Azınlıklar Ermeniler Rumlar (2)
06 Mayıs 2021, Perşembe 09:04Son zamanlarda Osmanlının üst düzey memurları hep Ermeni, Rum, Dönme ve gayri Müslimlerden olduğu için devlet çok çekmiş, tabii ki bu durum birçok tenkitlere de sebebiyet vermiştir. Ahmet Vefik Paşa Bursa valisi iken bir ilçeyi denetlemeye gitmiş ve orada Türk asıllı olduğunu öğrenen bir köylü; “Ya demek Türkten de vali olur muymuş” deyince Paşanın gözleri dolmuştur.(1) Son zamanlarda bu üst düzey görevlerin hep gayri Müslimlere verilmesini Şair Eşref’de şöyle tenkit eder:
Agop paşayı lütfet padişahım sadr-ı a’zam yap
Denînin peyrev-i ikbâli varsın bir denî olsun
Sadaret mührünü memnû’ ise vermek Müslüman’a
Yahudiden usandık bir zaman da Ermeni olsun(2)
Ne zaman ki; Avrupalı hain emellerini gerçekleştirmek, Osmanlıyı her ne pahasına olursa olsun dünya siyaset sahnesinden bertaraf etmek gayesiyle Ermenilere el attı, onları ifsat etti, zihinlerine nifak tohumları ekti, milliyetçilik propagandaları ile bağımsız Ermeni Devleti hayalleri ile kandırıp iştahlandırdı, onlarda misyonerlerin oyununa geldi…(3) Ondan sonra Ermeni problemi başladı ve hâlâ bitmedi. Asırlarca içimizde huzur ve sükûnet içinde yaşayan insanların birçoğunu canavar haline getirip nice savaşları, suikastları, isyan ve ihtilalları yaptırıp, milyonlarca insanın kanına girdiler. Batılıların bu iğfallerinden sonra, asırların o Tebaa-i Sadıka tabir edilen insanlardan bazıları öyle canavarlaşmışlar, öyle azıp kudurmuşlar ki, İstiklal Savaşı yıllarında esir düşüp Irak, Suriye, Mısır gibi yerlere götürülen ve kamplarda tutulan Mehmetçiklerimizden takriben 15 bin adedinin gözleri, bu kamplarda İngiliz-Fransız ordusu içinde görev yapan Ermeni doktorlar tarafından bile bile kör edilmişlerdir.(4)
Kurtuluş Savaşında yararlıklar gösterecek olan subaylarımızdan Galip Apak Bey ve arkadaşları, esaretten dönüp İstanbul’a gelince, İngiliz gemisinden çıkarken, tercümanlık yapmak üzere bulunan bir Ermeni’nin bir Türk askerine “neye acele ediyorsun?” diye tokat vurduğunu görünce, o kadar ağırlarına gitmiş ki, hemen vakit geçirmeden Anadolu’ya geçip Millî Mücadele Hareketine katılmışlardır.(5)
Neticede Osmanlı devleti bunlara tehcir (göç ettirme) uygulama mecburiyetinde kalmıştır. Bu göç esnasında bazı olumsuzluklar yaşanmıştır. Bugün bile dünyanın en modern orduları aynı durumla karşı karşıya kaldığında aynı olumsuzluklar yine yaşanıyor. 2 Dünya Savaşında ABD Japon asıllı vatandaşlarına aynı metodu uygulamış ve binlerce insan canından olmuştur. “155 bin Japon, ABD ye hainlik etmemiş, savaşmamış, kalleşlik yapmamış... buna rağmen Pörl Harbur baskınından sonra Sierra Nevada dağlarının arkasına sürülmüş ve malları yağmalanmıştır...”(6)
Ama güçlü devletler olunca bunlar ikide bir dünya gündemine getirilemiyor. Ermeni tehciri esnasında özellikle çok fakir olan Doğu ve Güneydoğu insanlarından bazılarının(7) onların ellerindeki para ve mallarına tamaen yaptıkları bazı olumsuzluklar, bugün dünya gündemine soykırım olarak lanse edilmektedir.
