ANILAR VE OKKALI BİR OKKA
10 Şubat 2020, Pazartesi 09:12İlkokul çağım gelmişti.
Köyümüzde ilkokul yoktu.
Şehre taşınacak ve ben okula başlayacaktım.
Çok sayıda muhtarlığı ve 60 civarında da yaylası olan bizim köyde o yıllarda otobüs olmadığı gibi kamyon da yoktu.
İki tarafı geniş at arabaları ile insanlar şehre gelir ve giderdi.
Şehre gelenler vakit darlığı nedeniyle aynı gün köylerine geri dönemez ve Amele Pazarı civarında bulunan hanlarda konaklardı. (Hanlar bugünün otelleriydi) Bazı hanlarda at sahipleri ve atlar üç-beş metre ara ile yatıp dinlenirdi. Bu hanlarda 20-30 yatak yanyana ve birbirine bitişik olurdu.
En ünlü hanlar ise “Kabirli han, Taş han ve Kara Mustafa’nın hanı” idi. O civar o yıllarda şehrin kalbiydi. Her bölgeden insanlar oraya gelirdi. Otogar oradaydı. Ticaret ve üretim orda yapılırdı. Bugüne göre ilkel tarım aletleri ve gıda ürünleri o civarda üretilirdi. Ortalarında büyük boşluklar olan sıra sıra acentalarda ve tek sıra halinde uzayıp giden iş hanlarında her türlü mal alınır ve satılırdı. Haksızlık yapmayalım o dar alan yıllar sonra şehrin ufkunu açtı.
Bizim köyde yük ve yolcu taşımacılığı yapan küçük ve basit bir kamyon da vardı.
Biz o kamyonu 70 Km. Mesafedeki şehre taşınabilmek için günlerce beklemiştik.
Sonunda bir akşam üstü o kamyon köydeki evimize geldi ve biz şehre taşındık.
Kamyonun üstünde gelirken yıkandığımız leğen gibi, güğüm gibi bir takım eşyalarımızın yol kenarına döküldüğünü hala hatırlarım.
Gece vakti maceralı bir yolculuktan sonra şehre taşındık ve ben ilkokula başladım.
Lakin rahmetli babamın mesleği olmadığı için yapacağı iş yoktu.
Koyunları, kuzuları satıp gelmiştik.
Tarlalarımız vardı ama o da mevsimlik bir işti.
Yılda 3-5 ay ekeceksin, biçeceksin sonra ne yapacaksın?
Babamın yaşı bir meslek öğrenme çağını da zaten çoktan geçmişti.
O yıllarda Kadınlar Pazarı vardı.
Sonraki yıllarda hoyrat bir el acımadan ve düşünmeden siyasi şov uğruna Kadınlar Pazarı’nı yıktı ve onun yerine kümes gibi nefes almanın imkansız olduğu bir işyeri yaptı.
Oysa Kadınlar Pazarı o haliyle daha kıymetli ve önemliydi. Kadın/erkek üretici, bağında bahçesinde ürettiği sebze ve meyveleri oraya getirir, sıralar halinde boylu boyunca uzanan beton tezgahlar üzerinde getirdiği ürünleri satardı. Para kazanırdı. Burası bu alanda yerli üretimi teşvik eden biri yerdi. Ayrıca durumu iyi olanların Kadınlar Pazarı’nı çevreleyen dükkanları vardı ve o dükkanlarda da aynı işler yapılırdı. Pazar yeri günün her saatinde dolu olurdu. Sebze ve meyve satanların yanısıra, bakkaliye ürünü satanlar, sıra sıra kasaplar Kadınlar Pazarı’na bambaşka bir canlılık ve hava veriyordu.
Rahmetli babam bir gün eve geldi ve Kadınlar Pazarı’ndan alış veriş yaptığını söyledi.
“Pazarda Okkalar diye bir esnafla tanıştım” dedi.
“Okkalar çok iyi bir insan. Babalarının adı Şaban. Şaban Ağa da çocukları da çok düzgün ve dindar insanlar” dedi.
Babam zamanla Şaban Ağa ve çocukları ile samimiyeti ilerletmeye başladı.
Bir gün “Şaban Ağa’nın oğlunun birisi Ankara’da okuyormuş. Bir oğlu’da ortaokul da okuyormuş. “ dedi. (O yıllarda ortaokulda okuyan İbrahim Abi)’ydi. Babamın o dükkanda Şaban Ağa’dan sonra aralarından su sızmayan diğer oğlu Ali’ymiş.
