Altı Milyon Yahudi Yakıldı Yalanı
10 Haziran 2022, Cuma 00:00ll. Dünya Savaşında, abartılı olarak 6 milyon Yahudi’nin öldürüldüğünü, zehirlendiğini, gaz odalarında yakıldığını dünyaya lanse etmektedirler. Son zamanlarda yapılan araştırmalar da göstermektedir ki; bu terör olaylarının senaryosunu kendileri yani fanatik Siyonist idarecileri yazdı, tezgâhladı ve finanse etti diye tezler de ortaya atılmaktadır.(1)
6 milyon Yahudi 2. Dünya savaşında öldürüldü ve yakıldı meselesinin de, ellerinde olan dünya medyası vasıtasıyla büyük bir yalan olduğunu, öldürülen Yahudi sayının bu rakamın yarısı bile olmadığını, bütün baskılara rağmen bazı ilim ve araştırma adamları dile getiriyor ama tabi medya bunu fazlaca dile getirip işlemiyor. Hatta İsrail devletini yakın tarihte kurma kararı alan Yahudi ileri gelenlerinin, kurulacak bu devlete kimse gitmez, Arz-ı Mev’ud da kurulacak İsrail Devletine gelen olmaz, rahatını, servetini terk edip oraya göç eden çıkmaz, dini ideal tahakkuk etmez… gibi düşüncelerle kendi milleti üzerindeki bu katliamları yine kendilerinin tezgâhladığı ve finanse ettiği hususunda da rivayetler vardır.(2) Olur mu ? Siyonistlerin ne kadar gaddar ve merhametsiz olduğunu bugün görünce her halde buna inananların sayısı günden güne artacaktır. Hitler intihar edinceye kadar yanı başında olan metresi Eva Braun’un da bir Yahudi dilberi olduğu düşünülürse, bu hipotezin gerçeklik payının ne kadar yüksek olduğu ortaya çıkar.(3)
Gerçekten rahatı, huzuru, emniyeti yerinde olan, kendilerini güvende hissettikleri devletlerden Yahudiler, İsrail’e göç etmemişlerdir. ABD den ve Kanada’dan İsrail’e göç eden 35.000 den fazla Yahudi’den sadece ve sadece 5.400’ü burada kalıp yerleşmiş, geri kalanlar tekrar memleketlerine dönmüşlerdir.(4)
Nitekim: 1950’li yıllarda İsrail’de terör olayları ve huzursuzluklar başlamıştı. Bu sebeple Oraya göç etmek isteyen Bağdat’lı Yahudiler bu niyetlerinden vazgeçerler. Bunun üzerine İngiliz Gizli Servisleri ile de işbirliği yapan Yahudi ajanları, önce Irak’taki Yahudilerin mal ve can güvenliğinin olmadığını söylemişler, daha sonra onlara karşı bombalı saldırılar düzenleyip, Müslümanların üzerine atarak, göçe mecbur etmişlerdir.(5) Yine dünyada birçok diplomatı öldürmüşler ve FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) nün üzerine atmışlardır.(6) Münih Olimpiyatlarında öldürülen 11 atletten 2’sini Filistinliler, 9’unu Alman polisi öldürdüğü halde yakın tarihe kadar hepsini Filistinliler öldürdü diye dünyaya lanse etmişlerdir.(7)
Bunlardaki dini gaye ve idealin, batılda olsa ne kadar kuvvetli olduğunu görünce bu ve benzeri düşüncelere hak vermek gerekecek. Bunların gıpta edilecek taraflarını da söylemek lâzım. 2530 sene başka milletlerin içinde yaşadıkları, ezildikleri ve horlandıkları halde onlara entegre olmuşlar ama, asla asimle olmamışlar. Yani içinde yaşadıkları milletlere uyum sağlamışlar ama, onların içinde eriyip, yok olup, benliklerini kaybetmemişler.
Biz Avrupa’ya gideli yarım asır bile olmadı, üçüncü nesli kaybettik. Doğru dürüst Türkçe bile konuşamıyorlar. Ama bunlar bu uzun tarih seyrinde, dinlerini, dillerini, örf adet ve geleneklerini muhafaza edebilmiş ve 1947 de “haydin gelin” dendiğinde birçoğu çölün yüzüne koşup gelmişler, orada tohum yetiştiriyor ve bize de 30-40 milyar liradan satıyor. Ne kadar ibret verici. Dünyanın dört bir yanında buraya gelirken de uçakları siyaha boyayarak gelmişler. Çünkü Tevrat’ta der ki; “Bir gün İsrail oğulları sim siyah kuşlara binip, çok uzaklardan vatanlarına dönüp gelecekler”.(8)
Bu başarıları da, batıl, millî ve insafsız da olsa, dinlerine bağlılıklarından kaynaklanmaktadır. Bu gün hâlâ yeminler Tevrat üzerine yapılır. Okullarda din dersi mecburidir. Tevrat hakkında olumsuz yorum yapmak kanunen yasaktır. Okullarda ve basın yayın vasıtalarında devamlı Tevrat’tan bölümler okunur ve aktarılır. Başkalarına kız vermezler, ama başka milletlerden ve din mensuplarından kız alırlar. Günün her saatinde ağlama duvarının önünde binlerce insanın dua ettiğini, hatta burada resmi elbiseleri ve başlarına koydukları küçücük kippaları (takkeleri) ile, devlet adamlarının, generallerinin, bürokratların, askerlerin, her sınıftan insanların görülmesi, hatta dışardan gelen insanları bile bir yerde buna mecbur etmeleri, onlardaki dini fanatizmin derecesini gösterir. Bu duruma şu olay da manidar bir misaldir:
İslâm’a girdi diye Müslümanların kandırıldığı Prens Çharles kippası ile Ağlama duvarı önünde.
Geçmişte Golde Meyir diye bir kadının başbakanlığında ki İsrail Kabinesi bir önerge ile düşürüldü. Sebep; ABD bunlara bir filo uçak hediye etmiş. Bu uçakların kabul törenini Amerikalıların isteği üzerine Cumartesi günü yapmışlar. “Vay siz nasıl oldu da bizim dini tatil günümüzde resmi bir tören tertip edersiniz?” diye kabineyi düşürdüler. Malum Cumartesi Yahudilerin dini inançlarına göre tatil günü. Çünkü onlara göre, hâşâ Allah kâinatı 6 günde yarattı, yorulduğu için yedinci gün dinlendi. Dolayısıyla haftanın yedinci günü olan Cumartesi hiçbir iş yapılmaz.
Dipnotlar:
1- Zafer Dergisi, sayı 138, s.16.
2- Zafer Dergisi, sayı 138, s.16.
3- Cengiz Özakıncı, Türkiye’nin Siyasi İntiharı, Otopsi Yay. 13. bas.İst. 2007, s.292.
4- Roger Garaudy, a. g. e. s.187.
5- Roger Garaudy, a. g. e. s.76.
6- Roger Garaudy, a. g. e. s.248,
7- İmpecat Enternasyonal den Zaman15.09.1992
8- Zafer Dergisi, sayı 137, s.17.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.