek adam olmak, yaşamak adına yaşadığın ilkelerini çiğnemeden savunabilmek ayakta kalmak ve bir duruş ortaya koyabilmek.
Kolay değil kendi nefsini hiçe sayıp milleti devleti vatanı dini diyaneti için yaşamak bir ideal bir mefkûre uğruna gerekirse canını çekinmeden ortaya koyabilmek.
Kolay değil anlaşılmak ne yapmak istediğini hissettirebilmek öncü olabilmek öne çıkabilmek
Kolay değil kelleyi koltuğa alıp haksızlıklara adaletsizliklere kendi çapında dur diyebilmek
Kolay değil kitleleri sevk ve idare edebilmek büyük hayalleri gerçeğe dönüştürebilmek
Kolay değil macera peşinde koşmadan ülken ve memleketin için kurtuluş reçetesi sıralayabilmek idam ve bayramlık elbisesini birlikte giyebilmek
Örnekleri çoğaltmak mümkün ve tarihimiz bunun örnekleri ile dolu.
Sadece kendi dönemini değil dünyanın hüküm süren haksızlıkları ve eşitsizliklerini de insanlık adına dillendirip yanlışlıları ortaya koyarak cesurca dile getirebilmek ve kürsülerden haykırabilmek.
Yürek adam dediğimiz manevi şahsiyetlerin, manen bir misyonu gönül adamı olarak yüklenerek sırtında bir dünya kaygısı meşakkatle yüksünmeden tüm umutsuzlukları paslı bir düşünce olarak idrak ettirip, bundan kurtulmayı başartabilmek için yüreklere su serptirebilmeyi yakalayabilmek, hakikaten kolay değil.
Yürek adamlar; Allah yürekleri diri ve canlı tutsun diye maneviyat eksikliği yaşanmasın ve maddi girdapların tahribatı kolay atlatılsın diye her zaman yürek adamları göndermiştir.
Yürek adamlar toplumsal çözülme süreci gibi en tehlikeli bir hal aldığında kendinden beklenilen özveriyi çekinmeden ortaya koyabilen ve umutsuzlukların dal budak kök salmaya başladığı toplumsal sıkıntılarda yüreklere ilaç olmayı başarabilen nadir insanlardır.
Yürek adamlar herkesin kendi kabına çekilip kurtuluş umudunun yitirildiği herkesin kendi derdine düştüğü kutsal değerlerin hiçe sayılmaya ve kendinden uzaklaşılmaya başladığı devirlerde kendini aşarak çöküşü önlemeye çalışan ve çöküşü hızlandıran kimi ahlaksızlık ve yolsuzlukları fışkırtan sebepleri de aldığı önlemlerle veya tavsiyeleri ile izole eden, yalnızlaşmayı ve bireysellik enaniyetlerini değil, tüm kamuyu düşünen ve kamu yararını savunan uygulamalarıyla toplumsal hiyerarşiyi sağlıklı dizayn eden adamlardır.
Anadolu’muzda halen bitmeyen ve gönüllerde taht kuran bir Yunus ve bir Mevlana sevgisi topluma yeni bir ruh kazandıran hasletleri ile fanilikten beka âlemine geçişte nasıl bir hayat tarzının olması gerektiğini, yüreklere su serpen ve serpiştiren halleri ile manevi iklim olma yolundaki gönül hayat bahçeleri ile her zaman insanımızın baş tacı olabilmeyi, umutları yeşertmeyi, hep bir diriliş ruhu ve taze kalabilmeyi, nefislerini aşabilmeyi yaptıkları çalışmalarla ispatlayarak, birlik ve beraberlik ruhunu ve kardeşlik dokusunu tesis edip, hiçbir menfaat gözetmeden, sırf Allah rızası için Anadolu’muzda tesis eden bu manevi mimarları, halkımız asla unutmamıştır.
Bir Hoca Nasrettin nükteleri insanlığa bakışı düşündürücü ve muhasebe edici güldürürken düşündürücü sebep sonuç çizgileri hep canlı kalabilmeyi gönüllere girebilmeyi başarabilmiş manevi aktörlerdir.
