ANNELER GÜNÜ -1
15 Mayıs 2017, Pazartesi 07:39Sevginin en kutsalı “anam” diyen sestedir
“Çocuğum” dünyadaki en sevimli bestedir.
Behcet Kemal Çağlar
Rahmet ve merhamet dini olan İslâmiyet, can taşıyan her varlığa sevgi ve şefkat gösterilmesini tavsiye etmiş, hususiyle anne ve baba sevgisine en büyük değeri vermiştir.
Birçok ayet-i kerime de Rabbimiz: “Allah’a eş ve ortak koşmayınız” lâfzından sonra, ana ve babaya itaat edilmesini, onlara şefkat ve merhamet gösterilmesini emrederek konunun ehemmiyetini gözler önüne sermiştir.
“Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, Ana-babaya güzellikle muamele edin, eğer onlardan biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlık haline ulaşırsa, sakın onlara öf bile deme, ve onları azarlama. İkisine de iyi ve yumuşak söz söyle.”([
Yüce peygamberimiz de, kendisine; “Ya Resûlallah benim için iyiliğe en çok lâyık olan kimdir?” diyen bir mümine; “annendir, annendir, annendir, sonra babandır”([2]) diye cevap vermiştir.
Yine Resûlullah şöyle buyurur: “İhtiyarlık zamanlarında ana-babalarından birine veya her ikisine yetişip de bunlara gereken sevgi ve ikramı göstermeyerek cennete giremeyen kimseler mutluluk yüzü görmesinler, sürünsünler”.([3])
İzzet ve ikrama, sevgi ve muhabbete, şefkat ve merhamete en lâyık varlıklar elbette ana ve babalardır. Çünkü onlar yavrularını aylarca karınlarında, yıllarca kucaklarında ve ömürleri boyunca da kalplerinde taşımışlardır. Çünkü onların, ciğerparelerinin sıhhat ve selâmeti, mutluluk ve saadeti için tahammül edemeyecekleri eza ve cefa, katlanmayacakları sıkıntı ve zorluk, göze alamayacakları vefakârlık ve fedakârlık yoktur. Bunu evlâtlar, kendileri anne ve baba olmadan maalesef takdir edememektedirler.
Şehevî ve hayvanî hislerinin zebunu olan bugünkü Avrupalılar, gönüllerince gezip, tozup, ve çılgınlıklar yapmalarına mani olur endişesiyle çocuk doğurmamakta, onu bir gaile ve ayak bağı addetmektedir. Gazara doğan yavrularına da, gereken sevgi ve şefkati göstermediklerinden, çocukla ebeveyni arasında manevi hisler, şefkat ve merhamet duyguları kısır kalmakta, dolayısıyla çocuk buluğ çağına gelince bu hisler tamamen kopmakta yıllar geçse bile birbirlerini arayıp sormamaktadırlar.
ABD’li feminist yazar Germanie Greer şöyle der: “Batı Müslüman kadınını örnek almalı. Çünkü Batılı kadın kendisine ve mesleğine vakit ayırmaktan, çocuklarına ve ailesine ayıracak vakit bulamıyor.”
19. Yüzyılda İngiliz elçisinin hanımı sıfatıyla Osmanlı diyarına gelen, Osmanlı aile yapısını inceleme fırsatı bulan ve hatıralarını “Türkiye Mektupları” ismiyle yayınlayan Lady Montague de Türk anasına gıpta ediyor, “evinin sultanı” diyor ve Batılı kadınlardan daha saygın ve daha mutlu olduğunu yazıyor.([4])
Medeniyet adına aile yuvasının kutsiyetine hâlel getiren ve evlenmeyi sanki bir basitlik gibi telâkki eden Batı ve uzantısı devletler, ölüm oranının doğum oranını sollaması ve yakın bir gelecekte içlerindeki azınlıkların kendilerinden daha fazla nüfusa sahip olarak kendilerine tahakküm edecekleri korkusu onları tedbir almaya zorlamaktadır. Eski İngiliz Başbakanı Techar: “Kadın evine dönerse maaş bağlarım” demişti.([5])
Papa: “Batı kadınının evinedönmesini ve çocuğunun annesi olmasını”([6]) istiyor. Fransa da yapılan bir istatistiğe göre kadınların %54 ünün çalışmak istemediği evinin hanımı, çocuğunun anası olmak istediği ama günlük şartların onları çalışmaya zorladığı ortaya çıkmıştır. Bugün doğumu teşvik için Batıda doğuran kadına yüklü bir ikramiye, uzun müddet izin ve çocuğuna maaş bağlanmaktadır.
Batıda ebeveynle evlâtlar arasındaki bu soğukluk ve kopukluğu bir derece giderebilmek, çocukla ebeveyni hiç olmazsa senede bir defa birbirlerini hatırlayıp aramalarını sağlamak amacıyla anneler günü, babalar günü gibi günler icat edilmektedir.
Bu adetler maalesef milletimiz arasında da yayılmaktadır. Çünkü bizde Batının yörüngesine girmiş, onun uydusu gibi, 10-15 sene geriden de olsa onları aynen takip ediyoruz. Onların düştükleri olumsuzluklardan ibret alıp aynı hataya düşmemek yerine, onların çekim kuvvetine tabi olup hızla uçuruma yuvarlanmaktayız.
Dipnotlar:
1- İsra Sûresi, 23.
2- Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, c. 12. s. 120.
3- Et-Terğîb ve’t-Terhîb, c. 3, s. 318, hadis no 23.
4- Lady Montagu, “Türkiye Mektupları”, 1001Temel Eser, s. 132.
5- Z.Gazetesi, 08.12.1995.
6- Milliyet Gazetesi, 22.03.1994.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.