Alay - İstihza
15 Mart 2015, Pazar 00:00Temeddü, teâli değildir kolay
Kümes enkazıyla yapılmaz saray
Ben yaparım dersen ederler alay
Zaaf-ı akla bu da burhandır yavrum
Tokadizâde Şekip
Bizim dinimizde latife vardır ama, alay etmek, karşı tarafı üzmek, rencide etmek, ayıp ve eksiklerini teşhir etmek katiyen yoktur ve günahtır. Meselâ bir gün Peygamberimiz vaazında buyurmuş ki; “koca karılar cennete asla giremeyecekler” Dinleyenlerden ihtiyar olanlar başlamışlar ağlamaya. Peygamberimiz hemen müjdeyi vermiş: “Söylediğim doğru, o ihtiyar halleri ile giremeyecekler, hepsi 30 yaşına indirilecek ondan sonra girecekler.”
Bir gün Hz. Ali ile zeytin yiyorlarmış, Peygamberimiz yediği çekirdekleri de Hz. Ali’nin önüne koymuş, sonunda; “ya Ali ne kadar çok yemişsin” deyince Hz. Ali durumu fark edip; “ya Resûlallah sizde hep çekirdekleri ile beraber yemişsiniz” buyurmuş. İşte bu ve benzeri sözlere, hareketlere, karşı tarafı rencide etmeyen fiillere latife denir. Alaya da birkaç misâl:
Köylü eşeğine binmiş, yeni doğmuş sıpası da yanlarında giderlerken, iki haylaz talebe dalga için; “hayrola amca oğlunu böyle nereye götürüyorsun?” demişler, cevap: “şu sizin okuduğunuz okula kaydını yaptırmaya gidiyorum” demiş.
Bayburtlu Şâir Zihni İstanbul’da bir devlet dairesine varmış ama oradakiler bunun giyim kuşam ve konuşmalarını alaya almışlar, epeyce dalga geçmişler, sonra birisi; “sen akıllı birine benziyorsun söyle bakalım ben kaç yaşındayım?” demiş. Onun yaşının yarısını söylemiş. Ötekiler de yaşlarını sormuşlar, onlara da cevap verince; “sen gayet iyi biliyorsun bu ilmi nerden öğrendin?” demişler. Şâir Zihni’nin cevabı hak edenlere hak ettikleri gibi olmuş ve şöyle demiş; “babam baytar idi hangi hayvana baksa hemen yaşını tam isabet tahmin ederdi, her halde ondan intikal etse gerek” demiş.([1])
Bu meseldir fukara kalbine her kim dokuna
Dokunanın dokunur sinesi Allah okuna
Şâir Kenzî’nin bu beytinde ne kadar haklı olduğunu, Allahü a’lem tecrübeye binaen söylendiğini haklı çıkaran bir olay daha anlatalım:
Bir beldede Nuri isimli bir genç vardır. Şaribülleyli ve’n-nehar (gece gündüz sarhoş) birisi. İnsanlar bizar kalmışlar. Bir gün ortadan kaybolmuş ve birkaç sene sonra memleketine gelip camiye gitmiş, namazı kıldıracak kimse yok, herkes etrafına bakınıyor, içlerinden birisi sırf alay olsun diye, Nuri’nin evveliyatını bildiği için istihza maksadıyla; “Nuri gel namazı kıldır” der ve güler. Bunun üzerine ihtifa (kaybolma) yıllarında çok büyük değişiklikler geçiren, her türlü kötülüğü bırakan, ehl-i tasavvuf olan, o sahada derece ve mertebeler kat eden Nuri, irticalen (o anda) şu şiiri söyler ve imam olup namazı kıldırır:
Semâdan sırrı tevhidi
Duyan gelsin bu meydana
Derûn içre bugün Allah
Diyen gelsin bu meydana
Senettir ehli irfâna
Götürsün şah-ı merdâna
Bugün başını kurbâna
Veren gelsin bu meydana
Görenler nur-ı Settârı
Duyanlar sırrı Furkânı
Cihanda şişe-i ârı
Kıran gelsin bu meydana
Geçip bu âb ile kîlden
Dahi cümle heyâkilden
Bu dünya sırrını dilden
Diyen gelsin bu meydana
Kamunun Hâlik’ı birdir
Niçin bazısı kâfirdir
Bu ne hikmet bu ne sırdır
Bilen gelsin bu meydana
Gönül maşukunu buldu
Cihan envâr ile doldu
Nuri bugün imam oldu
Uyan gelsin bu meydana
İsim vermeyeyim ama, taşımacılık ve turizm hususunda temayüz eden Karadenizli meşhur bir ailenin anneleri, tipik yöresel giysileri ile uçağa binmiş ve o çok çok tatlı olan Karadeniz şivesi ile konuşmaya başlayınca, hostesler, bununla dalga geçmişler, epeyce konuşturup gülmüşler, kafa bulmuşlar ve sormuşlar; “kimsin, nere gidiyorsun?” Ninemiz; “ben falan kişilerin annesiyim, oğlanlarımın yanına İstanbul’a gidiyorum, siz benim çocuklarımı tanır mısınız?” demiş. Hostesler hayır tanımayız deyince, kadın; “hayret bir şey nasıl tanımazsınız, onları İstanbul’un bütün aşüfteleri tanır” diyerek hak ettikleri cevabı vermiş.
Dipnot:
1- İskender Pala, “Kırklar Meclisi”, Kapı Yay. İst. 2004, s.141.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.