Ermeni tehcirini Münevver Ayaşlı şöyle tasvir ediyor: “Ermenilere katliam değil, tehcir uygulanmıştır. Bu güçtü, çok güçtü ama olacaktı, olması zaruri idi. Yol yok, iz yok, dere tepe, öküz arabaları ile Erzurum’u, evlerini, yurtlarını, işlerini bırakacaklar. Öküz arabaları ile yola çıkacaklardı. Nereye? İç Anadolu’ya. Mesafe uzak, hele öküz arabaları ile mesafe büsbütün uzuyordu. Memlekette harp vardı ve asayiş hiç yoktu. Yollar asker kaçağı, eşkıya ve Ermeni düşmanı Kürtlerle dolu idi. Ermeni kafileleri bu kanun dinlemez adamların, canavarların arasından geçeceklerdi. Koruyucuları, muhafızları yoktu. Olsa bile mütecavizlerle birleşmeyeceklerini kim temin edebilirdi? İşte ermeni kafileleri bu çetin ve tehlikeli yoldan geçiyorlar, azala azala, eriye eriye ilerliyorlardı.”(8)
Haçlı âlemi bu hususta öyle ifrata kaçıyor ki, İsviçre, Fransa gibi bazı devletlerde “Ermeni Soykırımı diye bir şey yok” demek, yıllarca hapsi gerektiren bir suç kabul edilmiştir. Ünlü tarihçi Bernard Lewis böyle dediği için mahkûm olmuştur.(9) Hollanda da milletvekili adayı olmak isteyen Türk asıllılardan “Türkler Ermenilere soykırım uyguladı” sözünü kabul edenler aday gösterilmiş, kabul etmeyenler listelerden çıkarılmıştır.(10)
Dipnotlar:
1- Rahmi Akbaş, “Mareşal Fevzi ÇAKMAK” Ötüken Yay. İst. 2008, s. 47.
2 - Hilmi Yücebaş, “Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi”, L & M Yay.
İst. 2004, s. 93, 94.
3 - Hüseyin Nazım Paşa, “Hatıralarım”, Ermeni Olaylarının İç Yüzü, Selis
Kitaplar, İst. 2003, s.127.
4 - Cemalettin Taşkıran, “Ana Ben Ölmedim”, Türkiye İş Bankası Yayını,
İst. 2001, s.143; Eyüp Sabri, “Esaret Hatıralarım” Terc. 1001 Temel Eser,
İst. 1978, s. 36, 46-88.
5 - Hasan Pulur Milliyet Gazetesi, 22. 10. 2003.
6- A. Emin Yalman, a. g. e. c. 2, s. 1155.
7- A.Kemal Üçok,“Görüp İşittiklerim” Okuyan Adam yayAnk.2002,s.499.
8- Münevver Ayaşlı, “Geniş Ufuklara ve Yabanci İklimlere Doğru”,
Timaş Yay. İst. 2003, s. 27.
9 - Hürriyet Gazetesi, 08.10.2006; Hürriyet Gazetesi, 01.05.2006.
İslâm tarihi ve Müslümanlar ile Batı arasındaki ilişkiler konusunda
uzman olan Bernard Lewis, Princeton Üniversitesi’nin Yakın Doğu
Araştırmalar Kürsüsü’nde görevli. 1916 Londra doğumlu olan Lewis
özellikle Os-manlı tarihi konusunda otorite kabul ediliyor ve kendisi
"savaş sonrasında İslâm ve Ortadoğu konusunda en etkin tarihçi"
olarak sayılıyor. Lewis, 1993 yılında Le Monde Gazetesi’ne verdiği bir
demeçte 1915 yılında Ermenilerin Osmanlılar tarafından
öldürülmesinin bir ’soykırım’ olmadığını, ’savaşın bir yan ürünü’
olduğunu söylemişti. Paris’te bir mahkeme bunu Ermeni
soykırımının inkarı olarak kabul etmiş ve tarihçiyi sembolik olarak
1 Frank para cezasına çarptırmıştı.
10 - Milliyet Gazetesi, 02. 03. 2007.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.