AZİM ? İRADE
04 Aralık 2015, Cuma 09:21Belâ tufanına sabr eyleyen mânend-i Nûh âhir
Çıkar deryâ-yı gamdan bir kenâra rûzigâr ile
İzzet Molla
“Belâ tufanına Hz. Nuh misali sabır ve metanet gösteren kişi, gam ve üzüntü denizinden de bir rüzgâr ile kenara çıkar”
İnsan yapabileceğine inandığı her işi yapar, ama yenileceğini düşünen de sonunda yenilir. Onun için irade ve azim çok önemlidir. Cenâb-ı Allah’da: Önce azmedecek,([1]) kararlı olacak, üzerine düşeni yapacak, sonra tevekkül edeceksin buyurur.
Timur’a başarısının sırrını sormuşlar o; “sabır, azim, irade” demiş. Bunu size aynel yakîn göstereyim demiş ve soranlardan birine; “İkimizde birbirimizin parmaklarını ısıracağız” demiş ve ısırmışlar. Karşıdaki canı acıyınca “aaaa” diye bağırarak ağzını açmış, Timur parmağını kurtarmış, rakibininkini epeyce gevdikten sonra; “işte benim başarım bunda gizli” demiş.([2])
O’da bir hayvandan ibret almış. Gençliğinde girdiği bir savaşta bacağından ağır bir şekilde yaralanmış. Bir kenara çekilmiş ve kan zayiinden ölmeyi beklemiş. Kalkmak kurdanmak istemiş ama mümkün değil. O esnada bir karınca görmüş ve bir yiyecek parçasını bir çukurdan çıkarıp yuvasına götürmek için defalarca uğraşmış, düşmüş, tekrar denemiş ve 70’incide zafere ulaşıp götürmüş. Timur bundan ibret almış ve “bu hayvan bu kadar irade ve azim sahibi iken ben neye ölümü beklemekteyim?” demiş uğraşmış, o da kurtulmuş.
“Keşke kurtulmasaydı” desek bir faydası olmaz, zaman geçti, olan oldu. Çünkü: Timur Kafkaslardaki Altınordu Türk devletini tarih sahnesinden silmiş, Ruslara haddini bildirip duran bu devlet ortadan kalkınca, Ruslar güçlenmiş, kuvvetlenmiş ve Osmanlının başına belâ olmuştur. Ayrıca Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid’i de Ankara Çubuk Ovasında yenerek İstanbul’un fethini bir asra yakın geciktirdiğini tarihçiler yazarlar.
“Keskin bıçak olmak için çok çekiç yemek gerekir.” demişler. Tarık b. Ziyad İspanyaya geçtiğinde gemileri yakma ve geriye dönüş ümidi bırakmama iradesini göstermese, bugün adı anılmazdı.
Kartaca Kahramanı Anibal, Romalılarla savaşmak için geçit vermez Alp dağlarından geçilmeyeceğini söyleyen bir kumandanına dediği: “Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil” sözü darb-ı mesel olmuş hâlâ dillerde dolaşmaktadır.
İbni Hacer diye İslâm Tarihinin çok meşhur bir âlimi vardır. Bu zat gençliğinde bir medreseye gelip tahsile başlar. Ama kendini derslere veremediği, fikri, zikri, gönlü devamlı köyünde olduğu için bir türlü kafasına bilgiler girmez. Birkaç sene sonra “Ben bu işi yapamayacağım” kararıyla köyünün yolunu tutar. Yolda müthiş bir fırtınaya yakalanır, bir mağaraya sığınır. Buranın bazı yerlerinden sular damlamaktadır, bu damlayan yerlerde taşlarda, damlaların sürekliliği neticesi oyuklar oluşmuş. Kendi kendine tefekkür ediyor; “şu yumuşacık su, devamlılığı sayesinde granit kayaları oyduğuna göre, ben neye yenilgiyi kabul ediyorum, bugün olmazsa yarın, öbür gün… ben bu okuma işini beceririm” kararıyla geri dönmüş, arkadaşlarına dönüş sebebi olarak bu su olayını anlatmış, bundan dolayı ona “İbni Hacer” Taşın Oğlu lâkabını takmışlar ve gerçekten çok büyük bir alim olmuş, günümüzde bile ismi dillerde dolaşmaktadır. İşte Azim ve iradenin gücü budur.([3])
Dipnotlar:
1- Âli İmran Sûresi, 159.
2- Ziya Demirel-Avni Arslan, “Tarihten İlhginç Hikayeler”, Akçağ Yay. Ank. 2010, s.121.
Hâb: Uyku, Münkir-i davayı din: Din davasını inkâr eden, Cânib: Yanı, yakını, Gamkin: Gamlı, kederli, Bende-i makbul: makbul kul, Azad: Serbest, hür.
3- İbrahim Refik, “Kültürde Dirilmek”, TÖV Yay. İzmir, 1998, s. 157.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.