Anadolu-Patrikhane ve Avrupalılar (3)
18 Haziran 2021, Cuma 08:51Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Olimpiyat açılışı sebebiyle 07.05.2004 tarihinde Atina’ya yaptığı bir ziyaret esnasında Cuma namazı kılmak için cami aramış, açık ve faal bir tek cami bulunamadığı için Cuma namazını kılamamıştır.(1) Hâlbuki orası 400 sene bizim idaremiz altında kalmış ve yüzlerce cami var idi. Son zamanlarda bu durumdan utanmış olacaklar ki; Hürriyet Gazetesinin bildirdiğine göre Atina’da bir askerî hangarı cami yapıyorlar.(2)
Osmanlı döneminde, Balkanlarda takriben 11 bin cami vardı.(3) Bir zamanlar sadece Belgrat’ta 217 cami vardı. Bugün bunlardan göstermelik sadece Bayraklı Camii ayaktadır.(4) Sofya’da 110 caminin olduğu bilinmektedir.(5) Osmanlı çekildikten sonra göstermelik birkaç tanesi hariç, ya yıkmışlar, ya kiliseye çevirmişler, ya da çok süfli işlerde kullanmaktadırlar.
İstiklâl savaşımız esnasındaki hainlikleri yüzünden bir müddet zor dönemler geçiren Fener Rum Patrikhanesi, 1950 li yıllardan sonra Avrupa devletleri ve misyonerler sayesinde yine takip ve tarassuttan kurtulmuş, tarihen tevarüs ettikleri hainane fikirleri filizlendirme faaliyetlerine var güçleri ile devam etmeye başlamışlar, 1990’lı yıllardan sonra, Türkiye’nin AB üyesi olabilme hususundaki mülayim ve müsamahakâr tutumunu da istismar ederek, bu günlerde şu dört konu üzerine yoğunlaşmışlar ve başarmak üzeredirler:
1-Ekümeniklik unvanını alarak, 3000 kişinin patrikliğinden, 300 milyon kişinin patriği olmak, Vatikan benzeri İstanbul’un ortasında çıbanbaşı bir dini devlet kurmak ve zamanla bunu büyüte büyüte Elenizm’in ezeli ve ebedi idealini (“Megalo-idea”yı -Anadolu’yu tekrar Bizans diyarı yapmak) gerçekleştirmek.
2-1971 yılında, kanunlara muhalefet edip, kuruluş amacı dışında faaliyet ve tedrisat yaptığı için kapatılan Heybeliada Ruhban Okulunu yeniden açtırmak.
3-Ayasofya’nın camilikten çıkarılıp müze olarak kullanılmasıyla iktifa etmeyip, Onu mutlaka yine eski şaşaa ve debdebesiyle kilise haline getirmek ve Hıristiyanların ibadetine açtırmak.
4-Fener Patriği seçiminde “Türk vatandaşı olma” zorunluluğunu kaldırtmak.
Lozan Anlaşmasına göre, Trakya’da Müslümanların Müftüsü ile aynı statüde olması, eşit haklara sahip olması gerekirken, Fener Patriğini dünya Ortodoksları seçip Türk Hükümetine lanse ediyorlar. Ama Trakya’da Müslüman Halkın seçtiği müftü Yunan Hükümeti tarafından tanınmamakta, bilâkis birçok baskı ve işkenceye maruz kalmaktadır. Nitekim halkın seçtiği müftü Mehmet Emin Aga, kafası yarılıp kolu kırılıncaya kadar dövülmüş, gelip İstanbul’da tedavi olup gitmiştir.(6) Yunanistan Osmanlıdan kalan camileri sinema, tiyatro, müze, pop salonu, sex filmlerinin oynatıldığı yerler olarak kullanırken,(7) 2000’li yıllarda tamir edilen Patrikhane açılışı için Yunanistan’dan bakanlar, milletvekilleri, askeri erkân ve değişik kesimden iki bin kişi katılmıştır. Patrik Bartalemeus bir devlet başkanı gibi dünyayı gezip dolaşırken, Yunan vizesi alarak Ramazan’da Trakya’ya giden Din İşleri Yüksek Kurulu Üyelerini içeri almamışlar ve geri çevirmişlerdir.
Lozan Konferansının ilk dönem görüşmelerinin yapıldığı sırada 25 Aralık 1922 de Le Journal gazetesi muhabiri Paul Herriot’ya Çankaya’da verdiği demeçte Mustafa Kemal Atatürk Patrikhane için son derece isabetli bir teşhis koymuş ve şöyle demiştir:
“Azınlıklara gelince: bu konuda değiş tokuş ileri sürmüştük. Öbür devletlerin temsilcileri de bu konuda bizim fikrimizi izlemişler ve onaylamışlardı. Ama bir fesat ve hıyanet ocağı olan, ülkede ayrılık ve uyuşmazlık tohumları saçan, Hıristiyan hemşerilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felâket simgesi olan Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımızda barındırmayız. Bu tehlikeli örgütü ülkemizde tutmamız için ne gibi vesile ve nedenler ileri sürülebilir? Türkiye’nin Rum Patrikhanesi için topraklarında bir sığınak göstermeye ne zorunluluğu vardır? Bu fesat yuvasının gerçek yeri Yunanistan değil midir?”(8)
Ama her hususta Atatürkçülüklerini öne çıkaran sözde aydınlar ve devlet adamları maalesef Mustafa Kemal’in bu görüşlerine hiç itibar etmemişler ve uygulamaları ile Kahpe Yunanı azdırdıkça azdırıp tepemize çıkarmışlardır.
Dipnotlar:
1- Milliyet Gazetesi, 08. 05. 2004.
2- Hürriyet Gazetesi, 08 Eylül 2011, Yorgo Kırbaki, Atina.
3- Y. Öztuna, Tarih Sohbetleri, Ötüken Yay. İst 1988, s. 337.
4- Altan Araslı, a. g. e. c.1, s.45; 19. 03. 2004 günlerinde çıkan Arnavut Sırp çatışmasında Belgrat’daki son Osmanlı camisi olan Bayraklı camiyi yakmışlar ve başka yerlerdeki camileri de hem yağmalamışlar
hemde yakmışlardır. Bkz: Aynı tarihteki Milliyet gazetesi.
5- Yılmaz Öztuna, Tarih Sohbetleri, s. 337.
6- 05.04.1996 tarihli Tv yayınları ve 06.04.1996 tarihli İstanbul Gazeteleri.
7- Tarih ve Düşünce Dergisi, Mart 2004, s. 38.
8- Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c.3 (1918-1937), İstanbul 1954, s. 57.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
yanar
22-06-2021 21:56Ne yani Atinada cami yok diye kiliseleri yok mu edelim... Ne farkınız kalır Rumdan? Konyada 1900 de kaç kilise vardı? Şimdi sembolik bir tane... Hiç kilise yıkmamışız ne üstün islami medeniyetiz!