AHİRET (1)
24 Ekim 2016, Pazartesi 08:41Ahiret öyle yakın seyredilen manzarada
O kadar komşu ki dünyaya duvar yok arada
Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi,
Müşkül budur ki, ölmeden evvel ölür kişi
Artık güneş görünmez olur, gök bulutludur
Rahatça dal, ölüm sonu gelmez bir uykudur
Yahya Kemal
Mevlânâ Hazretleri şöyle diyor: “Görmek bilmekten üstündür. Bu yüzden halk nazarında dünya hoştur, sevimlidir. Çünkü halkın avamı dünyayı peşin ve mevcut, ahireti ise veresiye ve namevcut gibi telakki eder.” (11512-11513).
Ba’s-ü ba’del mevt: Öldükten sonra dirilmeye inanmak malum bizim iman esaslarımızdan biridir. Bahar ve Ba’s arasında çok büyük bir benzerlik vardır. Tabiatın öldükten sonra dirilişine bahar, canlıların ölümünden sonra dirilişine de ba's denir. İkisi arasındaki ilgi ve alâkaya bizlerin dikkatini çeken Resûl-i Ekrem: "baharı gördüğünüz zaman dirilişi hatırlayın" mealinde sözler söylemiştir. Öldü zannedilen tabiatı, zamanı gelince diriltmeye, yeşertmeye, canlandırmaya kadir olan Allah, insanoğlunu da öldükten sonra diriltmeye ve huzurunda toplamaya kadirdir.
Modern ilimin araştırma ve deneyler neticesinde keşfedip söylediği şu hususlar göz önüne alınırsa, öldükten sonra dirilmenin (Ba’s) daha iyi anlaşılacağı kanaatindeyiz:
Yerden 20 bin metre yükseklikte, yerin 3500 metre derinliğinde ve denizlerin 8000 metre tabanında bile canlılara, bakterilere rastlanmaktadır.([1])
ABD’de ilim adamları; Antarktika buzullarından aldıkları 8 milyon yıllık buz örneklerini laboratuar ortamında ısıtıp besleyerek, içlerinde sıkışıp kalan mikropların yeniden faal hale gelmesini sağlamışlardır.([2])
Karbon testi ile 720 milyon yıl önce yaşadığı tespit edilen, tuz katmanları içinde kalan ve bu uzun müddet içinde donmuş vaziyette duran kamçılı bakteriler, laboratuar ortamına getirilip gerekli ısı, nem ve havayı bulunca hemen dirilip, hareketlenmişler ve üreyip çoğalmaya başlamışlardır.([3])
Japonya’da bir fare laboratuarda dondurulmuş ve 16 yıl sonra ısıtılıp tekrar çözülünce dirilmiştir.([4]) Konya’nın Çumra İlçesi Çatalhüyük bölgesinde, dünyanın ilk yerleşim bölgesi kabul edilen yerde yapılan antik kazılarda, 9000 yıl öncesinden kalma buğday taneleri bulunmuş, ekilmiş ve bire yüz yetmiş verim, yani bir taneden 170 tane alınmıştır.([5])
“Hiçbir şey yoktan var edilemez, var olan bir şey de yok edilemez” diyen Avrupalı ilim adamına kayıtsız şartsız inanıp da, kendini var eden bir Allah’a inanmayan veya ölümü yok olma telâkki eden eblehlere Hz. Mevlânâ şöyle sorar:
"Toprağa düşen hangi tane toprakta kalmış ve kaybolmuş ki, ben kalacağım ve kaybolacağım?"
Cenâb-ı Hak insanların tekrar diriltilmesi hususunda şöyle buyurur: “Kıyâmet gününe yemin ederim ki, kendini kınayan (haddini bilen, nedâmet çeken) nefse yemin ederim ki, İnsan kendisinin kemiklerini bir araya toplamaya gücümüzün yetmeyeceğini sanır öyle mi? Evet bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski hâline getirmeye gücümüz yeter.”([6])
Burada parmak uçlarına bir işaret, bir gönderme yapılıyor. Onların bir özelliğine dikkat çekiliyor ve sanki Hz. Allah şöyle buyurur: “Biz insanoğlunun kanını, canını, kemiğini velhasıl her şeyini yeniden yaratmaya kudretimiz yettiği gibi, o çok özel durumu olan parmak uçlarını bile, eski hâliyle aynen yaratmaya yine gücümüz yeter.”
Acaba bu dikkat çekilen husus nedir? Parmak uçlarının hassasiyeti nedir de, Allah özellikle orayı işaret ediyor? 50 yıl öncesine kadar tabi ki bu ayetten bir şey anlaşılmıyordu. Ama Batılı, bu ve benzeri işaretleri göz önüne alarak çalıştı, araştırdı, belki senelerce tetkik ve denemeler yaptı ve neticeye vardı. Allah'ın işaret ettiği özelliği buldu.
Dipnotlar:
1- ABD de 3,5 km. derinde canlı mikrop ve basillere rastlandı.Zaman, 10.10.1994.
2- Milliyet Gazetesi, 08. 08. 2007.
3- Mercek Dergisi, Temmuz 2002, sayı 13, s. 19.
4- Yeni Şafak Gazetesi, 05. 11. 2008.
5- Milliyet Gazetesi, 14. 07. 1994; Yeni Konya Gazetesi, 19. 06. 2008.
6- Kıyâmet Sûresi, 1-4.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.