AKŞEMSEDDİN Hz.(2)
16 Şubat 2016, Salı 08:41Devlet onlarca kutsal ve her türlü menfaatin, ihtirasın, çıkarın, mevki ve makamın fevkinde (üstünde) idi. Onlar Osmanlı Devletini “Devlet-i Ebet Müddet” yani; kıyamete kadar devam edecek bir devlet diye kurmuşlardı.
Fetihten sonra Çandarlı Halil Paşa azledilince Fâtih, hocası Molla Gürânî’ye sadrazamlık teklif etmiş, O, teklifi reddetmiş ve şöyle demiştir:
“Ben ilmiyye sınıfından biriyim. Bu teklifi kabul edersem, asker ocaklarından yetişen kullarının hukukuna tecavüz olur (bu makam onların hakkı).”([1])
Hz. Peygamber: “Allah sevdiği idarecilere iyi ve dürüst müsteşarlar ihsan eder” buyurur.([2])
Allah ve Resûlü Fâtih’i seviyorlar ki, O’na böyle dürüst, liyâkatli, müstağni yani mevki, makam ve dünyalık hastalığı olmayan müsteşarlar ihsan etmiş, Hz. Peygamber de mübârek lisanı ile O büyük Sultanı övmüş, taltif ve takdir etmiştir.
O’ndaki hoca sevgisine şu olay da güzel bir delildir: Fetih esnasında, İstanbul’a Topkapı’dan maiyeti ile girerken Akşemseddin’i yanı başında yürütmüştür. O büyük âlim, Bizans halkının kendisine verdikleri çiçekleri almayıp;
“Fâtih şu delikanlı, O’na verin” deyince, Fâtih;“Al Hocam al. Bu şehrin ben maddi, sen de mânevi fâtihisin, sen benim hocamsın” dediği rivayet edilmektedir. ([3])
Fâtih Akşemseddin’den söz ederken bir defasında: “Benim bu pîr’e saygım, irademin üstündedir. Yanında heyecanlanır ve ellerim titrer. Halbuki diğer şeyhler yanıma gelince onlar heyecanlanır, onların eli titrer. Aralarındaki fark budur” demiştir. ([4])
Yine onun için Fâtih; “Yaşadığım zamanda şöyle bir ilim erbabının bulunmasına mı, yoksa şu şehrin (İstanbul’un) alınmasına mı daha çok sevineyim bilemiyorum” demiştir. ([5])
Manevi iklimde belli bir seviye ve kıvama gelen Fâtih’in pasifize olmaması, devlet işlerini ihmal etmemesi, Haçlı ittifakları karşısında zafiyete düşülmemesi, kendisi ile daha fazla meşgul olmaması, devlet işlerine daha fazla zaman ayırabilmesi için Akşemseddin; Sultanın bütün ısrarlarına rağmen, İstanbul’u terk edip Göynük beldesine gidip yerleşmiş ve 16 Şubat 1459 da orada vefat etmiştir.
Akşemseddin’in Türbe kitabesinde şunlar yazılıdır:
“Kara gün dostu imiş Fâtih’in Akşemseddin.
Ki; yüzünden lemeân etti Feth-i Mübîn
Nusratı çeşm-i hakikisiyle görüp verdi haber.
Böyle her şeyi uzaktan görür erbab-ı yakîn. ”
Yani: “Akşemseddin Fâtih’in kara gün dostu imiş. Peygamber tarafından müjdelenen İstanbul’un Fethi O’nun sayesinde gerçekleşmiş. Allah’ın evliyaullaha verdiği ileriyi görme gücü sayesinde, Fethin müyesser olacağını haber verip, askeri cesaretlendirmiştir. ”
Kabri nur, makamı cennet olsun. Allah bizleri şefaatine nail eylesin. Neslimizden Fatih’leri, Akşemseddin’leri eksik etmesin.
Dipnotlar:
1- Ahmet Şimşirgil, “İstanbul Fethinin Manevi Mimarları”, Tarih ve Medeniyet Dergisi, yıl 1996, sayı: 27, s. 23.
2- Ebû Dâvûd, Sünen, Humus, 1969, Harac ve’l-İmare, 4 (2932).
3- Banarlı, a. g. e. s. 27; Beynun Akyavaş, a. g. e. s. 111.
4- Nezihe Araz, a. g. e. s. 178.
5- Mustafa Runyun-Osman Keskioğlu, “Fâtih Devrinde İlim ve O devirde Yetişen İlim
Adamları”, DİB yay. Ankara, 1953, s. 223.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.