ALAY ETMENİN CEZASI
07 Kasım 2020, Cumartesi 09:29Gavs-ül-Memdûh (ks) hazretleri, bir gün dergâhın önünde otururken Abdürrahîm Efendiyi huzûr-ı şerîflerine çağırdı. Şam'a gidip gitmediğini sordu.
O da; "Gitmedim efendim" deyince;
"Şu tarafa bak bakalım ne göreceksin?" Buyurdu.
İşaret ettiği yöne baktığında, yemyeşil bahçeleriyle, Şam'ın karşısında durduğunu hayretle gördü. Şam'ı merakla seyrettiğini gören Gavs-ül-Memdûh;
"Abdürrahîm! Boşi köyü buradan uzakta mıdır görülebilir mi?" Buyurunca, rüyâdan uyanır gibi Şam gözlerinden silindi ve hocasına;
"O köy buraya uzaktır, görünmez efendim." Diye cevap verdi.
Bunun üzerine;
"Doğu tarafına bak!" Buyurdu.
O anda küçük bir tepenin yamacında kurulmuş olan Boşi köyü gözünün önüne geldi. O anda köyün bir kenarında, Gavs-ül-Memdûh'un talebelerinden birkaç tânesi oturmuş sohbet ediyorlardı. Köy bekçisi de yanlarında sırt üstü uzanmış yatıyor, talebelerle alay ediyordu.
Gavs-ül-Memdûh;
"Abdürrahîm! Bekçinin arkadaşlarınla alay ettiğini görüyor musun?" Diye sordu.
O da;
"Görüyorum efendim. Eğer müsaade buyurursanız hemen hakkından geleyim." Diye sordu.
Hocasının hiç cevap vermemesinden cesaretlenerek ayağını hızla bekçiye doğru salladı. Allah’u Teâlâ’nın izniyle, ayağı bekçinin tam karnına isâbet etmiş ki, birden karnını tutmaya ve feryat etmeye başladı. Bir daha vuracaktı, fakat Gavs-ül-Memdûh;
"Yeter yâ Abdürrahîm!" Buyurunca, durdu.
Boşi köyü de gözünden kayboldu. Hocasının bu kerametlerine hayran kalmıştı.
Aradan on gün geçmişti. Boşi köyünün bekçisi, yüzü sarılı bir hâlde Gavs-ül-Memdûh'un huzûruna çıkarıldı. Ağzı sol kulağına kadar eğilmişti. Eğilen taraf kırış, kırış olmuş, diğer tarafı da davul zarı kadar gerginleşmişti. Bu sebeple ne ağladığı ne güldüğü, ne de konuştuğu anlaşılıyordu. Zor konuşabilen bekçi;
"Aman ya Hocam! Allah’u Teâlâ’yı zikreden talebelerinle alay ederken, birisi şiddetle karnıma vurdu. O anda bütün vücudum hareketsiz kaldı. Ağzım da bu hâle geldi. Bundan böyle hatamı anladım ve tövbe ettim. Ne olur beni affediniz ve ağzımın eski hâle gelmesi için dua ediniz." Diyerek ağladı. Gavs-ül-Memdûh onun bu durumuna çok üzüldü. Merhamet edip ellerini kaldırarak dua etmeye başladı. Sonra mübarek elini bekçinin yüzüne sürdü.
O anda bekçinin ağzı, Allah’u Teâlâ’nın izniyle eski hâline geldi.
Şimdi günümüzde de alay etmeyin tekmeyi yersiniz ağzınız yüzünüz yamulur desem saçma olur. Ne inanılır ne ihtimal verilir. Hiç olmayacak da denemez tabii. Ne olur ne olmaz orasını bilemem. Ama bildiğim şey alay etmenin haksızlık etmenin yıllar önce de yıllar sonra da yanlış olduğu er yada geç bir karşılığının bulunacağıdır. Bir karşılık bir ceza olmasa da insanı ve vicdani duygularda vardır huzursuz edici yanı. Yanlışı yanlış olarak bilme ve kabul etmenin erdemi olsa keşke hepimiz de. Maalesef galyana gelip çoğu zaman yanlışı doğruyu göremiyor anlık duygular ile yanlış tercihler yapıyoruz. bunların elbet bir karşılığı olur bugün yada yarın. Mühim olan cezasını çekmek değil ceza çekecek bir şey yapmama erdemine ulaşabilmektir. Bu erdeme hepimizin ulaşması dileğiyle…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.