Al Renkli Bayrağımız (1)
10 Mart 2017, Cuma 07:03İlk dönemler Osmanlı bayraklarının bir tarafına altın sırma ile “İnna fetahnâ leke fethan mübinâ”, bir tarafına da “ve yensûrekallahü nasran azizâ” âyetleri yazılırmış.(1) Daha sonra bazı kaynaklarda Kosova Meydan Muhârebesinde(2) (28 Temmuz 1389) binlerce Mehmedçik şehit olmuş, hayatlarının baharında Allah için, Dini için, Bayrağı için canını fedâ, kanını sebil etmiş ve bu şehitlerin kanlarında bir gölcük oluşmuş, akşam namazı sıralarında gökteki Hilâlin önüne bir yıldız (Jüpiter) yaklaşmış ve onların kan gölüne yansıması, oradaki görüntüsü bizim bayrağımızın oluşmasına ilham olmuştur. (3)
Bütün devletlerde devletin şahsı mânevîsine, bayrağına, cumhurbaşkanına vb. sövenler şiddetle cezalandırılır. Bununla ilgili kanunlar vardır. Eskiden Fransa’da Bayrağa hakaretin cezası el-ayak atlara bağlanır ve zıt istikametlere sürmek sûretiyle uzuvları ayırtılırmış...(4)
Avrupalılar kendileri bu kutsallarına dokundurtmuyor ama; bizde bu cezayı veren maddenin (301. madde) kaldırılmasını ısrarla istemektedirler.(5) Her milletin içinden hâinler, sütü bozuklar, nesebi belirsizler çıkabilir ve çıkmıştır, bayraklarına hakaret edenler, yırtanlar, gönderden indirenler, yakanlar olmuştur.
İşin garibi, yani dünyada emsali görülmeyen ise bu hâinliği yapanların kahraman olarak lanse edilmesidir. Bizde bu olayda cereyan etmiştir. Sırf Abdülhamid düşmanlığından dolayı resmi târihin veya bazı kesimlerin vatan kahramanı ilân ettikleri Midhad Paşa, şanlı bayrağımızdaki Hilâl’in yanına Haç ilâve ettirmiş, İstanbul sokaklarında gezdirtmiş daha sonra bu bayrağı Niş’teki askerî birliğine göndermiştir.(6)
Osmanlı-Rus savaşı sırasında Çarlık donanması Karadeniz’de Mersin vapurunu batırır. l. Meşrutiyet meclisinde Aydın mebusu Yeneşehirlizâde Ahmed Efendi, Bahriye Nâzırı’ndan bir takrirle hadisenin nasıl meydana geldiğini, geminin nasıl battığını ve kimler tarafından batırıldığını sorar. Bahriye Nâzırı’nın cevabı: “...Zaten eski bir tekneydi” olunca Ahmed Efendi kızar ve şöyle der: “Ben geminin eskiliğini değil, bayrağımızın şerefini soruyorum.” (7)
Prof. Dr. Aydın Taneri, Türk Devlet Geleneği isimli çok kıymetli kitabında şöyle bir olay anlatır: Balkanlarda bir takımla bizim Türk takımlarının birisinin maçı vardır. Çok ihtiyar Balkan Türklerinden epeyce gelenler olmuş, gençler onlara takılmış: “Siz maçtan anlar mısınız? Maçı sever misiniz?” gibi.
Onlardan biri şöyle cevap verir: “Ben maçtan anlamam, sporu da bilmem ama bir sevgiliyi görmeye geldim. (karşıda asılı olan Türk Bayrağını gösterirler) Bak şuradaki ay yıldızlı sevgilime. Şu maç dediğiniz hiç bitmese de bir hafta, on gün sürse, ben de doya doya seyretsem onu. Azığım suyum yanımda. Gece gündüz gözümü kırpmadan seyretsem ben o sevgiliyi. Onun altında mülâzımlarımı, çavuşlarımı, Çanakkale’deki silâh arkadaşlarımı görüyorum…”(8)
Kahraman ordumuzun Kıbrıs’a çıkarma yaptığı günler. İsviçre’ de bir kahve de Yunanlılar Türk bayrağını yakmak isterler. Bir delikanlı buna şiddetle karşı kor ve Yunanlıları iyi bir benzetir. Olay mahkemeye intikal eder. Hâkim delikanlıya: “Niye bu adamları dövüp bu hale getirdin?” diye sorar.
Genç: “Efendim! Bayrağımı yakmak istediler” deyince Hâkim: “Senin pasaportunda Çeçen olduğun yazılı. Hâlbuki yakılmak istenen Türk bayrağı, sana ne” deyince Çeçen yiğidi şöyle der: “Hâkim bey! Ben Kafkasyalıyım. Çeçenim. Şeyh Şamillerin, Hacı Muradların torunuyum. Osmanlı ahfadındanım. Kısacası öz be öz Türküm. O bayrağın üzerinde benim inancımın özü işareti vardır. Ben o bayrak için gözümü kırpmadan canımı veririm...”
Hey delikanlı! Keşke bizlerde senin gibi düşünebilsek. O gaye ve idealde olabilsek. Dünya devletleri sizin için göstermelikte olsa bir şeyler söyler ve yaparken, keşke biz size Çeçen teröristler demesek. Agit’te senin kavganı ABD ve Avrupalılar yerine biz yapabilsek. Ona gücümüz yetmiyorsa Akif Merhumun:
Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan
Hey utanmaz ağlamazsan, bari gülmekten utan
dediği gibi, senin gibi yapamayız, bizde o ruh ve ideal kalmadı ama, hiç olmazsa gülmesek, tepinmesek, geçmişte en büyük devlet yetkililerimizin birinin yaptığı gibi, ağzımızı doldura-doldura: “Bu mesele Rusya’nın toprak bütünlüğünü ilgilendiren bir iç meseledir” deme basiretsizliğini göstermesek. Seni can evinden yaralamasak. Sizi Moskof’un uçakları, topları, tonluk bombaları güçlü zannedilen orduları öldüremez ama, dost zannettiğiniz bizlerin bu sözleri öldürür mü bilmem? Gövdemiz değil ama, gönlümüz ve dualarımız sizinle beraber. Her şeyden önemlisi Allah sizinle beraber. Gazanız mübârek olsun.
Dipnotlar:
1-Ahmed Şimşirgil, “Kayı-1”, KTB Yayınları İst. 2013, s. 80.
2-Bazı kaynaklarda da Türk Bayrağındaki Ay ve yıldız görüntüsünün Malazgirt savaşında görülüp örnek alındığı rivâyetleri vardır. Bkz: Friederich-Karl Kıenitz, “Büyük Sancağın Gölgesinde” Tercüman 1001 Temel Eser, s. 12.
3-İpekyolu Dergisi, Ekim 2009, sayı 260, s. 60; İbrahim Refik, “Ulu Çınarın Gölgesinde”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 54.
4-Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 8, s. 60.
5-Banu Avar, “Hangi Avrupa”, Truva Yay. İst. 2008, s. 155.
6-İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c.1, s. 18.
7-İbrahim Refik, “Boğaziçi Notları 1”, Albatros Yay. İst. 2001, s. 35.
8-Aydın Taneri, “Türk Devlet Geleneği”,MEB Yay. İstanbul 1997, s. 128.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.