AKŞEMSEDDİN Hz.(1)
16 Şubat 2016, Salı 17:16
Bir şâha kul oldum ki, cihân ana gedâdır
Bir mâha tutuldum ki, yüzü şems-i duhadır.
Yani: “Bir şâha bağlandım ki; cihan O’na hayrandır. Çünkü O, kuşluk güneşi gibi yüzü her tarafı aydınlatan bir sultandır. ”
Fatih Sultan Mehmed, en sevdiği hocası, üstadı, mürşidi, şeyhi Akşemseddin için böyle demiştir. 16 Şubat bu büyük velinin vefat yıldönümüdür.
Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza’dır. M. 1390 yılında Şam’da doğmuştur. Baba tarafından nesebi Hz. Ebu Bekir’e kadar dayanmaktadır. Yedi yaşında babasıyla beraber Anadolu’ya gelmiş, hafız olmuş, gençliğinde de Hacı Bayram-ı Veli’ye intisap etmiştir. Birçok yerde irşad ve tebliğ hizmetinde bulunmuş, şeyhi vefat edince, onun yerine geçmiştir.
Dini ilimler yanında, tıp ilmi de tahsil edip, tedavilerde bulunan, Psikiyatri hususunda uzman olan, hatta mikrobu bilen ve çiçek aşısını keşfeden Akşemseddin, Feth-i Mübîn’i (İstanbul’un fethini) gerçekleştiren ordunun içinde de görev almış, askerin teşyi ve teşci edilmesi (teşvik edilmesi, cesaretlendirilmesi), Hz. Ebu Eyyub el-Ensârî Hazretlerinin kabrinin bulunması, Fethin biraz gecikmesinden dolayı üzgün ve tedirgin olan, Fâtih’in teskin ve teselli edilmesi hususunda... büyük hizmetleri olmuştur.
Fetihten sonra Ayasofya’da ilk Cuma hutbesini okuyup namazı kıldıran da yine bu büyük âlimdir. Yavuz Sultan Selim’in:
Padişah-ı âlem olmak, bir kuru kavga imiş
Bir veliye bende olmak,cümleden evlâ imiş.
Şiirindeki duygu, düşünce ve felsefe ile hareket eden Osmanlı sultanları, madde ile manayı, dünya ile ukbayı, tasavvuf ile tasarrufu dengede götürmeye çalışmışlar, hatta bazen ibreyi uhreviyyata doğru kaydırmışlar, ama o dönemin değerli ve faziletli âlimleri buna müsaade etmemişlerdir.
Fâtih de, manevi potasında eriyip şekillendiği bu hocasını o kadar çok seviyor ki; Bir ara inzivaya çekilmeyi, halvete girmeyi, gece-gündüz hocası ile beraber olmayı isteyince, Akşemseddin:
"Sen halvete değil devlete lâzımsın. Elhamdülillâh bu müjdeli şehirde bir insanlık bahçesi kurduk. Onu yaşatman ve köklerini yeryüzünün merkezine değdirmen gerek. Sen seçilmiş birisin. Bunu yaptıklarınla yeterince ortaya koydun zaten. Ama yapılacak daha yığınla işin var..."([1]) diyerek izin vermemiştir.
Günümüzde Şeyh geçinenlerin eline böyle bir fırsat geçse, zâtının ve tarikatının popülaritesini yükseltmek için gökten kapar, hatta biraz da istismar eder ve abartırlar. Ama o dönemin gerçek din ve ilim adamları, şahıslarından ve mensup oldukları tarikatlardan önce devleti düşünürlerdi.
Dipnot:
1- Mustafa Runyun-Osman Keskioğlu, “Fâtih Devrinde İlim ve O devirde Yetişen İlim Adamları”, DİB yay. Ankara, 1953. 225; Mustafa Armağan, “Ufukların Sultanı Fâtih Sultan Mehmed”, Timaş Yay. İst. 2007, s. 214.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.