AF
07 Ekim 2016, Cuma 09:03Arkadan dil uzatan itlere verme kıymet,
Yedikleri herzeyi göm toprağın altına
Her havlayan köpeğe bir taş atarsan eğer
Taşın dirhemi çıkar gitgide bin altına
Abdullah Fevzi Uluboy
Her işte besmele çekmemizi tavsiye eden Allah Resûlü, günde yüzlerce defa Allah’ın “Rahmân ve Rahîm” isimlerini bize andırıyor. Rahmân kelimesi Kur’anda 57 yerde, Rahîm ismi celili ise 115 yerde geçer. Rahman daha geniş kapsamlı, kafire-mümine merhamet eden manasına, ancak Rahîm sıfatı ise daha özel, müminlere merhamet eden, farklı muamele edecek olan Hâlık manasına gelir.([1])
Hz. Mevlânâ şöyle der: “İnsanın işi hata, Allah’ın işi ata (af) dır. Ya Rabbi sen de kulun harekâtına göre muamele edecek olursan arada ne fark kalır. Kul günah işlemese Allahın rahim sıfatı nasıl tecelli edecekti?..” (1565).
Cenâb-ı Allah merhametlilerin en merhametlisi, şefkatlilerin en şefkatlisidir. Kullarına da “Affı almalarını”([2]) bağışlamayı ve toleranslı olmalarını tavsiye eder. Ama tabii ki bunun da ölçülü olması gerekir. Şeyh Sadi Şirazî: “Zalimleri affetmek, mazlumlara zulümdür” der. Tekrar şairin beytini hatırlayalım:
Zalimlere lâyık oldukları işkenceyi çektir
Mazluma da hakkını ver ki, adalet bu demektir.
Bu aflar ölçüsüz, tartısız olursa zalimlere prim verilmiş olur Malum “canavarları taviz analar doğurur” demişler.
Hz. Ali: “Size kötülük eden bir düşmanı affediniz ama, vatanınıza ve milletinize kötülük eden birini asla affetmeyiniz.” der.
Biz yakın tarihe kadar: mahkûmlara 53, Vergiye 36, İmara 16, S. S. K.’ya 5 kez af çıkarmışız. 2002 yılında çıkarılan Rahşan Ecevit affından 40.518 kişi aftan çıkmış, ancak mahkûm sayısı aftan önce 59.187 kişi iken, 2003’te 63.560’a yükselmiştir.([3]) Hem devletin otoritesi zayıflamış, adalete ve kanunlara olan güven azalmış, hem de suç ve mahkûm sayısında bir azalma olmamıştır. Onun için af iyidir ama, yerinde ve hak edene olmalıdır.
Baştaki şiirden de anlaşılacağı üzere, Bir köpek seni ısırırsa, senin de onu ısırman gerekmez. Ama bu tekerrür ederse eline sopayı almaktan da çekinme. Hz. Mevlânâ şöyle demiştir:
“Allah fazlını göstermek için bir suçu defalarca örter de, sonunda adlini göstermek için suçluyu cezalandırır.” (12632).
Hıristiyan bir beldede kuralcı, hiç toleransı olmayan, her yerde ve basit suçlara ceza kesmekten zevk alan bir trafik memuru varmış. Bir gün kilisenin papazı onun görev alanından geçeceği için her eksiğini tamamlamış, her hazırlığını yapmış, bisikletine binip giderken, mezkür memura rast gelmiş, adam sormuş, bakmış, eksik aramış ama yok, her şey tamam. Papaz ayrılırken: “hazırlıklı çıktım, her şeyim tamam, duamı da ettim, İsa benimle” deyince memur: “Hah tamam İsa seninleyse bisiklete iki kişi binmek yasak” demiş ve yine ceza yazmış.
Neyzen Tevfik malum rind meşrep bir adam. Ramazanda güpegündüz kuytu bir lokantaya girmiş yemek yiyor bu arada bir de delikanlı gelip ona eşlik ederken zaptiyeler basıyor ve karakola götürüp cezalandırmak istiyorlar. Neyzen: “Ben gayri Müslim’im” deyince, saçları falan da şimdiki bonus reklamındaki zatların saçı gibi olunca, inanmışlar ama delikanlıyı götürmekte ısrar ediyorlar. Neyzen:
“Ben gayri Müslim’im ama şu Ramazan ayının feyz ve bereketinden, manevi etkisinden olsa gerek içimde farklı duygular oluşuyor, ben Müslüman olmak istiyorum fakat şu delikanlıyı affederseniz” der. Zaptiyeler razı olur Neyzen Kelime-i şahadet getirir zaptiyeler çeker gider. Neyzen delikanlıya şöyle nasihat eder:
“Evlâdım, gâvur oldum kendimi kurtardım. Müslüman oldum seni kurtardım ama her zaman benim gibi birini bulamazsın, bir daha böyle halt etme.”
Dipnotlar:
1- Ahzâb Sûresi, 43.
2- A’raf Sûresi, 199.
3- Emrah Gürkan, Cumhuriyet, Ne kadar Muasırlaşabildik, Tarih ve Düşünce Dergisi, Aralık-
Ocak sayısı, s. 74.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.