AİLEYİ BÖYLEMİ KORUYACAĞIZ (2)
25 Kasım 2017, Cumartesi 16:05Mahkeme kapılarına mahkum edilen, avukatlara ve hele laik kanunlara dayalı sürecin hükümlerine göre mahkum edilip, davayı kaybettiyse karşı tarafa yani erkek tarafına yüklenen ve kadın tarafının dahi avukatının parasını ödettiren bir yapılanma ile ömür boyu nafaka adı altında ödettirilen para ile günümüz Türkiye’sinde bazı istisnalar hariç, asgari ücrete mahkum geçinen ve o paranın da büyük bir kısmını yok bu tazminat parası, yok bu avukat parası yok bu nafaka parası diye elinden alınan bir toplumsal travmanın hal böyle devamı ile, ve en önemlisi de ölene kadar erkekle kadın arasında bir ölümlü sır olarak kalması gereken meselelerin, artık sır olmaktan çıkıp hâkimin ve avukatların diline düşürülen ve bilmelerini sağlayan bu ahvali durum ile ve ayrıca sadece dünyevi kaygılardan yola çıkıp dini inanışlarını bu meyanda hali istisna sayıp, göz ardı ederek sırf para kazanma uğruna, haklıyı haksız, haksızı da haklı gibi savunan avukatlarında bu bölünmeye, dağılmaya ve bu bozulmaya ortak olduklarını da bu toplumun bir gerçeği olarak söylemek gerekir.
Ailelerin sırları ifşa olmuşsa bunu ne batının kanunları kurtarır nede zoraki ye dayandırılan kanuni düzenlemeleri kurtarır. Ne bu toplumun sancısı biter ne de insanın içindeki acısı geçer. Olan sadece geleceğimiz olan çocuklara olur. Parasını alanda keyfine bakar beyler, paşalar gibi yaşarlar. Kimse bilmez kimsenin acısını, sızısını yaşadıklarını. Bu mesleği icra etseler de, her daim duruşmalara girip çıkıp tecrübe kazandıklarından artık bunlar onlar için rutin şeylerdir. Tıpkı ölü yıkayıcısı gassalın durumu gibi, sıradanlıklardan birisidir. Ama ne zaman Rabbim vermesin kimseye yaşanıp ta başa gelince işte o zaman yangının kendilerine de sıçradığı anlar ve canı yanmanın hissiyatını öğrenirler.
Bunları niye bu kadar içli söylüyorum çünkü yakın bir zamanda kendi oğlumda böyle bir zorluğu, acıyı sıkıntıyı ve moral bozukluğunu, maddi ve manevi kayıpları, mahkemenin mahkûm eden kararlarını, erkek aleyhine olan tanık olduğumuz zorluk derecesindeki yüksek sancıyı yaşadığım için olsa gerek şu andaki toplumsal travmanın ve vahametin kurbanlarının az çok farkındayım. Rabbim bunları kimseye yaşatmasın. Sebep olanları ise sadece Allah’a havale ediyor ve ona iltica ediyorum.
Meselelerin ortak bir noktada çözüme kavuşturulması gerekirken hiç kimse tarafından ölene dek bilinmemesi gereken karı koca arasındaki mahremiyet sırlarının hiç çekinmeden paylaşılmasına sebep olanları, yol olanları, buna çanak tutanları, adeta çırpınıp çabalayanları yine Allah’a havale ediyorum.