Atalarımız Kayı han aşireti Anadolu’muzda alp erenler olarak Allah’a bağlılıklarındaki samimiyet ve ihlâsla kısa zamanda gerek Anadolu insanı gerekse Bizans ahalisi nezdinde kabul görerek, maiyetindekilere insan olduklarını hatırlatmaları ve özgürlüğün gereğini tattırmaları ile kulluğun ancak Allah’a yapılması gerektiğini ve kula kulluğun olmadığını ispat ve uygula lamaları ile Anadolu yeni bir dirilişin müjdesini almıştı.
Sömürü düzeni ve isyanlar karşısında; yaşantı ve söylemleri ile karşı çıkan bu yiğit alp erenler topluluğu basiretlilikle ve elbirliği ile karanlıkları delen gün ışığı gibi bulundukları coğrafya’yı aydınlatınca yeni bir ufuk gönüllere çiçek açtırmaya ve Hz Peygamberin izinden giderek onun kutlu müjdesine nail olma yolunda hedefine adım adım yürümekteydi.
Evet, onlar bazılarının dediği gibi basit alelade bir keçi çobanı değil, fethi mübin için hazırlanan serdengeçti insanlardı. Onlar Bizans üzerine doğru yaptıkları kutlu yürüyüşle daha o zamanlar bunun şifrelerini vermişler ve Allah’ın kendilerine bahşettiği İslam sancaktarlığını büyük bir onurla taşımışlardır.
Yüreklerde kutsal ateşi yakan bu insanlar ilayı kelimetullah uğruna devleti ebed müddet için çalışıp çırpınmayı yeğleyerek, zamanın şartlarına göre isim değiştiren kutsal ülkü kızıl elmayı gönüllere nakşederek halen bugün dahi dillerimizde yer almasını sağlamışlardır.
Yaklaşık altı asırdan ziyade ayakta kalarak insanlığa insanlık hikmetlerini öğreten atalarımız ne zaman ki yürek yapan manevi şahsiyetlerden uzak kaldı işte o zaman dara düşmeye başladı. Sahip olduğumuz misyonun şekil değiştirip içi boşaltılınca artık nerde o eski hatıralar/ahenklilik ve insan sevici düzen nerde sorusunu sıkça sormaya başlar olduğumuzda, başımızda artık yeni bir yapılanmanın batı sevdalısı adamlarını bulduk. Durum eskisi gibi değildi. İhanetler yanlış reçeteler birbirini ardı sıra gelen hezimetler kazanılanların bir bir elden çıkması halkın ve aydın dediğimiz kitlenin topyekûn başını dön dermiş yeni neslin savunucuları tek suçlu olarak halkın inancı noktasında fikir salık verince artık her şey darma duman olmuş art niyetli kara propagandalarla din suçlu ilan edilmiş ve ülke işgalinden önce yüreklerde korku işgali yıkıcı bir hal almıştı.
Derken işgal edilen kutsal topraklar can ve kan pahasına savunularak bir bayrak ve bir ülkü etrafında yeniden birleştirme çabaları gönüllere salık verilmişse de küstürülen ve önemsenmeyen Anadolu insanı sadece sandıktan sandığa hatırlanır hale gelmiştir. Beklenilen devrimler batıya teslimiyeti hızlandırırken, din ve ahlaki alanda yapılan tahribatlar ezanın yasaklanması camilerin ahır haline getirilmesi gönülleri onarılmaz bir öfkeye dönüştürmüştür.
Hâlbuki rejim kendi insanıyla barışık olmak zorundadır ve insanımızın incitilmesi kurumlara olan bakışında tereddütlere mahal vermiştir.
Buna vesile ile tüm yasaklılık halleri belli bir devirde hız ve ivme kazanmasına rağmen bugün geldiğimiz noktada Anadolu insanımızın bir yürek adam marifetiyle yeniden destanlaştığına şahit oluyoruz. Gerçi bazı siyasi bağnazlar ve değer hırsızları bunu kabullenmekte zorlansa ve eleştirmeye çalış salarda asıl olan bu gerçeğin batılılarca da dillendirilmesi ve onların yaşadığı basit siyasi korku girdabına düşmelerinden ve bir daha iktidar olamama kıskançlığındandır.
Yolumuz uzun ve meşakkatli olsa da başımız dik yürek adamlarla yolumuza devam edeceğiz. Durmak yok yola devam
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.