Şaban ağa günün birinde babama şöyle demiş.”Boş durma. Hazır para çabuk tükenir. Her gün 15-20 kilo incir al. Evinde çoluk çocuk una batırıp, ipe diz. Halka haline getir ve sonra da gel bizim tezgahın önünde sat” Babam bu işi özellikle kış aylarında epeyce yaptı.
Yıllar, yılları kovaladı.
Zamanın ne vicdanı ne de merhameti vardı.
Zaman insanın üzerinden “vınn..” diyerek gelip geçiyordu.
Biz Okkalar’ı yıllardır tanıyorduk.
Ama Şaban Ağa’nın ölümünden sonra, babamla da yollar ayrılmıştı. Babam da başka işler yapmaya başlamıştı.
Gelelim bu hikayenin ikinci bölümüne..
Prof.Dr.Osman Okka Hocam beni affetsin. Çünkü benim bu aile ile 2. Buluşmam Dr.Mehmet Okka ile başladı.
Mehmet Okka Dr.olmuş ve Meram Tıp Fakültesi’nde asistan olarak işe başlamıştı.
Mehmet Bey ile zamanla aramızda samimiyet doğdu. Birbirimize çok güvenmeye başladık. Hoca bir gün konuşurken “Benim çocukluğum Kadınlar Pazarı’nda geçti. Ben Şaban Okka’nın torunuyum” dedi.
Kendisine “ Ne yani Şaban Okka’nın torunu, Osman Osman Okka’nın oğlu musun sen? Diye sordum.
Kısaca “Evet” dedi.
Ben Osman Okka’yı akademik hayatından ve siyaset dünyasında gördüğü olağanüstü ilgiden dolayı tanıyordum. Fakat Mehmet Okka’nın onun oğlu olduğunu, yıllar sonra ve Mehmet Beyin kendisinden öğrenmiş oldum.
Bugün Türkiye’nin önemli bilim adamları arasında gösterilen Prof.Dr.Osman Okka, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu.Lisans eğitimini maliye-iktisat alanında yapan baba Okka, Mehmet Keçeciler, Abdülkadir Aksu, Hasan Celal Güzel gibi ANAP döneminin ünlü siyasetçilerinin siyasaldan hem sınıf hem de ev arkadaşı. Osman Hoca dönemin başbakanı ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın çok güvendiği isimilerden de birisiydi. Özal, Osman Hoca’ya bir takım stratejik görevler de verdi. Ama Hoca bunları hiç bir zaman referans aracı olarak görmedi. Reklamını yapmadı. Sade bir bilim adamı olarak manevi alanda ve akademik alanda öğrenci yetiştirmeyi tercih etti. Merak edenler için söyleyelim. Prof.Dr.Osman Okka 75 yaşında olmasına rağmen KTO Karatay Üniversitesi’nde 50 yıl önceki heyecan ve özverisi ile öğrenci ve bilim insanı yetiştirmek için çaba gösteriyor. Hoca’nın Erzurum AtatürkÜniversitesi’nde çalışırken özel olarak yetiştirdiği on öğrencisinden,7’si bu ülkede rektör oldu. Hoca ayrıca 10 civarında kitap yazdı. Sayısız denebilecek kadar bilimsel çalışmaya imza attı.
Prof.Dr.Osman Okka’nın babası bir köy insanıydı.
Rahmetli Şaban amca ticarette çalışarak yükseldi.
Onun oğlu Osman Hoca’da çalışarak ve çalıştırarak insanları yükseltti.
Prof.Dr.Mehmet Okka’ya gelelim..
Tıpkı babası gibi.
Çalışıyor ve etrafındaki insanları da çalıştırıyor.
Meram Tıp Fakültesi’nde henüz uzman bile olmadan dönemin başhekim yardımcısı olan Mehmet Bey, yaptığı açılım ve yeniliklerle hastaneyi bölgeyle tanıtan insanlardan birisi olmuştu.
Prof.Dr.Mehmte Okka son dört yıldır Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde rektör yardımcısı olarak hasbi bir anlayış ve Konya sevdasıyla hizmet yapıyor.
Mehmet Hoca kime el verdiyse, kime omuz verdiyse o insan yükseliyor. Örnek mi istiyorsunuz? Örnek vermeye gerek yok. Bilenler biliyor zaten.
Anılarımız arasında gezerken, Okkalı bir Okka’yı yazdık.
Bilenlere ve takdir edenlere selam olsun.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.