Televizyonları görsel medyayı takip edenler olarak görüyoruz. Gün geçmiyor ki bir aile faciasına atıfta bulunulmasın. Gün geçmiyor ki şiddet eğilimli haberler basında yer almasın. Gelin görün ki bunlar sanki normal şeyler gibi karşılanıyor. Neden bu konuda ilmi kariyeri olanları toplayıp şura benzeri bir meclis oluşturulmaz. Neden insanlar hakikaten irşata muhtaç değiller mi? Eğer toplumun temel yapısını ilgilendiren ve kangren yapıya dönüşen bir yapısı mevcutsa bunları düzeltmek ve düzenlemek yönetimde bulunanların ve dahi alimlerin ve diğer ilim sahibi kişilerle, medyanın yargının hukukla ilgili ne kadar temsilci varsa bu faillerin görev alanlarına girmez mi? Üstelik toplumsal bir travma ve ağır bir sorumluluk var ortada. Bu durum hâkiminden savcısına, avukatından hukukla ilgili olan herkese ve tüm toplumsal dinamizmin sivil toplum kuruluşları temsilcilerine varıncaya kadar herkesi ilgilendirmekte olup, burada Türk toplumsal yapısının ve Türk ailesinin geleceği önemlidir. Yasaların düzenlenmesinde hiç göz ardı edilmemesi durum sahip olduğumuz Türk Kültür örf ve ananeleri ile sahip olunan bin yıllıktan öte inanç manzumesi ve ahlaki uygulamalarıdır. İçtihat edilebilecek bir konuma el atamayan bir din işleri kendisini bu vebalden kurtaramaz. Yarın huzuru ilahide bu hesabı nasıl vereceklerdir? Bir de bunun diğer hallerine ve gidişatına bakacak olursak, buna kimler karşı çıkar onu da söyleyeyim. Siyasetin alkolle özdeşleşmiş ve mayası ile yoğrulmuş, toplumsal yapısının kâbus gergedanları ile çağdaşlık furyasının ateist ve feminist kurbağaları alenen ve peşinen böyle bir uygulamaya çalışmasına karşı çıkacaklardır. Çünkü onlara göre hayat batılı tarzdır ve budur ve özgürlük adı altında yaşanan savrulmaların bunlar savunucusu değil, nemalanıcısıdırlar.
Erkeği evde her halükarda somut şüpheli gören, kadına daha doğrusu feminizm ölçülerine ve bakış açısına göre değer addeden bir anlayışa mahkûm eden, her uygulamaya kanaatim odur ki; kadın içinde erkek içinde toplumun geleceği içinde yarar sağlamayacaktır.Efendim kanunlar belli hukuk böyle diyor, yasa açık seçik net gibi laflar sadece kuru gümbürtüden ibarettir.
Erkek de kadında bu toplumun temel taşıdır. İkisi de birbirini tamamlar, ikisinin huzuru ve geleceği devletin, milletin ve toplumun geleceğidir. Kısaca erkek ve kadın toplumun yasal mimarlarıdırlar. Öyleyse bunları bir arada tutacak harç ve çimento manevi akidelerle ruha hitap eden haliyle ve bağlayıcılığı sadece göstermelik kâğıt üzerinde olmayıp gönül bağı ile kördüğüme dönüşen bir anlayışa büründürülmedikçe, eşler arasına sevgi tohumu ekilmediği ve karşılıklı vazife ve sorumlulukların hakkiyle yerine getirilmediği müddetçe hiçbir zorluk derecesi yüksek yasa bu birlikteliği korumaya yetmeyecektir. Nitekim ne kadar kadın lehine erkek aleyhine düzenlenirse düzenlensin, bundan her iki tarafta zarar görmüyor mu? Ruhen mutlu olamayan bir gönüle, binlerce lira para saysan da bu aldıkları onu tatmin edecek mi? Yeniden aile saadetini bulmaya yetecek mi? Yoksa sadece maddi tatmin ve baskın çıkma heva ve hevesi ile bir karşı tarafta kin ve nefrete mi dönüşecek? Ki bu toplum bunları yaşıyor ve biliyor.
Kadın ve erkek 6284 sayılı yasadan veya diğer yasal uygulamalardan en çok etkilenenler ve kaybedenlerdir. Onların kaybetmesi demek toplumun hastalanması ve umut kaybı demektir. Yani sanki toplumdan soyutlama pahasına veya uğruna; nispi harçlar, mahkeme masrafları, icra masrafları karşı taraf avukatlık vekâlet ücretleri adı altında bindirilen uygulamalar ile bir asgari ücretli garibanın sırtına yükü yükle, sonrada bu toplumdan huzur saadet ve mutluluk bekle. Daha çok beklersin. Yeri gelmişken hey! Şu ramazanlarda ekran ekran dolaşan, binlerce liracık harçlıkları almadan TV ekranlarına çıkmayanlar, sizin eliniz rahat, kafanız keyfe amade, gücünüz yerinde nasılsa. Lafa gelince mangalda kül bırakmıyorsunuz ve asılıyorsunuz küreklere. Sahiller sizin, yatlar sizin, atlar sizin, katlar sizin. Soruyorum sizlere; bu toplumun düzelmesi ve düzeltilmesi için, batıya mahkûm edilen bu uygulamalara karşı; toplumda bunalımlara, bölünmelere ve savrulmalara yol açan, kadın ve erkeğin huzura kavuşması için, geleceğimiz ve çocukların aile mutluluğu ve saadeti için, bölünmelerin ve savrulmaların en aza indirgenmesi için, sizin alternatif olarak sunacağınız temel bir görüşünüz var mı?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.